Kapıya doğru yönelmeden önce son bir kez daha olanları aklımdan geçirmeye karar vermiştim. Elimden kaçan çocuğu kendi başıma yakalayacaktım. Tek başıma. Kimseden yardım almaksızın.
Duygularım olmadığı için korkma ya da tedirgin olma gibi hisler hissetmedim. Ya da " aman tanrım ne yapacağım " diyerekten bir ucundan diğer ucuna odayı turlamadım. Ama her ne kadar normal insanlar gibi doğal olan bir çok şeyden mahrumda olsam da kendi kendime plan yapmanın akıllıca olduğuna karar verdim.Gerçek manada bir plan yapmalıydım. Daha önce hiç denemediğim bir şeyi yapmalıydım.
Genel olarak hayatım başkaları tarafından proglamlandığı için bunun beni zorlmasını bekliyordum. Ama ama diyerek "hayır hiç zorlamadı aksine çok kolaydı" diyemeyeceğim. Elbette ki zorladı. Hem de nasıl.
Ama duramazdım. Şimdi olmazdı. Düşünmeye başladım. Aslında hiç durmamıştım ki.
Mantıklı olmak gerekirse elimden kaçan yem bir erkekti. Yani doğal olarak vücudu benim vücudumdan daha güçlü olmalıydı. Evet daha öncesinde kendimizi korumak için bir nebze dövüş eğitimi almıştık. Ama bunu bire bir dövüşte ne kadar kullanabilirdim orasını kimse bilemez. Çünkü ben bile bilmiyorum. Ayrıca çocuk çok büyük ihtimalle geldiği yerde dövüş eğitimi almıştır. Bildiğim kadarıyla Merkez böyle istiyordu. Yani ihtimal durumu direk olarak kesin basamağına telfi etmiş durumda. Bu da benim işimi kat ve kat daha da zorlaştırır. Yani yapmaya uğraştığım plan çok daha işlevli olmalı.Yatağın ucuna oturdum. Odaya bir kez daha göz gezdirdim. Bunu kaç kere yapmıştım bilmiyordum. Ama elimden gelen bir şey olmadığı için tekrar tekrar odaya bakıp durdum. Karşımda duran aynaya gelince hafif bir duraksama yaşadım. Çünkü odayı kaç kere gözlerimle talan etmiş olsamda aynanın hafif sağa kaymış biçimde ortaya çıkardığı boşluğu yeni farkediyordum. Aynayı yerinden aldım. Ağır olduğu için biraz zorlansamda hiç duraksamadan yatağın üstüne koydum. Salaklığıma küfredip ilk başta yapmam gereken şeyi yapıp odanın üst köşelerine kamera var mı diye baktım. Sonra yataktan uzaklaşıp odanın duvarlarına yeniden ama bu sefer daha yakından bakmaya karar verdim. Şükürler olsunki odada fazlaca eşya yoktu. Bu yüzden bakacağım yerlere eşyalarıda ekleyip bu sefer odayı ellerimle talan ettim.
Sonunda odanın temiz olduğuna karar verdikten sonra yatağa doğru ilerledim. Önümde kocaman bir boşluk ve boşluğun içinde boyu kısa fakat eni epeyce uzun bir kutu vardı.Odaların hiç birinde bunun gibi bir şey görmemiştim. Aslında odaların hiç birine bu odaya baktığım gibi bu denli dikkatli bakmamştım.
Kısa bir an kimsenin beni görmeyeceğini bilsem bile etrefıma baktım. Odanın camları olmadığı gibi kapısıda demirdendi. Buna rağman kutuyu açarken aynı şeyi bir kaç defa tekrarladım.
Kutunun kapağını kenara koyduğumda aklıma gelebilecek en son şeyle karşılaşmayı beklemiyordum. Önümde içi dolu beş tane şırınga vardı. Şırıngaların içindeki sıvının rengi yeşili andırıyordu. Ama bu içindekinin ne olduğunu anlamam yetmediği için kutudan bir tane şırınga çıkardım. Ve enine boyuna incelemeye başladım.
Hiç bir şekilde tanıdık gelmiyordu.
Merkez şırıngalara konulan ilaçların ne olduğunu anlamyı kolaylaştırmak için her ilaca kendine özel renk veriyordu. Yani bunun da eğitimini almıştık bütün çalışanlar olarak. Ama daha önce bu rengi görmediğime yemin edebilirdim.Şırıngalardan bir şey çıkaramayınca şırıngayı kenara bıraktım ve bu sefer kutuyu incelemeye başladım. Altına,üstüne,sağına,soluna baktıktan sonra tam bir şey çıkmayacağına emin olmuşken içinden çıkarmış olduğum şırınganın oluşturduģu boşlukta yine şırınganın içindeki sıvının renginde bir yazı dikkatimi çekti.
Şırıngaların hepsini yatağa döktükten sonra kısa sayılmayacak bir süre nefesimi tuttum. Kutunun içinde adrenalin sıvısıdır yazıyordu.Bildiğim kadarıyla Merkez daha önceden bunları kullanıp isyan etmeyi amaçlayan ve bir nebzede olsun başaran Çalışanları bir daha böyle bir şeye kalkışmamaları için ellerinde bulunan bütün adrenalin iğnelerini Çalışanlarla birlikte infaz etmişti. Hatta ve hatta bir daha böyle bir şey yaşanmaması için aynı zamanda diğer bütün Çalışanlara ibret olması için her şeyin tamamıyla anlatıldığı bir tablo bulunuyordu. Ben de buradan öğrenmiştim.
Pekala Çalışanlar belki infaz edilmiş olabilir ama adrenalin iğnelerinin tamamının infaz edildiģinden pek de emin değildim.Şimdi neden renginden şırınganın içindekinin ne olduğunu anlamadığımı anlıyordum.
Merkez yine bir daha böyle bir şey yaşanmaması için adrenalinin ne renkte olduğunu hafızamızdan silmişti. Üstüne bir de bunun duyurusunu yapmıştı.Daha fazla kafamın karışmasını istemediğim için elimdeki ve yataktaki şırıngaları tam kutunun içine koyucakken neden daha önce düşünmedim diye bir an durakladım.
Henüz olmayan planımın belkide %80 oranında bölümünü kaplayacak bir fikir gelmişti aklıma.
Neden bunları kendi üzerimde denemiyordum?
Hayır piskopat değildim.
Ama bu iğneyi kendi üzerinde kullanan Çalışanın dört kişiyi rahat bir şekilde devirdiğini okumuştum panoda okumuştum.
Yani bu adrenalin iğnesini kullanırsam eğer yakalamaya çalıştığım ve normal düzeyde çok da rahat bir şekilde alt edemeyeceğim çocuğu çok rahat bir şekilde alt edebilirdim.Düşüncelerimden sıyrılıp şırınganın üstünde oldukça küçük harflerle yazılmış olan yazıya odaklanmaya çalıştım.
"5 saat etkilidir" yazısını okuyunca diğerleride aynı mı acaba diyerek diğerlerini kontrol etmeye başladım.
İçlerinden sadece birinde "7 saat etkilidir" yazıyordu.5 saatin yeterli olacağını düşünerek her ne kadar yan etkilerini ya da ne derece işe yarayıp yaramayacağını bilmesemde 5 saat etkilidir yazanı elime alıp koluma yapmaya tam yeltenirken kutunun içinde şırıngaların üstünde yazanlardan daha küçük bit şekilde yazıya gözüm takıldı.
"Adrenalin iğnelerinden birini yaptıktan sonra etkisi geçse bile 2 saat ara verilip yapılması önerilir. Aksi takdirde adrenalini vücuduna uygulayan kişi bir Çalışansa duyguları yerine 1 saat içerisinde gelmeye başlayacaktır
Bilginize"
Yazılı yeri okuduktan sonra göz bebeklerim yavaş yavaş büyümeye başladılar ve öylede kaldılar.Bildiğim kadarıyla Merkez'in bize verdikleri bu duygulardan mahrum bırakan iğneleri eğer 1 hafta boyunca alamazsak duygularımız yavaş yavaş yeniden yerine oturmaya başlarmışlar.
Burada ise 1 saat yazıyordu.
Bunu göze alamazdım.
Merkez'in kesin ve asla değiştirilmez bir sürü kuralı vardı. Ancak en önemlisi Çalışanlardan biri her hangi bir duyguyu hissederse imha edilirdi.
Buna bir kaç kez tanık olmuştum.
Çalışanların her hangi bir duyguyu hissedip hissetmediğini belirsiz zamanlarda yapılan "Acı Kontrol Testi" denilen bir testle tespit ediyorlardı. Böylece zaman belli olmadığı için hisleri olan Çalışanlar daha kolay bir şekilde oltaya geliyordu.
Bütün Çalışanları belli bir alana toplayıp normal düzeylerde her hangi bir insanın dayanamayacağı acıları üzerimizde deniyorlardı.
Kimi zaman bir bıçakla kolumuza derin bir çizik çiziliyor,
Kimi zaman buzlu bir suya konuluyor,
Kimi zamanda parmaklarımızdan biri kırılıyordu.
Daha sonra zarar gören ve temiz olan Çalışanlar 1 saat içinde kile benzeyen havuzlarda durduktan sonra hiç bir Çalışanın vücudunda en küçük bir yara izi kalmıyordu.Böyle şeyleri düşünüp zaman kaybetmektense hepsini zihnimin derinliklerine hapsettim. Çünkü biliyordum eğer kendimi durdurmazsam bunun ardı arkası kesilmez ve kendimi durduramazdım. Elime aldığım "5 saat etkilidir" şırıngasını bir an bile beklemeden koluma yaptım. Zihnimin bulanıklaştığını hissederken daha fazla dayanamadım ve yere düşmemek için yataktan destek alarak yavaşça oturdum. İçimden saymaya başladım. Tam otuzuncu saniyede zihnimdeki daralma hissi yerini sert bir rahatlamaya bıraktı.
Kendimi hem güçlü hissediyor hem de aynı zamanda durdurulmaz hissediyordum.
"7 saat etkilidir" yazan şırıngayı almaya ihtiyacım yokmuş gibi hissederek şırıngyı kutuya koydum.
Bu his asla geçmeyecekmiş gibi bir hissiyat verirken nerden geldiğini bilmediğim mantığım bir anda devreye girerek her ihtimala karşı cebime şırıngayı koymaya itti beni.Her şeyi yerli yerine koyduktan sonra kendimden emin ve güçlü adımlarla kapıya yöneldim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZ
Ciencia Ficciónİmkansız olan şeyler vardır. Gerçekten imkanızdırlar. Benim hiçbir duyguyu hissedememem gibi. Yada buraya getirilen hiçbir çocuğun DNA'SINI değiştiremediğimiz gibi. Bunlar imkansız şeyler işte. Asla değişmezler.