KANLI HİLAL

494 17 28
                                    


10.05.2016 /Salı
         Uzun bir gün olmuştu. Güneş kendisini; karanlığın sonsuzluğuna doğru, ağır ağır bırakıyordu. Deniz çekilmeye başlamış, kıyıda insanlar azalmıştı. Sadece bir grup genç gitar eşliğinde danslar edip, şarkılar söylüyordu. Bu arada Marilyn bir banka oturmuş yıldızları izliyordu. Uzun süredir hiç bu kadar huzurlu olmadığını hissetmişti. Sadece yıldızlar ve o.

Gecenin tüm sessizliğini Laura'nın  "Marilyn" diye bağırması bozmuştu. Laura; uzun siyah saçlı, bakımlı,
-Marilyn'in aksine- alışveriş düşkünü bir kızdı. Marilyn'e doğru yaklaşırken, giydiği parlak deri çizmesi göz alıcıydı. Bir insan sahile gelirken niçin çizme giyerdi ki?

"Hey, Mari. Burada, tek başına oturmaya devam mı edeceksin? Hadi bize katıl, Jake bizi muhteşem bir kulübe götürecek." 

Jake, Laura'nın sevgilisiydi. Pek tekin bir insan sayılmazdı. Gerek bakışları, gerek dövmeleri olsun, bela kelimesinin vücut bulmuş hali gibiydi. Marilyn, Laura'nın bu teklifi karşısında şaşırmıştı. Okulda selam bile vermezken, şimdi niye böyle bir teklifte bulunmuştu ki? Marilyn sıkılgan bir tavırla:

"Şey, ben pek havamda değilim bugün."

"Yapma! Burada böyle oturmaktan sıkılmadın mı? Hadi bize katıl, hem belki biraz havan değişir."

"Teklifin için çok sağol. Ama bu gecelik benden pes. Size iyi eğlenceler."

"Sen bilirsin. Burada böyle tek başına kalmaya devam et. Hadi bye."

'Tek başına' kelimesini öyle bir vurguyla söylemişti ki bir iğneleme olduğu kesindi. Fakat Laura bile bu güzel gecenin akışını bozamazdı.

Marilyn telefonun titreşimiyle irkildi. Telefona baktığında saatin epeyce ilerlediğini ve 3 cevapsız arama olduğunu fark etti. Eliyle kafasına vurup, "Anneme yine haber vermeyi unuttum. Bu sefer çok kızacak. Lanet olsun, telefonun şarjı da bitiyor." Yaşadığı pişmanlığın ardından, kafasını kaldırdığında tam karşısındaki yıldızı fark etti. Diğerlerinin aksine daha göz alıcı ve ışıltılıydı. Tüm parlaklığıyla gecenin karanlığına meydan okuyor gibiydi. Bu sırada dans eden grup
gitmiş, sahil bomboş kalmıştı. Rüzgar hızlanmış, gece tüm ağırlığını bastırmıştı. Marilyn soğuk havanın ürpertisiyle banktan kalktı. Evle sahil arasında uzun bir yol vardı. Saatin ilerlemiş olması da, insanı korkutmuyor değildi.

Tempolu adımlarla yürümeye başladığı sırada, arkasındaki arabanın farları gecenin tüm karanlığını bozmuştu. Marilyn arkasına döndüğünde arabanın hızla ona doğru yaklaştığını fark etti. Araba hiç yavaşlamıyor, aksine Marilyn ile arasındaki mesafeyi oldukça kapatmaya başlamıştı. Marilyn bir anlık şokun ardından, hiç durmadan koşmaya başladı. Kalbi o denli hızlı atıyordu ki, sesini duymak hiç de zor değildi. Nefes alıp verişi hızını yavaşlatsa da, beyni daha da hızlı daha da hızlı diye emirler gönderiyordu. Araba ise aynı şekilde devam ediyordu. Marilyn bir yandan ağlarken bir yandan da kafasını çevirip arabayı kontrol ediyordu. Ne yapacağını, nereye gittiğini düşündüğü sırada ayağını sert bir taşa çarptı ve dengesini bozup yere düştü. Araba ise aniden frene basıp durdu. Arabanın rengi siyahtı ve tek ayrıntı üzerindeki kanlı hilal resmiydi. Marilyn hıçkırıklarla dolu nefes alıp verişi sırada arabanın uzaklaştığını fark etti. Kafası allak bullak olmuştu. Hiç tanımadığı bir araç onu öldürmeye çalışmıştı ve kim olduğu konusunda en ufak fikri bile yoktu. Tüm sersemliği ve arabanın geri dönmesi korkusuyla koşarak evin yolunu tutarken, gördüğü o parlak, göz alıcı yıldızın aniden kaydığını fark etti. Böyle korkunç bir gecenin, en güzel şeyi de yok oluvermişti..

YILDIZLARA FISILDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin