İyi okumalar! Sizi seviyorum.
~~~
Arabada sürücü koltuğuna yerleştim ve anahtarı çevirdim. Zeynep de arabaya binince el frenini indirdim ve gaza bastım. Farlar olmasaydı asla ilerleyemezdik. Zifiri karanlık değildi ama sokak lambaları artık yoktu. Gözlerimdeki gözlük yere düşersem bana zorluk çıkarabilirdi. Çünkü biz şu an sonu belli olmayan bir işin içindeydik ve bir şeylerden kaçarken düşmem oldukça olağandı.
Düşündüğüm şeye göz devirdim. Belki de aklımdan geçirmem gereken en son şeylerden biriydi.
Gecenin karanlığında ilerlerken saatin 02.00 olduğunu fark ettim.
Oraya baktığımda gördüğüm karanlığı sorgulamadım. Bir adım geri gitmedim. Geri gitmek kötüdür. Her zaman önüme bakmam gerektiğini öğretti çünkü bana hayat. Büyük ihtimalle orada cesetler, yanmış polis arabaları ve başka kötü şeyler görecektim geri dönseydim. Ya da belki bir tuzaktı, polisler orada bizi yakalayacaktı. Ama artık bunları sorgulamamalıydım. Hayat halletmişti ve ona sonuna kadar güveniyordum. Nasıl bir ruh olduğunu bilmeden güvenmek tuhaftı. Garipti. Onlardan bu kadar kolay kaçmamız, Hayat'ın bu kadar kolay işi bitirmesi. Bu işin içinde bir iş olmalıydı, ama ne?
Onlardan kaçmam gereken polisler ve kaçırmam gereken bir adet Zeynep vardı. Yasal bir suçluya kaçmasıyla ilgili suç ortaklığı yaptığım için ben de suçluydum. Ne kadar güzel, suçlu suçlu kaçalım biz.
Ara sokaklara girdim. Zengin bir mahalle gibi görünüyordu. Güzel bir havası vardı. Şu an ne kadar iç karartıcı olsa da güzelliği belli oluyordu. Ağaçların çevrelediği yol, bir kaç sokak lambasıyla aydınlanmıştı. En azından bir yaşam alanı görmenin rahatlığıyla derin bir nefes verdim.
"Nereye gidiyoruz?" dedi Zeynep bana sorgulayan gözlerle bakarak. Ben bilsem söylerim de, ben de bilmiyorum. Plansız hareket etmek huyumdu zaten. Zaten plan yapacak zaman da olmamıştı. Akışına bırakalım, ne gerek var plana?
"Bilmiyorum. Ev sahiplerine sorarsak belki bir gece onlarda kalabiliriz." dedim. Ama sonra kurduğum cümlenin saçmalığına takıldım bir an. Gecenin bilmem kaçında, kim olduğu belli olmayan iki kızı kimse evine almazdı. Ama en azından deneyebilirdik. Kabul etmezlerse Hayat'ı işin içine sokabilirdim nasıl olsa. Sanırım ben bir gün insan kandırmaktan hapise gireceğim. Böyle zamanlarda Hayat'ı kullanıyormuş gibi hissediyordum.
"Bu saatte kimse bizi evine almaya tenezzül etmez." dedi Zeynep umutsuzlukla. Düşüncelerime tercüman olmuştu. Fikri ortaya atan bendim, ama mantıksız olduğunu düşünen de bendim.
Arabayı müsait bulduğum bir kenara çektim. Bir kaç araba daha vardı. El frenini çekip anahtarı çıkardım ve cebime tıkıştırdım.
Zeynep dudaklarını büzdü ve başını öne eğdi. Böyle yapınca küçük bir çocuk gibi görünüyordu. Elimi omzuna koydum ve ovaladım. Bu benim ona üzgün olduğunda yaptığım teselliydi. Yani pek bize özel değildi, herkes yapıyordu ama sakıncası yoktu. Klişe olmaktan zarar gelmez.
"Bunların üstesinden de geleceğiz. Hem bak, yalnız değiliz. Senin için her şeyi yapacak biri daha var. Benliğini bilmeyen ama seni çok seven biri." dedim gülümseyerek. O da gülümsedi. İşte ona bu yakışıyordu. Tırtıklı ama ona oldukça yakışan dişleri vardı.
Onu yedi yaşımdayken mahallemizdeki dondurmacıda tanımıştım. Ben o zamanlar oldukça dikkatsiz bir çocuktum diyebilirim. Sıraya girmiştim ve dondurmamı aldıktan sonra sıradan çıktığımda yemekle o kadar meşguldum ki hızla yürürken Zeynep'e çarpmıştım. Ağlamaya başlamıştı çünkü dondurması yere düşmüştü. Yere baktığımda pembe ve sarı renk birbirine karışmıştı. Dondurması sıcaktan dolayı hızla erimişti. Külah paramparça olmuş ve dondurmaya karışmıştı. O zamanlar tanımadığım kızın yüzüne baktığımda gözlerinde küçücük bir dondurma için oluşmuş büyük hayal kırıklığını görmüştüm. Üzülmüştüm, çünkü buna ben sebep olmuştum. Sağıma soluma baktım. Annem orada beni izliyordu ve özür dilemem beni teşvik eder gibi bakıyordu. Hayır, özür dilemeyecektim. Çünkü en kötü insanların bile kullandığı, artık anlamını tamamen yitirmiş olan 'Özür dilerim.' onun uzun bir kuyruk sırası beklediği ve hırsla aldığı dondurmasını geri getirmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ YOK //ASKIDA//
БоевикHer an yanınızda bir ruh olduğunu bilmek nasıl bir histir? Öteki dünyaya ait olan, fakat bu dünyada yolunu kaybetmiş bir ruh. Bazen de başınızı belaya sokan. Uzay bu dertle başa çıkmaya çalışırken arkadaşının bir telefonu üzerine büyük bir maceraya...