Seunghyun müthiş bir heyecan yaşıyordu. Baba olmuştu. Sevdiği adam ve ona ait bir bebekleri vardı. Mini minnoş bir bebek.
Odanın kapısına geldiği zaman kuruyan dudaklarının üstünde dilini gezdirip nemlenmesini sağladı. Terlemiş olan avuçlarını pantolonuna silip kapı kolunu kavradı ve kapıyı açtıktan sonra içeri girdi. Her an olduğu yere yığılabilirdi.
Doktorun, Daesung'dan eşi olarak bahsetmiş olması, kafasının içinde havai fişekler patlıyormuş gibi hissetmesine neden olmuştu.
Seunghyun için Daesung, eşi benzeri olmayan bir varlıktı.
Şimdi Daesung'ın eşi oydu ve benzerini de beraber yapmışlardı. Onları görmek için sabırsızlanıyordu.
Nihayet Daesung'ın yatakta uzanan yorgun bedenini görmüş ve içini tarifi mümkün olmayan bir huzurun sarmalamasına tanıklık etmişti.
Hızla yanına ulaştı, onu özlemişti. "Hayatım, nasıl hissediyorsun? İyi misin?" Yüzünde harika bir gülümseme ile Daesung'ın yanına oturdu. Tanrım! Onu cidden çok özlemişti.
"Yorgunum." Daesung direkt ona sokulurken yorgunca cevapladı.
Seunghyun'un kokusunu içine çekerken mırıldandı. "Ah, nasıl da özlemişim seni. Benden hiç ayrılma, beni sakın bırakma." İyice sokuldu.
"Şştt... merak etme, seni bırakabileceğimin düşüncesi dahi geçmiyor aklımdan."
Seunghyun'a göre Daesung onun toprağıydı. Ondan ayrılırsa çiçek misali solup giderdi. Ondan ayrılmak intihar demekti. O, öldüğünde bile o toprakla bir bütün olarak kalmak istiyordu. İstese de onu bırakamazdı. Bırakmazdı da zaten.
"Bebeğimizi gördün mü?" Sordu Daesung.
"Hayır."
"Seunghyun, yemin ederim aynı sen. Her şeyiniz aynı, kopyan gibi." Hafifçe doğrulurken heyecanla konuştu.
"Onu merak ediyorum."
•••
Seunghyun bebeğine, bebeklerine bakıyordu. Hani şu mini minnoş olacak olan o bebeklerine.
"Bu nasıl bebek?!" Hayretle sordu.
Daesung ona bakıyordu. "Beğenmedin mi?" Gözlerini kırpıştırdı.
"Daesung, Tanrı aşkına! Bu bebeği tek başına mı yaptın?" Daesung'a bakarak konuştu.
Yaşadığı saçmalıklar bitmiyordu. Şok üstüne şok yaşayıp duruyordu. Bu nasıl bebekti böyle?
"Ne saçmalıyorsun sen? O ne demek be?!" Cırladı Daesung.
"Tanrım! Daesung, şuna bak! Kocaman adam bu ve ona baktığımda seni görüyorum. Benimle hiçbir alakası yok bunun. Tamamen sensin bu." Dehşet içinde bir Daesung'a bir de oğluna bakıyordu. Oğluna bakınca sevdiği adamı görmek bir hayli tuhaftı. Yüzünü buruşturdu.
"Yettiniz ama!" Araya girdi bebek.
Daha ilk günden kavgaya başlamışlardı. Dünyaya onların kavgasına şahit olmak için gelmemişti.
"Bu konuşabiliyor!" Hayretle bir Daesung'a bir de bebeğe bakıyordu. Ne bebek ama!
"Bu konuşabiliyor!" Alayla tekrarladı onu bebek. "Tanrı bilir ne zaman konuşmaya başladı da böylesine şaşırıyor?"
"Babanla doğru konuş!" Bebeği uyardı Daesung.
Seunghyun başının döndüğünü hissediyordu. Az önce tartışıyor olmalarına rağmen sevdiği adam şimdi kendisini oğluna karşı savunuyordu. Harika bir histi bu. Oğlunun olduğunu bilmek mükemmeldi. Oğlunun Daesung'dan olduğunu bilmek ise fevkaladeydi.
Böyle bir oğlunun olduğunu bilmek ise daha önce uzay boşluğunda kaybolmamış olmasına rağmen uzay boşluğunda kaybolmak gibiydi.
"Beni eve götürün." Somurtarak konuştu bebek.
•••
"Adını ne koymalıyız?" Seunghyun masayı hazırlarken bebekle ilgilenen Daesung sordu.
"Bilmiyorum. Seungri'ye ne dersin?"
"Ben o ismi istemem. Gözümün önünde bir panda canlanıyor resmen!" Bebek çemkirerek cevapladı babasını.
"Jiyong'a ne dersin?" Önerdi Daesung.
"Bir ejderha adı gibi." Ağzını kemçülttü bu sefer.
"Youngbae?" Salata tabağını masaya bırakıp, merakla asi bebeğine baktı Seunghyun.
"Hey! İçim kıpır kıpır oldu. Bu isim bende dans etme isteği uyandırdı. Olmaz. Ortalıkta kurulmuş bir oyuncak gibi dans ederek gezmek istemiyorum. Yorucu olur bu." Bu sefer ağzını kemçülterek çemkirdi bebek. Sinirlenince aynı Daesung gibi oluyordu.
•••
"Bu sefer sen ilgilen olur mu?"
"Sevgilim, üç gecedir ben ilgileniyorum zaten. Kocaman adam, neden geceleri ağlıyor ki?" Bıkkınlıkla konuştu Seunghyun.
"Hadi lütfen. Ayrıca ne demek kocaman adam? Bir hafta önce doğdu o, daha çok küçük."
Çok küçükmüş! Daesung'ın gözlerinden bakınca Seunghyun; Seunghyun'un gözlerinden bakınca da Daesung gibi görünen kocaman bir adam olmasına rağmen bir hafta önce doğmuş olan bir bebek...
Göz devirdi Seunghyun. "Tamam. Sanırım sana hiçbir zaman kıyamayacağım. Şimdi bir öpücük ver bana, buna ihtiyacım var."
Daesung uzanıp onu öptükten sonra gecenin bir yarısı ağlayan oğluyla ilgilenmek için yataktan kalktı ve kapıya doğru yürümeye başladı.
●●●
Sonraki bölüm final efendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pregnant || Todae
Krótkie OpowiadaniaSeunghyun çıldırmak üzereydi. Sevgilisi Daesung inatla hamile olduğunu söyleyip duruyordu. Tanrı aşkına! O bir erkekti ve erkekler hamile kalmazdı. Denizatları hariç. Daesung'ı hamile olmadığına ikna etmek isteyen Seunghyun'un absürt macerası.