Küçük bir kız çocuğunun elinden ayıcığı alındı.
Annesi hayallerini söndürdü.
Babası umutlarını söndürdü.
Hayatı tüm acımazıslığıyla ona veda etti.(Bölüm müziği: Little me)
------
Camı hızlıca kapatıp ölü bir zombi misali yürüyüp yatağa ilerledim. Yatağın kenarından tutunup diğer elimle de alnımı kaşıdım. Olanları hazmedemiyordum.
Gerçek olamazdı.
Yüzü hala gözlerimin önündeydi. Gözlerinin kusursuzluğu insanın tüğlerini o kadar diken diken yapıyordu ki kendi gözlerimin maviliğini hiçe sayabilirdim. Fakat bu beni öldürmeye çalıştığı ve tehdit ettiği gerçeğini değiştiremezdi.
Ne kadar da salakmışım. Mesajları o atmamış olsaydı bile yine de bir katili belki de bir hırsızı kurtarmıştım. Ayrıca yalan söylemeyi sevmeyen ve beceremeyen bir kişi olarak bunu da yapıp başarısız olmuştum. Kafama bir tane geçirip sinirimi sindirmeye çalıştım. Gözlerimin önünden gitmeyen beni kenara çekmesi,beni daha da sinirlendirirken yatağa yine bir tekme geçirdim.
Gözlerim etrafı izlerken yenilenmiş sürahiyi görmemle elime aldım ve yere atacaktım ki kapı yavaşca tıklatıldı. Yankı'nın kafasını gördüğümde gülümsedi.
"Gelebilir miyim?" dedi şirince.
"Hayır. Sürahiyi kafana fırlatabilirim. Seni beyin kanamasından öldürmek istemiyorum." dedikten sonra tebessüm ettim.
"Ama ben daha yaşamak için gencim." deyip içeriye doğru bir adım attı.
"Kafana fırlatmam için yalvarıyor musun?" dediğimde kafasını onaylamazca salladı.
"Sadece iki tarafı da hayatta tutmaya çalışıyorum." dedi ellerini iki yana doğru sallayıp. Gülümseyip "Ama şöyle bir sorun var. Kafana bunu fırlatırsam ölebilirsin ama ben ölmem. Yani kendini hayatta tutmaya çalışıyorsun. Doğruyu söyledim değil mi?" dedim ve sürahinin kulpunda elimi gezdirdim. Kaşlarını kaldırıp dudaklarını birbirine bastırdı.
"Hapishaneye gider ömrünü orda geçirirsin. Ama benim bu dünyanın güzel kızlarına katkılarım var. O yüzden şimdi o sürahiyi bırakmalısın." dedi alayla. Yüzümü asıp benim dünyaya katkım olmadığını imalayan Yankı'nın sözlerine karşı sürahiyi ona fırlatmış gibi yaptım. Korkuyla ellerini kafasına götürüp korumaya çalıştı. Sürahiyi sehpaya geri koyarken "Bu korku sana iki yıl yeter." dedim hıncımı almış bir şekilde. Ellerini kafasından çekerken bana gözlerini kısarak baktı.
"İlk defa senin gibi bir kız görüyorum ve buna pişman olmak üzereyim."
"Seni tutan yok. Buraya gelen de sensin korkan da." dedim omuzlarımı silkip.
Kapıdan içeri doktor üniformalı bir adam girdi. Yankı hemen yüzündeki sırıtışı ciddi bir konuma getirdi. Doktor yanıma gelip kollarını göğsünde kavuşturdu. Kel kafası,mavi gözleri ve kaslı vücuduyla dikkatleri üzerine alacak kadar çekici ve yetişkin birine benziyordu.
"Meraba küçük hanım. Ben Levent Kurtaran." dediğinde tebessüm edip uzattığı eliyle elimi tokuşturdum. "Bende Deren."
"Yankı hastamıza iyi bakıyor musun?" dediğinde Levent Bey, Yankı'ya tek kaşımı kaldırarak baktım. Doktora dönüp "İğrenç esprileri,kendini beğenmişliği,tanımadığı insanların evlerini ziyaret etmesi gibi huylarını bana karşı göstermesi pek hoş görünmüyor. Hemde beni sakinleştirmeye çalışırken ilk önce kendini düşünüp ayrı bir cimrilik gösteriyor. Çapkın sırıtması biran olsun yüzünden ayrılmıyor. Yani..anlayacağınız bana iyi bakamıyor." deyip gülümsedim. Doktor küçük bir kahkaha attı. Yankı'ya döndüğümde gözlerini kıstı. Elini boğazına götürüp bıçak misali kesmiş imasi kattı. Bu demek oluyordu ki beni tehdit etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEREN YILDIZI
Teen FictionDeren ve köpeği Paşa, büyük bir sessizlik ve sevgi yoksunu olan bir evde yaşamaktadırlar. Annesi ve babası iş seyahatları bahaneleriyle Deren'i kendilerinden uzaklaştırmışdır. Deren yalnızlıkla dolu bir hayatında telefondan taciz içerikli mesajlar...