Luke ciğerlerine oksijenin dolduğunu hissetti. Onu öldürmeyeceklerini biliyordu. Michael'ı istiyorlardı ve Michael'ı elde etmenin yolu da Luke'tan geçiyordu. Yani bu aptal herifler öyle sanıyorlardı. Luke, Michael hakkında hiçbir bok bilmiyordu ama ne şu tipsiz, yanık yüzlü adam bunu biliyordu ne de diğer takım elbise giyen adamlar. Ve Luke bundan memnundu. Bu adamlar Michael'ı bulurlarsa onu yaşatmazlardı, bundan emindi. En azından onu koruyordu. Yeşil saçlı çocuğun bunu bilip bilmemesi umurunda değildi.
"Tekrar soruyorum" dedi şu yanık suratlı adam -Luke onun isminin Aleksei olduğunu öğrenmişti- . "Michael nerede?"
"Sana hiçbir şey söylemeyeceğim, göt herif"
Saçlarını tutan adam Luke'un kafasını tekrar su dolu kovanın içinde tuttu, Aleksei'nin ikinci bir emrine kadar sarışın çocuğu su altında bekletti ve en sonunda Aleksei ona kafasını sallayarak onayladığında Luke'u sertçe geri çekti. Sarışın çocuğun nefesleri kesik kesikti, saçlarından birkaç tutam suratına yapışmıştı ve yüzündeki her bir noktadan akan su boxerını çoktan sırılsıklam etmişti, kafa derisini hissetmiyordu.
"Pes etmiyor musun, sarışın?"
Luke, kendisine alayla bakan Aleksei'ye bir gülümseme bahşetti. "Beni konuşturacağını mı sanıyorsun?"
Adamın alaycı ifadesi yerini öfkeye bırakırken "Üçüncü aşama, Dema!" diye bağırdı ve adamlardan biri hızlı adımlarla odadan çıktı. Aleksei sarı saçlı çocuğun hizasına gelene kadar eğildi, çocuğun saçlarını tutan adama bakarak kafasını salladı ve adam çocuğu bıraktı. Luke'un kafası hemen önüne düşerken bedenindeki direnin gitgide zayıfladığını biliyordu. Ve şu anda hala aptal bir sandalyeye bağlı olmasaydı önündeki adamın suratına yumruğunu geçireceğinden de emindi.
Az önce odadan çıkan adam şimdi elinde kabloların sarılı olduğu bir makine ile geldiğinde "Kenara geç, Dema" dedi Aleksei. Adam elindeki alet ile birlikte kenara, diğer iki adamın yanına geçti. Aleksei, Luke'un çenesinin altına elini koydu ve bu sefer nazik bir hareketle onun kafasını kaldırdı. Luke'un mavi gözlerine bakarken "Bunu yapmak zorunda değilsin, çocuk" dedi sert bir ses tonuyla. Yüzü ile sarışının yüzü arasında sadece birkaç parmaklık bir mesafe vardı. "Bütün zamanını harcıyorsun."
Luke, yanık yüzlü adama kafa attığında adam başka bir dilde bağırdı ama Luke onun küfrettiğinden emindi. Eliyle kafasını tutsa da sarışın ona fazla sert vuramamıştı. Onun alnında bir yara açabilmek için fazla bitkindi.
"Takın şu aptal makineyi!" diye bağırdı Aleksei. Üç adamdan ikisi makineyi yere koyup etrafındaki kabloları çıkardılar. Yaklaşık dört tane kablo vardı ve hepsi makineye bağlıydı. Adamlardan biri elindeki bantı -Luke nereden bulduğunu bilmiyordu- açtı, kabloları sarışın çocuğun çıplak göğsüne koyup birkaç kere bantladılar. Luke ise onların ne yapmaya çalıştıklarını tahmin edebiliyordu ve buna dayanabileceğinden emin değildi.
Aleksei yerdeki makinenin karşısına oturdu ve sandalyeden ona bakan Luke'a çevirdi bakışlarını. Çocuk korkmuyordu ve bu Aleksei'yi daha da öfkelendiriyordu. Hiçbir uyarıda bulunmadan veya Michael'ın yerini sormadan makinenin üzerindeki bir çıkıntıyı tuttu ve sağa doğru çevirdi. Luke bedenindeki elektrik akımına acı dolu bir çığlıkla karşılık vermişti.
hala ne bok yemeye michael'ı koruyor anlamıyorum
neyse
#staystrongluke
ŞİMDİ OKUDUĞUN
than he can || muke/lashton (+)
Fanfiction"sana iyi davranabilirim" "ondan daha iyi"