Chapter 20 » Final

160 22 106
                                    

Medya: ♥

***

Göz kapakları gittikçe ağırlaşırken ağlamaktan kuruyan gözlerini tekrar ovuşturdu. Yanmaya başlamışlardı ve açıkçası Yura berbat göründüğünü biliyordu. Düğünden kalma elbisesi hala üzerinde ayakkabıları bahçenin herhangi bir köşesinde sırtı Lay'in gövdesine dayalı, ruhu kayıptı.

Lay kendisine her şeyi -tüm bu krallık ve kendisi için yaptığı fedakarlığı- anlattığında o kadar çok vicdan azabı çekmişti ki bunun acısından ölebileceğini düşünmüştü. Daha sonra acı gittikçe azalmış yerini kabullenme ve koyu bir sukunete bırakmıştı.

Öylece çimlerin üzerinde sırt sırta vermiş bir halde oturuyorlar, kaçınılmaz sonlarını bekliyorlardı. İkisi de birbirinin en kötü halini görmeye cesaret edemeyeceği için bu haldeydiler.  Lay gittikçe sertleşip heykel gibi bir hal alırken Yura'nın kendisini görmesine ve mahvolmasına izin veremezdi. Bu yüzden böyle oturmayı teklif eden ilk o olmuştu. Yura ise ağlamasını durduramayacağını bildiği ve Lay'in daha çok üzüleceğini düşündüğü için kabul etmişti.

Son bir kez arkasını dönüp Lay'e bakmak için hamle yapmaya kalktığında "Yapma." diye fısıldadı Lay ve genç kız anında durdu. "Uykum geliyor." dedi korku dolu bir sesle. Bunun alamı gitme vaktinin yaklaştığıydı. "Son bir kez olsun görmek istiyorum seni."

"Yine de yapma." diye ısrar etti Lay. "Arkanı dönme nolur. Beni güzel hatırlamanı istiyorum. Bu halimle değil."

Yura "Seni zaten güzel hatırlayacağım ama son defa..." " derken ses tonu giderek azalıp inandırıcılığını kaybetmişti. Aniden gelen farkındalık ile "Haklısın. Belki de görmemeliyim." diye mırıldandı. "Ama en azından konuş benimle ki ses tonunu unutmayayım. Biliyor musun? İnsanları unutmaya ilk önce sesinden başlarmışız."

Lay kıkırdadı. Bu durumuna rağmen. "Bilmiyordum ama nedense çok doğru geliyor." Bir şeyi hatırlamaya yetecek kadar süre duraksadıktan sonra devam etti genç kral. "geriye dönüp bakarsak görüntünden önce sesin ile tanıştım ben. Askerlerden birisi arkadaşını tehlikeye attığı için onları azarlarken sen koskoca sarayı inleterek bana huysuz ve sevimsiz dediğin anda. Sonra dönüp bana bunları söylebilecek cesareti gösteren seni gördüm."

Yura o anı anımsayınca gülümsedi. "Sesimin sana ulaşacağını asla tahmin etmezdim. Dibimde biteceğini de."

"Başka çarem yoktu sevgilim. Seni o kadar çok merak etmiştim ki yakından görmem gerekiyordu."

Yuranın gülümsemesi geniledi fakat uzun süremedi. Arsız hüzün tekrar yerleşmişti hücrelerine. "Belki de o gün hiç gelmemeliydin yanıma.Hatta ardına bakmadan kaçıp gitmeliydin. O zaman bu halde olmazdın."

"Pişman değilim." dedi Lay anında. Ses tonu kendinden ve aşkından o kadar emin bir tondaydı ki Yura şok olmuştu. "Pişman olduğum tek bir şey varsa o da seninle olan günlerimizi daha dolu geçiremediğim. Daha çok sevmeliydim seni, incitmemeliydim."

Bir kaç damla göz yaşı yanağında usulca yol aldığında Yura başını öne eğdi. Kolunu kaldırıp onları silecek takati bile yoktu. "Böyle söyleme." dedi boğuk bir sesle. "Seninle yaşadığımız her andan keyif aldım ben. Acıyla tatlısıyla, her şeyiyle... Hepsi.. Hepsi çok... güzeld..."

Yura'nın sesi zayıflayıp bedeninin sırtında oluşturduğu yük hafiflerken Lay de şafak vaktinde aydınlanan çimlere baktı son defa. Ardından o da gözlerini kapattı.

Uykuya dalar gibi aşık olmuştu Aurora'ya. Birden bire, sessizce. Uykudan ilham alan hikayeleri de başladığı gibi son buldu bu diyarda ve rüzgar tüm tozları, yaşanmışlıkları, mutlulukları alıp götürdü. Geri kalan herşey aynıydı. Kuşlar şarkılarını söylemeye, bulutlar neşeli dansını yapmaya devam etti. Sadece -2 farkla. 

Lost Century • Lay •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin