1/RÜYA

84 4 1
                                    

Düşüncelerim ile boğuşuyordum.Kabuslar beni en derin düşüncelere ulaştıran bir köprüydü.

Korkuyordum.Hayatımın hiçbir döneminde korkularım ile başa çıkamadım.Örümcek fobisi olan biriyim mesela.Her örümcek gördüğümde frenleri boşalmış araba gibi oluyorum,sonra gözlerim doluyor,her yanım buz kesiyor.Korkular insanların kabusları oluyor ve her gece ortaya çıkıyor sanki.O yüzden uyuyamam geceleri,sabaha karşı uyurum.Bunu da hep alışkanlık haline getiririm.

Ama şimdi daha çok korkuyorum.Kardeşim...O benim kardeşim sandığım adam.Yıllarımı onu bulmak için geçirmiştim.Her geçen gün ona ulaşabilme umuduyla daha da güçlenmiştim ama kandırıldım. Çektiğim onca acı hala karşımda taptaze duruyordu.Acım ile karşı karşıyaydım.Korkuyordum.Kardeşim sandığım o adamdan korkuyordum.

''Şimdi ne olacak peki?''

Gözlerimden boşalan yaşlara aldırmadan hissiz bir şekilde hala onun karşısındayım ve konuşmak için deliriyorum.*Ne yaptın? Neden yaptın? Sen kimsin?* tüm sorular boğazımda düğümlenmişti.

''Duygun.''

Gözlerinde darmadağın olmuş bir adam gördüm.Sesi pürüzlü çıkmıştı ama ona rağmen çok tok ve harika bir sesi olduğuna bir kez daha şahit olmuştum.

''Kimsin sen!?''

Bir anda bağırmama şaşırmıştı.Sinirleniyordum.Bağırdıkça sinirleniyor sinirlendikçe bağırıyordum.Bu ikilem beni daha da sinirlendiriyordu.Duygudan yoksun bir kahkaha çıktı ağzımdan bu kahkaha içten değildi ve sinirimi dışa vurma yolumdu.

''Kim olduğumu hala anlayamadın demek?''

Şimdi ise gözlerindeki o darmadağın ifade gitmiş yerine kendine güvenen cesur bir ifade kaplamıştı suratını beni delecek şekilde gözlerimin tam içine bakıyordu.Gözlerim bir an alnına kaydı.Biraz terlemişti.Gecenin karanlığıyla el ele vermiş karşımda duruyordu.Ne yakınımda ne uzağımda öylece duruyordu.

''Ben...''

''Evet sen!''

Bir anda bağırması ile afallamıştım.Beklemiyordum,korkuyordum.Bu adamın bana hissettirdiği her şeyden korkuyordum.

''Duygun,sen aptalın tekisin!Sen hiçbir şeyin farkına varamayan küçük bir kız çocuğusun.Aç şu gözündeki perdeyi gör artık!''

Neyin farkında değildim.Neyi göremiyordum.Ufak ağlayışlarım çoğalmış hıçkırıklara dönüşmüştü. Geriye bir iki adım attım.Sırtımın duvara çarpması ile yere oturmam bir olmuştu.Dizlerimi karnıma kadar çekip ellerim ile yüzümü kapattım.Onun beni görmesini istemiyordum.Bende onu görmek istemiyordum.Uzun bir zaman öyle kaldıktan sonra onun gitmiş olacağını düşündüm.Hem gitsin istiyordum hem de gitmesin.Onun için içimden geçen saf duyguları bir bir boğmak istiyordum.

Sonunda sakinleştiğimde ellerimi yüzümden çektim ve etrafa baktım.Yoktu.Gerçekten de gitmişti ama duygularımı susturup yerine mantığımı konuşturduğum zaman ona hak veriyordum.Beni beklemesi için hiçbir sebep yoktu.Hemde hiçbir koşulda.Oturduğum zeminden yavaşça doğruldum ve yürümeye başladım.Telaşım yoktu adımlarım çok yavaştı.Havanın rengi çok güzel oluyor bu saatlerde ve saat 03:30 mavi ile siyahın tam olarak buluştuğu anlar belki de.Geceye uyum sağlıyordum.Baştan başa siyah giyinmiştim.Elime çapraz taktığım tokam bile siyahtı.Az bir zaman daha yürüdüm.O kısa süre zarfında düşüncelerimi susturabilmiştim.Arkamda adım sesleri duymaya başladım ve nefes sesi.Paranoyaklığım baş mı gösteriyor diye düşünüp umursamamaya çalışacaktım ama bu sesler çok gerçekti.Bir anda korku ile arkamı döndüğümde bir köpek ile karşılaştım.Evet,güzel mi güzel bir köpek.Hemen başını okşamaya ve hoşuna giden yerlerden sevmeye başladım.Hayvanları çok severdim.Hayvan sevgisi çok saf ve temiz bir duyguydu.Bu duygunun karakterime armağan ettiği bir güzel duygu ise merhamet duygusuydu.Benden sıkıldığını anladığım zaman gitmesine izin verdim ve bende tekrar yürümeye başladım.

''Bak yine gecenin koynundasın.''

Bu ses çok tanıdıktı.Zihnimde yankılanan bir sürü sesten sadece bir tanesiydi belki.Korkuyordum.Kendi kendimin beni korkutmasından korkuyordum.Adımlarım biraz daha telaşlanmalıydı ama ben tam tersini yapıp ayaklarım yere zincirlenmiş gibi hareketsiz kalmıştım.

''Duygun.Benim güzel kızım.''

Ayaklarımın adete zincirlendiği yerden ayaklarıma ve vücuduma yayılan bir elektrik akımı gelmiş gibi koşmaya başladım.Hızlanıyordum.İçimdeki sesler yine dile geliyordu.Katlanamıyordum.

''Herşeyden kaçabilirsin Duygun ama kendinden asla.''

Haklıydı.Kaçamıyordum kaçtığımı sanıyordum ama buna rağmen koşuşum daha da hızlandı.Nefes nefese kalmıştım.Ciğerlerim patlayacak gibiydi.Durmam gerekiyordu.Beynimde bu cümleler yankılanıyor ve ben delirecek gibi oluyordum.Yolumun üstündeki taşı görmeyerek ona takıldım ve yere yapıştım.

''Hayır,susun,hayır.''

Hıçkırdığım için sesim net bir şekilde çıkmıyordu.Saçlarım öne dökülmüştü.Vücudumda bir sıcaklık hissettim.Kendime baktığımda kanlar içinde olduğumu gördüm.

''Senin siyahlığın Duygun.Benim sahip olmak istediğim tek beyaz.''

Beynim bana bir oyun oynuyordu.

''Hayır bana bunu yapma,lütfen!''

Deliriyordum.Yalvarıyordum.

''Çağatay bana bunu yapma,lütfen.''

Tekrar ağlamaya başlamıştım.Bir anda omzumda bir el hissettim.Beni ayağa kaldırdı ve kendine doğru çekti.Bana sarılıyordu.Başımı göğsüne koyduğum an burnuma o sert ve erkeksi koku doldu.Bu kokuyu tanıyordum.Çağatay.Beni yıkıp o yıktığı yerlerden tekrar onaran bu sayede beni kendine hapseden adam.Gözlerim yavaşça kapandı.

''Duygun!''

Bir anda sarsıldım ve gözlerim fal taşı gibi açıldı.Odamdaydım ve yanımda ev arkadaşım Serma vardı.

''Rüya mıydı yani?''

''Evet yavrum rüyaydı.Artık kendine gel ve kahvaltı hazırla bana.''

''Rüya olamaz.Çok gerçekti.Serma olamaz.''

Hala etkisindeydim.O etkiyle yorganı sıyırıp vücuduma baktım.Kan yoktu.Yanaklarımı elledim.Ağlamamıştım.Bozuk plak gibi aynı şeyleri tekrar edip durdum.En sonunda kendime geldiğimde rüyamı düşünüyordum.

Düşüncelerim yeni düşünceleri doğuruyordu ve ben çok yoruluyordum.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

CAMBAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin