Luke eve girdiğinde kendisinden ve Ashton'dan nefret etti ki bu çok garipti. Çünkü Luke, Ashton'dan asla nefret etmezdi.
Bu sefer değil, diye düşündü. Hak etti.
Ve mutfağa yönelip buzdolabına ilerledi. Kapağı açıp içindekilere göz gezdirirken enerji içeceği ve bira arasında kalmıştı. Öfkeliydi ve bu öfkesini bir şekilde ortadan kaldırmak istiyordu. Genellikle de enerji içeceği içerdi. Bunu neden yaptığını bilmiyordu ama içki sevmezdi. Boğazını yakar, bir yere sızdığında ve uyandığında midesine atom bombası atılmış gibi hissederdi.
Umursamadı ve bira şişesini alıp dolapların birinden de bir bardak kaptı, masaya oturdu, bardağı içkiyle doldurdu. Tereddütle içkiye baktı bir süre. Ashton olsaydı kesinlikle buna izin vermez ve onu engellerdi. İçkinin onun için olmadığını söylerdi. Hayır, Luke. İçki yok.
Luke bardağı kafasına dikti ve sonu gelene kadar içkinin boğazından geçip damladığı her yeri yakmasına izin verdi.
Ve bunu diğer altı bardağa daha yaptı.
İşi bittiğinde bir şişe bira bitmiş, dolaptan aldığı diğer şişenin de yarısına kadar gelmişti. Dünyanın dönmediğine emin olduğu bir zamanda ayağa kalktı ve ayaklarının etrafında yürüyen -ve ona gülümseyen- jambonlar olduğunu görerek kaşlarını çattı. Üç jambondan birini işaret ederek "Senin ismin ne?" diye sordu. "Seni yiyebilir miyim?"
Jambon kafasını iki yana salladı. Boyları, Luke'un dizine kadar bile ulaşmıyordu ama yine de Luke'u pantolonundan çekiştirmeye başladılar. Luke onları takip ederken sürekli duvara ya da bir eşyaya çarpıyor, umursamadan yoluna devam ediyordu. Jambonlar onun koltuğa yatmasına izin verdiler ve Luke'un göğsüne çıkıp oraya yüz üstü uzandılar. Luke onları kaldırdı, güldü, ardından jambonlarla birlikte birkaç oyun oynadı. Saklambaç, el kızartmaca ve o tür şeyler -jambonların elleri küçücüktü ve Luke onlara kolaylıkla vurabiliyordu- .
Saat gece yarısına doğru ilerlemeye devam ederken Luke göğsüne uzanan iki jambonla birlikte televizyonun karşısında oturuyordu. Diğer jambon ise -adı Jost'tı- Luke onun kafasından bir parça ısırdığı için başka bir koltuğa geçmiş, kollarını göğsünde birleştirmişti.
"Hadi ama Josh!" dedi Luke. "Tanrım, seni ısırdığım için özür dilerim, tamam mı? Bu kadar lezzetli görünmeseydin yapmazdım, biliyorsun."
Jambon bir süre düşündükten sonra gülümseyerek Luke'un göğsündeki yerini aldığında Luke bakışlarını tekrar televizyona çevirdi ama göz kapakları ağırlaşıyor, her dakika görüş açısını daraltıyordu. Luke en sonunda sızmak üzere olduğunu düşündüğünde kapının açıldığını duydu. Ve koltuğundan havalanırken yere düşen üç jambon için ağlamaya başladı.
bölümü tamamıyla nothing like us dinleyerek yazdım
yürüyen jambonlar favorimdir
bay
ŞİMDİ OKUDUĞUN
than he can || muke/lashton (+)
Fanfiction"sana iyi davranabilirim" "ondan daha iyi"