Rüya

676 68 13
                                    

Yataktaki kıpırdanmalar yüzünden uyanan Seunghyun, Daesung'ın ağladığını görünce şok oldu.

"Sancın mı var?" Telaşla sordu.

Daesung yanıt vermeyip iç çekerek ağlamaya devam ederken dünyası başına yıkılıyordu sanki. Ona yaklaşıyor fakat dokunursa canı yanacak diye endişelendiğinden dokunamıyordu.

"Tanrım! Neler oluyor?" Çaresizce sordu.

Daesung onu tanıyordu. Daha fazla susmaya devam ederse Seunghyun'un kendini yiyip bitireceğini biliyordu.

"R-rüya gördüm." İç çekerek ağlarken zorlukla konuştu.

Seunghyun, komodinin üstünden aldığı peçetelerle Daesung'a doğru sokulup yüzünü silmeye bir yandan da sildiği yerlere öpücük kondurmaya başladı.

"Tamam, sakin ol. Her ne gördüysen artık geçti. Bak, ben de yanındayım hem. Sancın falan var mı, sevgilim?"

Daesung'dan tepki gelmeyince tekrar konuştu. "Anlatmak ister misin?"

Kafasını aşağı yukarı salladıktan sonra derin bir nefes alıp konuşmaya başladı Daesung. "Rüyamda çok lüks olmasa da harika olan bir restoranda oturmuş yemek yiyorduk. Mekan oldukça kalabalıktı." Birkaç kere duraksadıktan sonra anca tamamlayabilmişti cümlesini.

"Kalabalık mı bunalttı yoksa seni? O yüzden mi ağladın?" Kaşlarını kaldırarak sordu.

Hamile insanlar kalabalıktan rahatsız olur muydu ki? Rüyadaki kalabalık onu bu derece etkileyebilir miydi gerçekten? Lanet olsun! Hamilelikle ilgili hiçbir şey bilmiyordu. En yakın zamanda bu konu hakkında bilgi edinmeyi aklına not etti.

Daesung kafasını sağa sola sallarken cevapladı. "Hayır."

"Niye ağlıyorsun o zaman sevgilim? Yemekler mi kötüydü? Yemek yerine başka bir şey mi getirdiler yoksa?" Seunghyun'un gözleri dehşetle büyüdü. İnsan eti falan mı getirmişlerdi masalarına? Rüyalar her zaman mantıklı olmazdı.

Daesung bu ve benzeri şeylere hiç dayanamazdı. Bakamazdı bile. Kanın yoğun olduğu filmlerden dahi nefret ederdi. Belki de o kanlı insan etlerini zorla yemesi için uğraşıp durmuşlardı.

Seunghyun sürekli senaryolar üretip Daesung'ı neyin ağlatmış olacağına dair sebepler arıyordu.

"Yemekler güzel görünüyordu. Ama... ama tatlarını hatırlayamıyorum." Suç işlemiş bir çocuk gibi baktı Seunghyun'un yüzüne.

Onun bu haline dayanamayan Seunghyun, Daesung'a iyice yaklaşıp sırtını yatak başlığına yasladıktan sonra sevgilisini tek koluyla sararak göğsüne yaslanmasını sağlamıştı. Uğruna ölebileceği ya da sadece onun için yaşayabileceği bu adamın her haline bayılıyordu.

"Hatırlamıyorsan güzeldir." dedi yemeklerden bahsederek. "Kötü olan şeyler daha çabuk yer eder insanda. Ve unutması da çok güç olur." Boşta kalan eliyle onu yatıştırmak ister gibi nazikçe yanağını okşuyordu. "Bu yüzden endişelenme, yemeklerin tadı kesinlikle güzeldi."

Daesung, göğsünün üstündeki kafasını oynatınca şampuanının kokusu doldu Seunghyun'un burnuna. Adını bilmediği bir çiçeğe aitti bu koku. O çiçeğin adını hiçbir zaman hatırlayamıyordu Seunghyun.

"Başka neler oluyordu rüyanda?" Sordu Seunghyun. Çünkü biliyordu ki sormazsa bu rüya Daesung'ın içinde büyüyecek ve hiç ummadığı bir zamanda tekrar gün yüzüne çıkacaktı.

Onu bir daha bu rüya yüzünden ağlarken görmek istemiyordu.

"Her şey çok güzeldi Seunghyun. Etraftaki masalardan öyle hoş sesler, öyle mükemmel kahkahalar yükseliyordu ki, mest oluyorduk. Bizim de keyfimiz oldukça yerindeydi."

Seunghyun, sevdiği adamın gecenin bir yarısı yatağında oturarak ağlamasına sebep olan şeyin ne olduğunu merak ediyordu. Kendisini kaldırmamış olması da ayrı üzüyordu onu.

Uyanmasa tek başına ağlayacaktı. Ne kadar ağlayacaktı peki? Canı sıkıldı Seunghyun'un. O uyanmadan önce ne kadar ağlamıştı peki? Can sıkıntısı giderek büyüdü. Sevgilisinin, sevdiği adamın ağlamasını istemiyordu.

"Sonra ne oldu?"

Daesung konuştukça kafası göğsünün üstünde hareket edip duruyordu. Bu görüntüyü tekrar görmek için hazırlandı Seunghyun.

"Sonra birden herkes ayağa kalktı." Sevgilisi, kendisine biraz daha sokulunca Daesung'ın ağlamasına sebep olan kısma geldiklerini anladı.

Daesung'a sarıldı Seunghyun.

"Yanındayım." Fısıldadı.

"Ayağa kalkan insanların hepsinin elinde ya da masalarında tabaklar vardı. Boş ve temiz tabaklar. Birden kırılma sesleri yükseldi. Herkes deli gibi tabak kırıyordu. Biz hariç herkes. Tüm bunlar olurken yanımızdan geçmekte olan garson durmuş ve elindeki tabaklara bakmıştı. Boş değillerdi, tabakların içinde yemek vardı."

Daesung'ın sesinin titrediğini fark eden Seunghyun, adı gibi emindi ki sevgilisinin gülünce yok olan o gözleri de dolmuştu.

"Sonra garson o yemekleri başımdan aşağı boşaltıp tabakları kırmaya başladı." Hıçkırdı Daesung. Ama bu hıçkırık öyle bir hıçkırıktı ki Seunghyun'un ruhunu yerinden söktü.

"Sakin ol sevgilim. Buna mı ağladın?" Daesung'a öyle sıkı sarıldı ki, Daesung kendisini Seunghyun'un üstünde buldu.

Kafasını olumsuz anlamda sallarken sesli bir şekilde ağlamaya başladı Daesung. Tanrım! Neler oluyordu?

Uyandığı kabusun etkisinden kurtulamayan bir çocuk gibiydi. Annesine sıkıca sarılıp ağlayan küçük bir çocuk gibiydi. Seunghyun yemin edebilirdi, Daesung aynen bu şekilde görünüyordu.

Sevgilisinin kırılganlığı ve savunmasızlığı kahretti Seunghyun'u.

"Benimle alay ediyordun." Hıçkırıkları arasında nefes almaya çalışırken devam etti. "Çok gerçekçiydi. Gerçekleşir diye korktum. Benimle alay edersin diye seni kaldıramadım bile. Yataktan kalkacak gücü kendimde bulamayıp oracıkta ağlamaya başladım ve sen uyandın. Korktum Seunghyun, çok korktum hem de." Ağladığı için yüksek sesle konuşmuştu.

Zamanın durduğunu hissetti Seunghyun. Tarifsiz bir acı vardı içinde. "Etmem," Farkında olmadan konuşmaya başladı. "Seninle alay etmem! Tanrı şahidim ki böyle bir şey yapmam." Ağladığının da farkında değildi.

"Şu hayatta değer verdiğim tek şey sensin. Sen benim ailemsin, her şeyimsin. Unuttun mu? Benim senden başka kimsem yok."

"Biliyorum... biliyorum. Ağlama."

"Ben ağlamıyorum, asıl ağlayan sensin." İlginç bir açıyla kendisine bakan sevgilisine gülümsedi. Yüzlerini yaklaştırıp alnına dökülen saçlarından öptü. Sakinleşene kadar sevdi ve sonrasında da uyuduğundan emin oldu.

O gece Seunghyun uyuyamadı.

●●●

Pregnant || TodaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin