BÖLÜM 10

2.6K 92 0
                                    

"Bu..." Baş parmağıyla gözyaşımı sildi. "Çok acımasızca."

"Aşk nefret miydi?"

Yüzünden hiçbir duygu okuyamıyordum. Kolumu yavaşça bırakıp benden uzaklaştı. Ağır adımlarla içeri yöneldi. Hiçbir şey olmamış gibi geri dönüyordu yine.

Arkasından bağırdığımda durdu. "Neden bunu bana yapıyorsun?" Sesim tahmin ettiğimden daha ağlamaklı çıkıyordu.

"Yarın sabah erkenden Nedim amca gelecek yani bugünde bana katlanman gerekiyor." Soruma cevap alamamıştım.

Hızlıca o hareket etmeden arkasına yaklaştım. Aramızda mesafe bırakmayıda ihmal etmemiştim. "Sana bir soru sordum!"

Bana dönmeye bile zahmet etmeden en umursamaz ses tonuyla cevap verdi. "Çünkü canım öyle istiyor."

Kendimi tutamadım ve kelimeler ağzımdan sadece canını acıtmak için kendiliğinden, istemsizce dökülüverdi. "En küçük yapı taşıma kadar senden nefret ediyorum!"

Aslında şimdi bile ondan nefret ettiğimi söylemek acı veriyordu. Onun canını acıtma fikri artık o kadar cazip gelmiyordu. Elleri yumruk şeklini almıştı. Kendini sıktığı belliydi. Bir şey söyleyecek gibi bekledi ama sonunda ellerini gevşetip söylemeden yukarı çıktı. Ben birkaç dakika yerimde öylece kalakaldım.

"Canı öyle istiyormuş."

Yukarı merdiven korkuluklarından tutarak ağır adımlarla çıktığımda Pars çoktan yatmıştı. Yatak nevresimleri değiştirilmiş. Nedim amca olmadığına göre bunu yapan Pars'tı. Yinede bu oda o pis kız gibi kokuyordu.

"Ben burada kalamam," deyip direkt eski kendi odam ilan ettiğim yere gittim. Arkamdan gelmedi. Lacivert odamda yalnızlığın vermiş olduğu huzurla uyudum. Sabah bir şeye sarılıyordum. Yastığım olduğunu düşünüp daha çok sarıldım. Ama bu bir yastık için fazla sert ve sıcaktı. Hareket ediyor! Aniden yataktan fırladım. Yanımdakini görünce önce rahatladım sonraysa sinirlendim.

"Yine mi sen?" Cevap alamayacaktım uyuyordu. Sessizce yatağın yanına yere oturdum. Nefesimi kesecek kadar güzel olduğunun farkında mıydı? Saçları dağılmış olmasına rağmen havalı ve yumuşak görünüyordu. Onu uyandırmamaya çalışarak hafifçe dokundum. Gözlerim dudaklarına kaydı. Pembe, dolgun dudakları hafif aralanmış bembeyaz dişleri görünüyordu. Utanarak bakışlarımı başka yöne çevirdim. Traşlı pürüzsüz cildinde gözlerimi gezdirdim. Kötü birisi değildi biliyorum ama tam anlamıyla iyide değildi. Keşke sadece böyle uykusunda olduğu kadar masum olabilseydi.

Ona kızmak isteyen yanım ona çekilen yanıma zaman geçtikçe yeniliyordu. Sanırım affetmeyi en çok istediğim tek kişiydi. Onsuz olmak istemiyordum. Evet, sonunda o arzularım ve bende onun mükemmel kölesi oluyordum. Bu iş daha fazla uzarsa benim için iyi olan bir şey kalmayacaktı.

Biraz daha onu incelersem uyanacağı için derin bir nefes alarak kalkıp banyoya gittim. Ben sadece mutlu olmak istiyordum. Mutlulukta bana göre hayallerdi. Peki benim hayalim kalmış mıydı? Banyodan çıktığımda odada değildi. Aşağı indiğimde yemek masasında oturuyordu. Buda şu anlama geliyordu; ben onu incelerken uyanmıştı. Kendimi yine rezil bir duruma sokmuştum.

"Nedim amca gelmiş ve sen inmeden yememe izin vermedi." Der demez yemeğe gömüldü. Nedim amca kafasını iki yana sallıyordu. Bana doğru el işaretiyle kendisi beklemek istedi diye anlatmaya çalışıyordu. Gülmeye başladım, Nedim amcanın bu hareketleri çok komik görünüyordu.

"Ben yemeğeceğim," deyip salona geçtim. Yüzüm az önceki rezilliğimden dolayı kırmızının her tonunu aldığı için uzaklaşmak istedim. Televizyonu açtım, Forever'ı izlemeye koyuldum. Uzun zamandır Doktor Morgan'ımı göremiyordum. Bağdaş kurup kucağıma da bir yastık koyup koltukta bir saat boyunca kalacağım pozisyonu ayarladım. Salona girince ona aldırmadan dizimi izlemeye devam ettim. Gelip kucağıma kafasını koyup uzandı. Yerimde kıpırdanarak rahatsız olduğumu belli etmek istedim. Ama anlamadı ya da anlamamazlıktan geliyordu.

Oyun BittiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin