>>3

785 82 69
                                    

"Siktir. Siktir. Siktir."

"Tanrım, o kadar da kötü olamaz."

Ashton, Luke'a öfkeli bir bakış attıktan sonra biraz ilerisindeki koltukta oturan Calum'a döndü. "Hey, sence bu kötü değil mi?"

Calum uğraştığı telefonunu elinden bırakıp onlara baktı ve Ashton'ın işaret ettiği yere, Luke'un sırtına çevirdi bakışlarını. Kızarıklar, morluklar ve soyulan deri görmek yüzünü buruşturmasına sebep olmuştu. "Dostum, bu gerçekten berbat."

Luke gözlerini devirip koltuğa koyduğu tişörtünü sertçe üzerine giyerken tenine değen tişört yüzünden acıyla inlememek için dudaklarını birbirine bastırmıştı. Derin nefesler alarak tişörtü indirdi ve gözlerini yere dikti.

"Nasıl yaptı?" diye sordu Ashton birkaç dakikalık sessizlikten sonra. Calum hala koltukta oturmuş, telefonuyla uğraşmakla meşguldü. Luke kafasını kaldırıp ona baktı ve tek kaşını kaldırdı. "Kemer?"

"Ondan bahsetmediğimi biliyorsun."

Luke koltukta oturan, tanımadığı çocuğu işaret ettiğinde Ashton omuz silkti. "Yabancı değil."

"Arkadan" dedi Luke. Calum kafasını iki yana sallarken güldü. "Tanrım, çok acıtmış olmalı."

Luke ona baksa da çekik gözlü çocuk gözlerini telefonundan ayırmamıştı. Ashton öfkeyle tek elini kıvırcık saçları arasından geçirirken ayağa kalktı ve sandalyesine oturup eliyle yüzünü kapattı. Bir süre öyle kaldıktan sonra içeri Victoria Secret modellerini andıran bir kadın girmiş, masaya ilerleyene kadar odadaki üç çocuğu da kısa sürede süzmüştü. Luke ve Calum ona bakıyor, Ashton ise gözlerini boş masasının üzerinde dolaştırıyordu. Kadın kalçasını gösterme çabaları içerisinde elindeki kahve dolu bardağı Ashton'ın masasına koyarken "Kolay gelsin, Bay Irwin" dedi ve ardından kıvırtarak odadan çıktı. Luke, kadın çıktıktan sonra omzunu silkmiş; Calum ise umursamadan telefonuna dönmüştü.

Birkaç dakikalık sessizlikten sonra Ashton çekmecesinden birkaç kağıt çıkardı ve birini incelemeye başladı. Ara sıra kahvesini yudumluyor, Luke'a göz atıyor ve sonra tekrar kağıtlara dönüyordu. Kağıtlardan birini okumayı bitirdiğinde çekmecesini tekrar açtı ve içinden bir not defteri çıkarıp üzerine bir şeyler karaladıktan sonra "Calum" dedi. Calum kafasını telefondan kaldırdı, Ashton'ın uzattığı kağıda baktı ve tekrar Ashton'a döndü. "Ne var?"

Ashton gözlerini devirdi. "Şu aptal kağıdı elimden almanı bekliyorum."

Calum kağıdı alırken devam etti. "Yazan tarihte tekrar geleceksin."

Koyu tenli çocuk tek kaşını kaldırıp Ashton'a sorar bir ifadeyle bakmıştı. "Ama bu iki gün sonra."

"Evet" dedi Ashton bıkkın bir ses tonuyla. "En azından okuyabiliyorsun."

Calum ona cevap vermedi, telefonunu cebine koydu ve ayağa kalkarken "Psikologlardan nefret ediyorum" diye mırıldanarak kapıya yöneldi.

"Ben de seni seviyorum" dedi Ashton. Calum ona cevap vermedi ve odadan çıktı. Luke, o çıktığı an iç geçirirken bu yaptığı Ashton'ın bakışlarını kendisine çevirmesine neden olmuştu. Luke, kıvırcık saçlı çocuğun düşünceli bakışlarını yakaladı ve "Ne?" dedi.

"Kahretsin, seninle ne yapacağım ben?"



"sertçe becereceksin..."

demesini isterdim tabi

arada bir cashton sinyali vermiş olabilirim ama üzgünüm, cashton yok

neyse hafta sonu olmayabilirim -büyük ihtimalle olmam-

yebe gelmezse ondandır

bu hikayenin devamını nasıl yapacağım hakkında hiçbir fikrim yok

olayları hızlı geliştiririm büyük ihtimalle

ve sonra da final

sonra da yeni kitap gdföslgmkşjdfskhd

neyse, okuyan herkese teşekkürler ♥

than he can || muke/lashton (+)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin