Gözlerimi açtım. Geri kapatmak istedim. Ama o an hatırldım. Ben herhangi birşey isteyemiyordum. Her zamanki gibi dolaptan üniformalarımı aldım. Bu gün kargo günüydü. Merkeze yeni yemler gelicekti. Genelde böyle düşünemezdim ama ama arada sırada zihnim kendine gelip "senin kendi düşüncelerin olmalı" diyordu. Ama günlük verilen dozlarla bu düşüncelerim tuzla buz oluyordu.
Kargolar 2 ayda bir gelirdi. Gelen kargoların içinde genelde sadece 3 tanesi kız olurdu. Gerisi hep erkek olurdu. Aslında erkeklerde daha çok işe yaradıģından değildi. Ama yinede erkek sayısı daha fazla olurdu. Yanlış anlaşılma olmasın. Hiç kimsenin DNA'sını değiştirmeyi beceremedi Merkez. Ama hala insanları bir hiç uğruna harcamaya devam ediyor.
Biraz açıklık getirelim. Merkez'in amacı geçmişte yaşamış olan (Merkez elinde kanıt olduğunu öne sürüyor) kurtadam, vampir,yamyam, melez gibi canlıların DNA'larını gelen kargolardaki yemlerin üzerinde uygulayıp yeniden bu canlıları meydana getirmeye çalışıyor. Yeniden bir kurtadam görmek ne kadarda havalı olurdu değil mi? Kusura bakmayın ama Merkezin amacı o kadar saf değil. Sadece keyifleri istedi diye bu kadar masrafa girmiyorlar. Siyasi olaylar demek yeterli olur mu bilmem. Evet ortada bir savaş var. Ne kadar klasik değil mi? Biraz klasik kaçıcak ama doğru.
Ve sadece üst sınıfların kontrol edebileceği bu yaratıklar (henüz bu başarı elde edilemedi) savaşlarda planlanan gücü göstermeleri sonucunda normal savaşlardan daha kolay va daha kısa bir şekilde galibiyet elde edilmesine % 80 katkı sağlaması gerekiyor. Bu kadar güçlü yaratıklar nasıl %20 oran kaybedebiliyorlar diye düşunmemek elde deģil. Üst sınıflar bu payı kendilerine bırakıyorlar. Ama dediģim gibi yapılan işlemler hiç bir insanda olumlu etki göstermedi. Daha gerçekçi konuşmak gerkirse DNA'sı deģişen yemler 24 saat sonra yan etkilerle başbaşa kalıyorlar. Ve hayatımda gördüğüm en iğrenç şekilde ölüyorlar.
Benim gibi burda çalışanların hiçbir duygu hissetmemesinin nedeni ise herhangi bir yeme acımamamız için veya onlarla dostluk kurmamamız için ya da kendi aramızda birbirimize birşeyler hissetmememiz için daha doğrusu Merkez'e ayak bağı olmamamız için bizlere her gün adını bilmediğim ve her aldığımda duygularda iyice mahrum olmamı sağlayan dozdan veriyorlar.
Her zaman olduğu gibi odadan çıktım. Küçük kutu gibi ve sadece yatmak için bizlere verilen sıradan bir odaydı. Biz dediģim kişiler ise benim gibi duyguları olmayan "çalışanlar". Sadece deneylere yardım etmek için var olan robotlardan farkımız yoktu. Aramızdaki tek fark normal insansal ihtiyaçların dışında haftalık verilen dövüş taktikleriydi. Bu sayede eğer yemler bizlere zarar vermeye çalışırlarsa kendimizi koruyabilirdik. Zihnimdeki düşünceleri bir kenara ittim. Şimdilik robot olmam gerkiyordu. Her zaman olduğu gibi kargoları ben açacaktım. Ama ondan önce çalışanların (ya da benim tabirimle robotların) duygusuz olmaları için almaları gereken bir doz vardı. Ve benimde robot olma zamanım gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZ
Bilim Kurguİmkansız olan şeyler vardır. Gerçekten imkanızdırlar. Benim hiçbir duyguyu hissedememem gibi. Yada buraya getirilen hiçbir çocuğun DNA'SINI değiştiremediğimiz gibi. Bunlar imkansız şeyler işte. Asla değişmezler.