Bölüm dört : Öldüren Dokunuş

518 24 3
                                    

Diğer birkaç gün olması gerektiği gibi normal geçti. Önceden de söylediğim gibi, okulda pek fazla arkadaşım yoktu ve bundan dolayı zamanımın çoğunu çalışarak ve okuyarak geçirdim. Koyu bir karanlık üzerime kapandığında, yatağıma oturmuş lbülü Öldürmek' i okuyordum. Yukarı baktım. Hades başlığının altına gizlenmiş darmadağınık saçlarıyla başımda dikilirken üzerine atlamamak için kendimi zor tuttum.

Konuşmakta zorlanarak "Merhaba," dedi.

Kitabımı yatağın üstüne bıraktım. " İnsan korkutma sanatında gerçekten bir numarasın. Senden daha iyisi yok."

" Pardon."

"Günlerdir ortalıkta gözükmüyorsun, şimdi de aniden odamda beliriyorsun," dedim.

"Arkadaşlar birbirine böyle mi davranır?"

Kaşları havaya kalktı, "Biz arkadaş mıyız?"

"Tabi ki de seni şapşal," dedim hızlı bir şekilde. "Şimdi biraz temiz hava almaya gidelim ölü çocuk. Beyninle ilgili gerçekten bir sorun olduğundan şüphe ediyorum. Alınma sakın..."

***

Serin kış rüzgarlarının arasında sokağın sonuna doğru yürüyorduk. Montumu giydiğim, atkımı da boynumu ve ağzımı saracak şekilde kapattığım halde soğuğu iliklerime kadar hissediyordum ama Hades sadece hırkasıyla adeta soğuğa meydan okuyordu. Titremiyordu bile!

"Üşümüyor musun?" diye sordum merakla.

Kafasını iki yana salladı. "Hayır."

Bir süre boyunca her tarafımızı saran koyu sessizlikle birlikte sokağın sonuna doğru yürümeye devam ettik. İnsanların ne diyeceklerini bilemedikleri garip sessizliklere karşın bu sessizlik yeni gelen kış rüzgarının etrafta kulağımızı gıdıklarken oluşturduğu hissin tadını çıkarırken oluşan barışçıl bir sessizlikti.

"Hadi parka gidelim!" dedim. "Orayı sevebilirsin."

Parkta çok az insan vardı: kuşları besleyen yaşlı bir adam, oyun oynayan birkaç çocuk... Parktaki gölün üstü daha buz tutmamıştı ama gölün suyu yine de çok soğuktu. Neyse ki suya girmiyorduk, sıcaklığıyla etrafımızı sararak bizi ısıtan büyük güneşin altında yürüyorduk. Hades'in yüzünde oldukça büyük bir gülümseme oluştu.

"Sevdin mi?" diye sordum gülümsememi bastıramadan.

"Çok güzel." Bir ağacın alçak dallarından birindeki bir yaprağı tutmak için uzandı. Ne yazık ki yeşil yaprak anında soldu ve ölümün soluğunda kurudu. Doğrusu, bütün bir dal kurumuştu ve üstündeki yaprakların da hepsi solmuştu. Elini aceleyle daldan uzaklaştırdı ve hırkasının cebine tıkıştırdı. Gülümsemesi yüzünde solmuştu.

"Hades..." diye başladım ama ne diyeceğimi bilemiyordum, üstümdeki şoku zar zor zaptediyordum.

"Yürümeye devam edelim." diye mırıldandı ileri doğru adım atmaya başlamadan önce.

Onu arkasından sessizce takip ediyordum. Bir şeyler demek için düşünmeye çalıştım, aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Birkaç saniye önce tek parmağının dokunuşuyla gözlerimin önünde bir dalı kurutmuştu.

İç çekti ve omuzlarını düşürdü. Sonunda yürümeyi bıraktı ve arkasına döndü. Yüzünde keder ve pişmanlık kırıntıları vardı. "Özür dilerim, yaptığım şey son derece kabaydı :(."

Kafamı iki yana salladım ve gülümsemeye çalıştım. "Önemli değil :)."

Ruhumu görüyormuş gibi bakan delici gözlerini gözlerime dikti ve mırıldandı. "Ben tam bir ucubeyim."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 05, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Hades | Türkçe ÇeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin