5.4 - FİNAL

6.7K 144 20
                                    

30 December

~~

Bu kış diğer zamanlara göre daha sert geçeceğe benziyor. Öyle ki, artık büyük terası temizlemekte oldukça zorluk çekiyorum. Dışarıda durmak imkansız!

Kelimenin tam anlamıyla don-dum!

Oğlum, ben ve sevgilim, arka bahçede kışın tadını çıkarmak adına vakit geçirdik. Daha doğrusu o ikisi küçük bir kardan adam yaptı, bense üzerimdeki kalın battaniyeye sarılıp onların bu muhteşem hallerini izledim. Onlar gerçekten de iyi bir ikiliydi. Onların bu kadar uyumlu olmasını seviyorum.

Karnım artık kendini belli etmeye başlamıştı. Neredeyse beşinci ayıma girecektim ve şimdiden bebeğim için endişeliyim. Onun için hiçbir hazırlık yapmadım. Giyecek küçük kıyafetler bile almadım!

Sanırım biraz sorumsuz bir annelik yapıyorum onun için. Bu üzücü, kendimi bu konuda suçlu hissediyorum.

En kısa zamanda Ell teyzem ben ve annem büyük bir alışverişe çıkmalıyız. Onlar deneyimli anneler, ve bu konuda onlara güveniyorum.

Kendi içimde neler yapmam gerektiğini düşünürken, nasıl oldu bilmiyorum ama kendimi bir anda kartopu savaşı ortasında madur olarak buldum. İki koca yürekli erkek beni hedefleri haline getirmişti. Ben de kendimi savunmam adına battaniyemi çığlıklarım eşliğinde kendime siper etmiştim tabii.

Kahretsin, yeterince soğuktu zaten hava!

Kulaklarıma onların kahkaha sesleri dolmaya başlayınca ben de onlara katıldım. Daha sonra ise Fred bana arkamdan sıkıca sarılıp kahkahalarına küçük kıkırtılar eşliğinde son verdi. Bana öyle güzel ve aşkla bakıyordu ki, onu nasıl hak ettiğimi kendime sormadan edemedim. Nasıl beni bu kadar fazla sevebiliyordu? Nasıl onu bu kadar fazla sevebiliyordum?

Onun sevimli kızarmış burnuna ufak bir öpücük kondurdum elimde olmadan. O da bana küçük bir öpücük bahşedip soğuk burunlarımızı tokuşturdu. Ve daha sonra da tutkulu öpmeye başladı beni.

"Iy!" küçük oğlumun yaramaz  sesini duyunca gülerek ayrıldık ve ona kıkırdayarak baktık. Küçük boyunun neredeyse hepsi karlar altında kalmıştı. Başında beresi, atkısı ve ona ördüğüm yeni eldivenleriyle o kadar masum ve şirin duruyordu ki karların içinde, bir an hüzünlendim. Benim küçük oğlum, büyüyordu.

Ve kreşe başlayacaktı yakında. Zaman nasıl da hızlı geçmişti anlamamıştım.

Kötü günler yaşamıştık. Ve şimdi bu mutlu ve mesut insan ben miydim, inanmakta zorluk çekiyordum. Geçmişe kısa bir göz atınca, gözyaşlarım karşılıyordu beni. Şimdiye bakınca ise, her daim yüzünden gülümseme eksik olmayan 'ben' ile karşılaşıyordum.

Beni bu hale getiren kimdi? Yıkılmış beni toparlayan kimdi?

Cevap netti aslında: Fred.

O, yıkılmış, umudunu kaybetmiş, yalnızlığıyla boğuşan, gücünü kaybetmiş, kalbi kırık bir kadını tamir etmiş ve eskisinden çok daha iyi bir hale getirmişti. O iyi bir insandı.
O, aşık olduğum bir insandı.

Küçük, pek de kardan adama benzemeyen kardan adamımızı dışarıda son görüntüsüyle bırakıp içeriye geçmiş, sıcak çikolatamızı fırından yeni çıkmış kurabiyeler eşliğinde afiyetle içiyorduk. Kışın hali, sıcak çikolatayla başka bir boyuta atlıyordu adeta.
Bir de yanınızda sevdiğiniz insanlar olunca, sizin mutluluğunuza diyecek yoktu doğrusu.

Yanan şöminenin biraz uzağındaki rahat ve geniş koltuğumuzda kocam ortada, ben sağında ve koca yürekli oğlum da onun solunda olmak üzere oturuyor, yanan ateşi izliyorduk sessizce. Huzurluydum.

Huzurluyduk.

Bu huzurlu tabloyu yaşamak için çok acı çekmiş, kırılmış, yıkılmıştık. Ve sonunda yaşıyorduk.

Herkes kaybederdi. Önemli olan, pes etmemekti.
Yaşadığımız şeyler kötü gibi gözükse de, aslında daha iyiyi yaşayabilmemiz için o kötüyü yaşamamız gerekiyordu, bunu net bir şekilde önceki hayatımı da düşünerek anlamıştım.
.
.

Peki ya, mutluluğu bulmak için acı çekmemiz kaçınılmaz mıydı?

İşte ondan emin değildim..

~~°~~

'Sonunda!' dediğinizi duyar gibiyim. Biliyorum, uzuuun zamandır uğramadım buraya. Ne diyeceğimi pek toparlayamıyorum kafamda. O yüzden, sadece yb nin tadını çıkarın.

Saat gecenin bire gelen kısmı. O yüzden ikinci defa okumadan yazıp paylaşıyorum. Hatalarım elbette vardır, onları yorum atarsanız düzeltme şansım olur ^-^ 
Bu arada desteklerinizi bekliyorum.

Umarım herkes bir gün mutluluğuna kavuşur, artık en olmadık zamanda bile o  boşluğa dalmayı bırakırsınız. Çünkü, boşluğa dalanlar acıyı en derinlerinde yaşayanlardır aslında. Kelimeler yetersiz kalır onlar için, sadece susarlar ve, düşünürler. Aslında düşünmezler, sadece bakarlar. Nereye, ne kadar süre baktıklarını bilmeden bakarlar. Dedim ya, acı bu. İnsanın derinlerine kadar işler.

Bu finaldi. Sürekli paylaşım yapmadım, ama neticede bitti. Kahramanımızın mutlu olması gerekti. Mutlu olduğu yerde, ait olduğu yerde bitirmek istedim. Huzuru yakalamışken, bunu bozmak istemedim bir nevi. 

Zaman hızlı geçiyor, acınızı bir kenara bırakın bir defa. Sadece bir kereye mahsus, hiçbir sonucu düşünmeden içinizden ne geliyorsa yapın. Konuşun. Kimsenin sizi susturmasına izin vermeyin. Kaybedecek çok şeyimiz var, kaybettiklerimize rağmen. Çünkü hala düşlerimiz var, belki olmayacak hayaller ama.. onlara kimsenin eli uzanamaz. En azından bizim hayallerimiz. Bize özel. Hayal kurmaktan vazgeçmeyin asla. Biz hayallerimizde özgürüz. 

Ne kadar kırılmış, yaralanmış olsak da, bazen kabullenmemek gerek. Düşmediğimizi göstermeliyiz kendimize. Ona buna değil, kendimize göstermeliyiz düşmediğimizi. Düştüysek kalktığımızı.. 

Erdal Tosun'un da dediği gibi, " Ne olmuş yani büyük adam olamadıksak? Hayallerimizi satmadık ya ?..  "

Huzurlu olduğunuz yeri bulmanızı, bulduysanız da orada olmanız umuduyla, o kocaman yüreklerinizden öpüyorum.





Aldatılan Bir Kadının GüncesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin