Gece - Kalbe kördüğümHayat... Benim hayatım... 6 yaşımdan beri kendim için hiçbir şey yapmadığım, çabalamadığım, hiç kendimi düşünmediğim bir hayat... Annemin saçlarımı okşayarak dizinde uyumayı, babamın bana masal anlatarak o güven veren sesiyle büyümeyi bana çok gören bir hayat. Ne olurdu sanki her çocuk gibi normal bir hayatım olsaydı. O küçük yaşta hayırsız milyoner akrabalarım yüzünden yetimhaneye düşmekle başlamasaydı hikayem ne olurdu sanki ? Yada daha sonra orda devam etseydi de o lanet amcamın eline düşmeseydim...
"Ah babam ah niye intihar ettin ha ! Para kaybetmek kızının babasız büyümesine değdi mi babam? Beni hayatta tek başıma bırakıp gitmenin neresinde adalet babam! Ya annem... O küçük yaşta daha sensizliğe bile alışamadan sevdiğin kadının, o melek yüzlü annemin senin acına dayanamayıp senin yanına gelmesinin neresi beni düşündüğünüzü gösteriyor? Ben daha şımarmamıştım bile sevginizden. Daha doyamamıştım ki ben size. Hayal meyal hatırlıyorum sizi be babam. İnsan annesinin babasının yüzünü bilmez mi hiç tam olarak hatırlayamaz mı! Aile ne demek bilmiyor bu kızınız babam. Ya sen annem? Siz gittiniz, beni niye tek başına bıraktınız bu kirli dünyada annem. Beni de alsaydınız ya. Siz de mi çok gördünüz beni? Hiçbir yere sığamayan bu kızınızı sizde mi sığdıramadınız yanınıza! "
Gözlerimden yaşlar sessizce dökülürken iki elimi de acıtacak sertlikteki toprağı sımsıkı sıkıyordum. Sağ elim babamın mezarında sol elim annemin... Haykırmak istiyordum. Hayat bile denilmeyecek bu boktan hayatıma isyan etmek istiyordum. Ama kalbim sıkışıyordu. Uzun zamandır bana uğramayan astım krizimin tutacağını anladığımda hemen titreyen ellerimle cebimden çıkardığım ilacımı sıktım. Kendimi sakin olmaya telkin ederken annemle babamın arasına yattım yavaş ve acelesiz tavırla. Çoğu insanın bundan korkacağını ve cesaret edemeyeceklerini biliyorum. Ama onlar gibi değilim ki zaten ben. Hem annesiyle ve babasıyla doya doya uyumamış bir kız çocuğu olarak bu bana çok iyi geliyordu. Nefeslerimin sakinleştiğini yavaş yavaş kalkıp inen göğsümden anladığım zaman dudaklarım kıvrıldı. Keşke dedim... Keşke bir kere bile olsa annem ve babamla mutlu bir gün geçirebilseydim. Babamla erkek çocuğu gibi top oynarken annem babamla tatlı tatlı atışıp terli sırtıma havlu koysaydı. Bu basit ve sıradan hayal bile bana çoktu. En büyük hayalim bu kadar küçük olduğu halde gerçekleşmesi imkansızdı. Zaten Allah ' ın bir günü bile kolay geçmemişti ki benim için. Hele bugün...
Sağıma dönerek anneme baktım. Annemle ilgili küçüklüğümden hatırladığım tek şey şefkatli kolları ve o hiçbir yerde bulamadığım kokusunu içime çekerek uyumamdı. Tabi o boynundan çıkarmadığı zümrüt kolyeyle oynamak benim en sevdiğim şeydi. Sanki annem melekti ve o kolye de anneme güç veriyordu. Elimi boynuma atıp o zarif ve büyülü kolyeyi tekrar incelemek için çıkarıp taşını gökyüzüne doğru tuttum. Bu zifiri karanlıkta bile ışıl ışıl parlayan kolye annemden bana kalan tek parçaydı. Bunu almam bile şans eseriydi sanırım.
"İki gündür babamı göremiyordum ve evimiz çok kalabalıktı. Gözümü büyük evimizde annemi bulmak için etrafta çevirirken kırmızı koltukta ağlarken gördüm. Yanında bir sürü kadın vardı. Ne olmuştu anneme ? Neden ağlıyordu? Etrafımdaki kalabalığı umursamadan hızlıca annemin yanına koştuğumda önünde durdum ve küçük ellerimi o güzel yanaklarından süzülen yaşları silmek için gezdirdim. "Anne ağlama. Neden ağlıyorsun? Babam seni ağlarken görmesin üzülür." diyebildim. Bunları söylerken annemin ağlamasını durdurmasını istiyordum ama annem sanki canını yakmışım gibi bana acı dolu bir bakış attığında kalbime bir şey saplanmıştı sanki. Ben mi acıtmıştım annemin canını. Kötü bir şey mi söylemiştim. Annem elini kısa siyah saçlarımdan gezdirirken sıkıca sarılıp kulağıma o melodik ama çatallı sesiyle konuştu : "Baban ve ben seni çok seviyoruz Anka. Unutma!" diye fısıldayıp uzun bir öpücük kondurdu saçlarıma. Bana sadece annem ve babam Anka derdi. O büyülü özgür masal kuşunu çok seviyordum. Babam bana o masalı anlattığı günden beri babama bende Anka kuşu gibi güçlüyüm dimi babacım dediğimde gür bir sesle kahkaha atıp annemle gülüşmüşler ve bana Anka demeye başlamışlardı. Bende anneme sımsıkı sarılırken ağlamak istedim nedensizce. Anka demeleri hoşuma giderken şimdi annemin acı sesiyle söylemesi hiç de iyi gelmemişti kulağıma. İçime bir sıkıntı düşmüştü. Karanlık, o hiç sevmediğim siyah bulutlar geldiğindeki huzursuzluk şimdi de vardı içimde. Annem benden ayrılıp son kez alnımı öptü. Beni itekleyerek anneme su uzatan kadına bildiğim en kötü bakışı atarken annem nazikçe gülümseyerek beni tekrar yanına çekip suyunu içti. Annemin ellerinden tutarken annem biraz odasına çıkması gerektiğini söyleyerek ayağa kalktı. İki adım atıp yere düşmesiyle anneme koştum. Boynuna sarılıp "Anne!" diye bağırırken birisinin beni belimden çekmesiyle annemin boynuna sardığım sımsıkı ellerimin içinde kopan kolyesi kalmıştı. Amcamın kucağında olduğumu anladığımda tepinerek yere indirmesini sağladım. Tam tekrar anneme koşacağım sırada annemin başındaki adamın "ambulans çağırın nabız çok düşük ölecek " demesiyle yerimde kala kalmıştım. Ölecek mi? Anneler ölür müydü? Oysa ben sadece balıklar ölür diye biliyordum. Geçen yaz aldığımız balığımın öldüğünü söylemişti babam ve onu bahçemizdeki çukura gömmüştük. Şimdi annemi de mi gömecektik? Ama ama o zaman nasıl sarılarak uyuyacaktım ki? Yanıma gelip tüm o korkunç heybetiyle bana bakan amcamın gözlerine baktığımda öfkelenmiştim. Hafiften gülümsemesi iyi bir şey miydi? Ki bu hiç annemin ki gibi bir gülümseme değildi. Kirli gibi bir şeydi bu. Karanlık... Bunu kesinlikle babama diyecektim. Annemi gömmek istemiyordum ve babam... Babam nerde artık gelmesini istiyorum. Bu insanların evimizden gitmesini de istiyorum. Amcam tek dizinin üstüne çöküp aynı korkunç gözleriyle bana bakarken o an bağırarak "Seni babama söyleyeceğim" dedim. Neyi söyleyecektim babama bilmiyorum ama bunu söylemek gelmişti içimden. Arkamı dönüp anneme gidecekken kolumdan acıtacak kadar sıkı tutan o kötü amcama baktım. Bana öyle bir şey söyledi ki sanki hayatımın bittiğini anlatan ve bir daha eskisi gibi olmayacağının habercisiydi : "Annen öldü küçük velet. Artık yok anladın mı? Ve baban... O işe yaramaz baban ise zaten iki gün önce öldü. Yani anlayacağın artık kimsen yok. Benden başka tabi."
İstemsizce gözlerimden tekrar yaşlar dökülürken bir kez daha nefret ettim amcam bile demeye utandığım adamdan. Beni, yetim kaldığımda bakamam diyip 6 yaşımda yetimhaneye gönderen amcam 2 yıl sonra tekrar almıştı yanına. Keşke hiç almasaydı.. Yetimhaneye bırakıldığım da çok ağlamıştım sürekli annemi ve babamı istiyordum. Ama gelmiyorlardı malesef. Ne yapsam gelmeyeceklerdi de uzun bir süre sonra anlamıştım bunu. Ama kabul ettin mi diye sorsalar bekle gelecek annenle baban deseler hiç düşünmeden beklerim. Yeter ki gelsinler.. Yeter ki yanımda olsunlar..
Hiç tanımadığım insanlar vardı etrafımda. Hiç kimseyle konuşmuyordum. Sadece benimle ilgilenen Aslı ablamla sessiz bir şekilde kafamı ya onaylamak için yada reddetmek için kullanıyordum. Ondan başkasıyla ise hiçbir şekilde iletişime geçmiyordum. Ta ki o babamın gözleri gibi masmavi gözleri olan yakışıklı çocuğu gördüğüm ana kadar...
Yine sabah erkenden kalkıp Aslı ablamın yanına gitmiştim. Gülümseyerek elimden tutup beni yemekhaneye getirdiğinde her zaman ki gibi ben en arkalardaki masalara oturmuştum Aslı ablam ise kahvaltılıkları alıp gelecekti. Gözlerimi kapatıp masaya yattığımda yine annemi ve babamı düşündüm. Onlara ait bir fotoğraf bile yoktu elimde ve yüzlerini unutmaktan çok korkuyordum. Annemden bana kalan tek şey artık boynumdan hiç çıkarmadığım o büyülü zümrüt kolyeydi. Babamdan ise hiçbir şey kalmamıştı. Keşke dedim gözlerim bari babamın ki gibi masmavi olsaydı. O zaman kendimi iyi hissederdim. Babam yanımdaymış gibi... İç çekerek gözlerimi açtığımda dibime kadar girmiş tıpkı tıpkı babamın gözleri gibi masmavi gözleri olan çocuğu görmemle korkup yerimden kalktım ve Aslı ablaya doğru koştum. Bacaklarına sarıldığımda Aslı ablam benim korkmuş yüz ifademi görünce endişeli ama sakin bir şekilde bana sarıldı. "Rüyam ne oldu canım neden korktun ?" Gerçek adımı söyleyen Aslı ablamdan ayrılıp gözlerimi bize doğru gelen çocuğa çevirdiğimde sıkıca elini tuttum Aslı ablamın. Aslı ablam nereye baktığımı anlamak için arkasını dönüp baktı. Sonra gülümseyerek bana baktığında "***** 'la mı tanıştın?" diye sorunca kafamı hayır anlamında sağa ve sola salladım. İsmini bile doğru düzgün anlayamadığım bu çocukla tanışmamıştım ama çok korkmuştum. Herkesten korkuyordum zaten şimdi. Ama gözleri babamı hatırlattı. Ne güzellerdi öyle... "
Anneme benzemem benim için tabi ki iyi bir şanstı ama babama benzemek de isterdim. Büyüdükçe küçükken gördüğüm o çocuğun gözleri gibi bir sürü mavi gözlü insanları gördüm. O zaman tek babamın ve o çocuğun gözlerinin mavi olduğunu zannetmiştim. O yüzden etkilenmiştim sanırım. Ama yine de babam ve o çocuk bana çok başka bakıyorlardı. Bakışlarıyla beni koruyan hayatımdaki ilk ve son erkekti onlar benim için.
Etrafı sessizlik kaplamıştı ve yağmur sonrası gökyüzündeki yıldızlar daha canlı gözüküyorlardı. Yorulmuştum.. Hemde çok.. İlk kez kendim için çabalamış ve yorulmuştum.. Bu çok tatlı, heyecanlı ve umut dolu bir yorgunluktu. Ve ben ilk defa gözlerimi umutla kapatıp kendimi uykuya veriyordum..
İyi geceler annem. İyi geceler babam. Anka gibi uçtu bugün bu kızınız...
Yeni bir bölüm ve umut dolu, küllerinden yeniden doğmak için can atan bir Anka ile devam ediyor hikayemiz...
Yorumlarınızı bekliyorum tabi ki...
Womenpure 👓
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA'NIN SON UÇUŞU
RomanceÖlen bir insan geri uyanamaz. Uyandıramayız. Yolun sonudur onun için. Bitmiştir herşey. Ya Anka için aynı şey geçerli midir? Ölen bir Anka küllerinden yeniden doğabilir mi ? Ya da bunu tek başına yapabilir mi? Gökyüzünden hızla düşen Anka tek...