Birden gözlerini açtı, acı hissetmiyordu. Elini vücudun da gezdirdi ; kanı akmıyordu ve yara izleri yoktu. Ayağa kalktı, kendini dinç hissediyordu. Çevresine baktığında ormanlık bir alanda olduğunu fark etti. Bir müddet yürüdükten sonra yola çıktı.
Üstü başı çamur içinde ve kanlıydı. Eve doğru yürümeye başladı. Tahmini öğle vaktiydi. Eve vardığında seslerden çok kalabalık olduğunu farketti. Annesi :
"3 gündür nerdesin meraktan ne hale geldik karakola haber verdik " diye bağırıyorken elbisesindeki kanı farketti ve ağlamaklı sesle " yaralımısın bir yerin acıyormu" dedi ve ağlayarak sarıldı oğluna.
Fatih o karmaşadan kurtulup duşa girdi fakat aradan geçen 3 gün neler olduğunu düşünmeden duramıyordu.
Vücudun daki değişiklikleri farketti; kasları belirginleşmişti. Üzerine bir şeyler giyinip kapı koluna dokunduğunda kol elinde kaldı. Bir anlam veremedi ve salona geçti. Artık hesap verme zamanıydı.
3 gündür nerde olduğunu söylemedi, sadece yolunu kesen serseriler ile kavga ettiğini söyledi ve geçiştirdi.
Dışarı çıktı kafasını biraz dağıtmak için, kahvehaneye girdiğinde en yakın arkadaşı Mehmet ordaydı, yanına geçti. Çaylarını yudumlarken kısaca başından geçenleri anlattı. Garson çaylarını tazelerken elindeki bardağı düşürdüğü anda fatih havada yakaladı bardağı. Çay koluna dökülmüştü fakat hiç canı yanmamıştı. Mehmet :
"Hızlısın, kolunu suya tut" dedi.
Fatih olup bitenlerin ve kendindeki değişikliklerin nedenini düşündü fakat bir anlam veremedi.
Sokağa çıkıp dolaşmaya başladılar. Gene sultan'ın evinin önünden geçerken cama baktı ama gözlerinin içinde kaybolduğu o kız yoktu.
Sokakları adımlarken karşılaştıkları kalabalık tanıdıkdı. Karşı mahallenin serseri tayfaları, sık sık kavga etmek için bahane ararlardı. Nitekim gene böyle bir durum vardı ortada, kalabalık oldukları için dahada cesurdular.
Beklendiği gibi sataşmaya başladılar.
Fatih karşı taraf kalabalık olduğu için cevap vermedi ve fatih cevap vermedikçe dahada hırslanıyorlardı.
İçlerinden biri Mehmet e yumruk attığı anda fatih dönerek sert bir tekme yapıştırdı. Kavgadan kaçış yoktu ama fatih'in kaçmayada niyeti yoktu zaten. Fatih tek tek önüne geleni yere indirirken Mehmet şaşkınlıktan bakakalmıştı, çocukluk arkadaşını böyle hiç görmemişti.
5 kişi yerde boylu boyunca uzanırken döndü ve hadi gidelim dostum dedi.
Yürürken daha fazla sabredemedi Mehmet ve aklına takılan o soruyu sordu:
"Sana ne oldu böyle"
Fatih:
"Bende anlamadım, anlamaya çalışıyorum" dedi.
Eve girdiğinde kendini yatağa attı ve aklındaki o sorulara bir cevap bulmaya çalıştı ama cevap bulamadı.
Gözlerini kapatıp uyumaya çalıştı fakat her seferinde sırtında hissettiği o bıçak darbeleriyle irkildi. Son hissettiği o yaşam arzusu ve hiçliğin göbeğinden bir anda uyanışı aklından çıkmıyordu. O üç gün neler olmuştu, neredeydi, aklındaki sorularla sabaha karşı dalmıştı uykuya...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAHRAMAN CESET
Short StoryGözlerini kapattı...Bilinmeze doğru ilerlemeye başladı... Hayatı bir film şeridi gibi geçti önünden...Bilinci kapanmak üzereydi artık...Hazin bir son yazılıyordu hayatın sayfalarında...Ve birden ayrılmakta olan bedenine geri döndü... Gözlerini açtığ...