Chapter 5 » Suikast

391 60 74
                                    

Medya: Yura ve pijamaları :)

***

Şafağın derin sessizliğini bölen adım sesleri artarak devam ediyor, koordinatlarını belirlemiş bir füze gibi nereye gideceğini iyi biliyordu. Güneş havayı aydınlatmak için dansa kalkmaya hazırlanırken, gökyüzü pembe ve mavi renkler ile kaplanmıştı bile. İnsanlara nazaran doğa çoktan uyanmıştı.

Doğu bölgesinin en donanımlı suikast şövalyesi yüzünün yarısını örten siyah maskeyi biraz daha yukarı kaldırdı ve temkinli adımlarla ilerledi. 3. kata ulaştığında görevini tamamlamasına çok az kalmıştı. Şimdi tek yapması gereken iki ayrılan koridorda sola dönmek ve 4. kapıyı bulmaktı. Gerisi kan, sessizlik ve ölüm olacaktı çünkü. 

***

Yura gömüldüğü pofuduk yatakta korkuyla ileri doğru atıldı. Gözleri gördüğü rüyanın etkisi ile pat diye açılmış, bedeni kendini refleks ile ileri savurmuştu. Nabzı hala korkuyla hızlı hızlı atıyor, alnında biriken soğuk terler süzülerek boynundan aşağıya doğru kayıyordu.

Yura neden o adamı rüyasında gördüğünü bilmezken bunun kabus şeklinde olması canını sıkmıştı. Sanki burada yeterince zorlanmıyormuş gibi bir de üstüne bununla uğraşıyordu. Bu çok garipti. Yani kabus görmesi. Çünkü genç kızın bu zamana kadar gördüğü kabusların sayısı bir elin parmağını geçmezdi.

Elinin tersi ile alnının tersini sildikten sonra bacaklarını aşağıya sarkıtarak pijaması ile takım olan pembe pofuduk terliklerini giydi. Şu an bu diyarda dünyadaki hayatına ait tek şey buraya gelirken giydiği pijama takımıydı. Şortlu, fırfırlı bandanalı ve pofuduk terlikli pembe pijama takımı...

Dünyadaki hayatını düşününce keyfi yerine gelen kız nispeten gördüğü kabusu unutmuştu fakat bu çok uzun sürmedi. Henüz aydınlanmamış olan kasvetli hava içini karartmak için gayet yeterli bir sebepti. Şafak vaktini seviyordu. Güneşin dünyaya gülümsemek için usul usul yol alışını izlemeyi de seviyordu ama güneş doğmadan önceki o karanlıktan nefret ediyordu. 

Hayatının ironisine alayla gülümseyen Yura doğrularak esneme hareketleri yaptı. Kendi kendine pozitif bir güç vermek istercesine  "Neyse." dedi. "Ben dişlerimi fırçalayıp, saçlarımı yıkayana kadar hava aydınlanmış olur."

Ardından günlük bakımını yapmak üzere yola koyuldu. Dünyada her gün duş alırdı fakat burada banyo yapmak tam bir işkence olduğu için güne başlarken saçlarını yıkamakla yetiniyor, üç güne bir ise banyosunu yapıyordu. Birileri bu diyarda elektiriği nasıl bulduysa sıcak su sistemini de acilen çözmeliydi.

Wendy'nin kendisine verdiği lavanta kokulu şampuan ve soğuk su ile saçları yıkadıktan sonra havluların olması gereken bölmeye elini uzattı fakat avuçlarına gelen tek şey sonsuz boşluk oldu. Sabırla derin bir nefes alan genç kız bir yandan kendi kendine kızarken bir yandan da şıpır şıpır sular damlayan saçlarını topuz haline getirip tek eliyle tuttu.

Yura bir takım olumsuzluklara söylenirken banyodan tam çıkmıştı kız bir çift elin kendisini geriye doğru çekmesi ile kendini tekrar banyoda buldu. Sırtı, ağzını kapatan adamın göğsüne zamk gibi yapışmıştı. O pislik adamın kendisini bırakması için korkuyla çırpınmaya, olduğu yerde huzursuzca debelenmeye başladı. Böyle olacağını biliyordu.. O rüyadan sonra bir facia yaşamazsa şaşırırdı zaten. 

Gencecik yaşında bilinmeyen bir diyarda ölmek yeterince korkunçken, bunu kiralık bir katilin yapacak olması daha da korkunçtu. Burada dünyadan gelenleri öldürmek bir tür ritüeldi belki de.. Adak falan..

Orta çağı anlatan kitaplarda böyle oluyordu. Bir meydanda toplanan halkın ortasına düzenek kuruluyor, kurban burada yakılarak öldürülüyordu. Yura gözlerinin önüne gelen bu görüntüyle aniden kendisini bir mengene gibi sıkarak göğüs kafesine hapsetmiş adamın elini ısırdı. Neyseki köpek dişleri sivriydi. 

Isırığın etkisi ile gevşeyen eller gerekli izni verince hemen öne doğru atıldı Yura fakat kaliteli taktikleri bu sefer işe yaramamış, iki adım atamadan onu yakalayan el anında kızı geriye çekerek sırtının sert bir şekilde banyo duvarına çarpmasına neden olmuştu.

Acı içinde yüzünü buruşturdu Yura. Çok fena küfretmek istiyordu. Çığlık atmasına ramak kala yine aynı el tekrar dudaklarının üstünde yerini buldu. 1.80 lik gövdenin karaltısı ile birlikle. Yura her yönden kapana kısılmıştı ve korkuyla titriyordu. Neden sonra tanıdık bir ses duydu kulaklarının dibinde. "Şşşhh... Benim." diyen Lay'in sesini.

Kızın kaçmayacağına kanaat getiren Lay birazcık geriye çıktı ve kızın kendisini görebilmesi için bakışlarını ona dikti. Yura şok olmuştu. Ne halde olduklarını bilmediği için de tedirgin bir şekilde Lay'e bakıyordu. Lay ona sessiz olmasını işaret etmek için işaret parmağını dudağına götürerek sus işareti yaptı ve kızın baş onayını aldıktan sonra onu arkasına geçirerek pusuda beklemeye başladı.

Yura neler olduğunu sormak için delicesine istek duysa da Lay'in talimatlarına uyarak sessiz kaldı ve genç adamın yönlendirmesi ile onun arkasına sığınarak beklemeye başladı. Bir müddet sonra odasına dolan yabancı ayak sesleri gittikçe banyoya yaklaşırken Yura, Lay'in avını avlamaya hazır bir kaplan gibi pusuda beklediğini gördü. Üst gövdesi hafif açı ile banyo kapısının girişine doğru eğilmiş, dizlerini kırarak bacağının birisini geriye doğru atmıştı. Genç kız onun üstünde her bir kas türünü çok net olarak gördüğüne yemin edebilirdi.

Yura Lay'i kesmekle meşgulken birden her şey oluvermişti. Lay içeriye giren adamı hazırlıksız yakalayarak attığı sert yumruk darbeleri ile yavaşlatmış ve boynuna indirdiği tek hareketle etkisiz hala getirmişti.

Adam ayaklarının ucuna 2.80 uzanırken Yura çığlık atarak geriye doğru kaçtı. Bir yandan da Lay'e "Öldürdün onu." diye cırlıyordu.

Lay önce Yura'ya sonra ikisinin arasında baygın bir şekilde yatan adama baktıktan sonra kendini tutamayarak gülmeye başladı. Adamı tabiki öldürmemişti. Yani şimdilik. Yura'nın hala adamın öbür tarafında panikle söylendiğini görünce "Buraya gelsene artık. Orada ne yapıyorsun?" diye sordu. Sesindeki muzip tını kendisini de şaşırtıyordu.

"Gelemem." diye sızlanarak yanıt verdi Yura. Ardından dikdörgen şeklindeki banyonun küçük kenarında boylu boyunca yatan adamı işaret etti. "Bir ölünün üstünden atlayamam."

Lay ona adamı öldürmediğini tekrar açıklamaya niyetlenmişti ki sonra bu fikirden aniden vazgeçti. Tek ayağını yerdeki adamın üzerinden diğer tarafa attı ve kıza itiraz hakkı vermeksizin onu bir çırpıda kucağına aldı. Neden böyle yaptığını bilmiyordu. Ya da onu kucağına almayı niye istediğini. Sadece kız korkmuş bir şekilde, ne yapacağını bilemez bir halde kalakalınca Lay onu... Onu göğüs kafesine kapatıp teselli etmek istemişti. 

Kucağındaki Yura şaşkınlıkla Lay'i izlerken genç kral kıkırdadı. "İyi ki kılıcımı getirmemişim." dedi kızı kaldığı odadan çıkarırken. "Adam bayıldığı halde bu kadar yaygara kopardın, bir de kan görseydin ne yapardın bilmiyorum."

Yura gözlerini devirdi. "Baygın mı? Ölü gibi duruyordu ama ne yapabilirim. Hem çok korkmuştum."

"Şimdi korkmuyor musun?"

Yura aniden gelen bu soru karşısında donakaldı. Hala Lay'in kucağında, onun güvenli kolları arasındaydı. Bu sorunun cevabını çok iyi biliyordu ama bunu Lay'e söylememeye karar verdi. "Islak saçlarım yüzünden gömleğin ıslanmış." diye fısıldadı konuyu değiştirme amaçlı fakat Lay omuz silkerek "Umrumda değil." dedi. 

Ardından kızı biraz daha kendine doğru çekerek tekrar sordu. "Hala korkuyor musun Aurora?"

Lay'in büyülü bir kelimeyi söyler gibi Aurora deyişini duyduktan sonra Yura tüm direncinin kırıldığını hissetti. "Hayır." dedi kralın gözlerine bakarak. "Artık korkmuyorum."

***

Bu hikayenin gerektiği değeri görmemesi beni gerçekten üzüyor. Yorum yapmayıp görüş belirtmenize göre pek sizin tarzınız değil sanırım. 

Ama ben çok seviyorum yine de. Keşke bende uyandırdığı heyecanı sizde de uyandırabilseydi. ..

Ve son olarak @Kimkaitty hikayenin en başından beri beni yalnız bırakmadığın için çok teşekkürler. ^_^

Lost Century • Lay •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin