Bu kitabı ilham kaynağım olan, yazmakta en büyük yardımcım ve destekçim olan, birtanecik sıra arkadaşım Zeynep Ece Deniz'e ithaf ediyorum... Bu kitabı küçük defterimde yazmaya Matematik dersinde senin yanındayken başlamış olabilirim*-*...
~~~
İyi okumalar! Sizi seviyorum.~~~
Bana bir denekmişim gibi davranan insanlardan nefret ediyorum. Duygularım olduğunu unutup aklına esen her şeyi yüzüme karşı söyleyen insanlardan da. Ben normal bir insanım, ama kimse bunu anlamıyor. Sırf kaderim yüzünden yargılanmam çok saçma. Ben istemedim bir ruha bağlanmayı. Her saniye yanımda olan bir ruha bağlı kalmayı ben istemedim.
"Hayat, yapma şunu! Git o saçma dünyanda dolaş!" diye bağırdım. Dışardan herkes benim havaya karşı konuştuğumu zannederdi. Ya da belki bulutlarla konuştuğumu. Hayır. Ben Hayat ile konuşuyorum. 'Hayat kim?'.
Hayat, benim sevgili arkadaşım. Her zaman yanımda olan varlık. Bana sanki bir iple bağlanmış olan ruh. Benim için bir çeşit güç. Diğer dünyayla bu dünya arasında kalmış bir ruh. Ve benim yanımda dolaşıyor her zaman. Evet saçma. Hem de çok saçma. Ben de ilk başta böyle bir şeyin olabileceğine inanmamıştım. Ama zaman geçtikçe ruhlara inanmaya başlamıştım. Yeteneğimi kullanmayı öğrenmiştim. Bazı geceler 'Neden ben?' diye sorarak ağlamışlığım olmuştu. Her zaman etrafımda beni bir peçete gibi kullanıp atan insanlar vardı. Sıkılmıştım. Sırf yeteneğimden dolayı bir sürü deney yapmışlardı üzerimde. Kendimi çok kötü hissediyordum. Ama şunu bilmek güzeldi; her zaman yanımda olan ve beni daima koruyan bir varlık vardı. Bu dünyanın en güzel şeylerinden biri olmalıydı. İnsanların yapamadığını yapıyorum. Ölülerle iletişim kurabiliyorum. Bana yardım ediyor.
Bu ruhla bağlantılı olduğumu biraz büyüdükten sonra anladım. Ailem ilk önce delirdiğimi düşünüp beni psikoloğa götürdüler. Psikologta olan olaylardan ve doktorun benim deli olduğumu düşünüp bırakmasından dolayı bir daha oraya gitmedim. Hayat'ın da yardımıyla bu yeteneğimi uzun bir süre sonra onlara ispatlayabildim. Bunu gördüklerinde yüzlerindeki ifade... Bilmiyorum. Tuhaftı. Bir tarafları inanmak istemiyor, ama diğer yandan bunu gözleriyle gördükleri için gerçeği itiraz edemiyorlardı. Anlamamıştım. O zaman dokuz yaşındaydım. Bunun çok güzel bir şey olduğunu zannediyordum. Yani, aslında öyle ama... Bir taraftan kötü.
Her neyse, normal okula gidemedim. Hayat bazen olur olmadık şeyler yapıp ortalığı karıştırabiliyordu. Eğer ona bir şey yaptırmak istersem iyice odaklanmam gerekiyordu. O kadar kolay değildi. Üzerimdeki baskıyı ve sanki insanların bana yeni bir icatmışım gibi bakmasını sevmiyordum. Hayat bazen sinirlenip kendi kendine bazı şeyler yapabiliyordu. Bana bağıran ya da zarar vermeye çalışan birini gördüğünde pek bir şey yapamasa da gücü ortalığı dağıtmaya yetiyordu. Gücü bir insanı öldürmeye yetebilirdi. Bunu hiç yapmışlığı yok, fakat denemişliği var;
~~~
O gün okula ilk kez gidiyordum. Zaten okul serüvenim toplam bir gün sürmüştü o da ayrı mesele.
Sınıfa ilk girdiğimde (onuncu sınıf) herkes yeni gelen kıza, yani bana bakıyordu. İlk kez okul ortamında bulunduğum için pek bir şey bildiğim söylenemezdi. Sanki herkes gerçek beni tanıyor gibiydi. Hayat'ı tanıyorlardı sanki. İlk teneffüslerde hiç bitmeyen bir yalnızlığın ortasına düşmüş gibi hissetmiştim. Sonu gelmeyen bir teneffüs. Sonu gelmeyen insanlar. Günü bitirebilmek için o kadar çok uğraşmıştım ki. Sadece bir gün normal bir insan gibi yaşamak istemiştim. İnsanların bana 'Sen uzaylısın. Normal değilsin!' demeden geçirebileceğim bir yirmi dört saat.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ YOK //ASKIDA//
ActionHer an yanınızda bir ruh olduğunu bilmek nasıl bir histir? Öteki dünyaya ait olan, fakat bu dünyada yolunu kaybetmiş bir ruh. Bazen de başınızı belaya sokan. Uzay bu dertle başa çıkmaya çalışırken arkadaşının bir telefonu üzerine büyük bir maceraya...