Kapının yanında kafasını hafif yana eğmiş bir şekilde bana bakıyordu. Onu fark etmemiş gibi yapıp yanından geçmeyi düşünüyordum. Bir iki adım atıp ilerlemeye başladığımda nefes alıp verişim de hızlanmaya başlamıştı. Gözlerim kararıyor, her şey bulan...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Hadi, hadi artık Mari. Yapabilirsin." İçimdeki son özgüven kırıntılarıydı bunlar. Cesaretlendirmeye çalışıyordum kendimi. Sınıfın kapısına kadar her şey yolunda gitmişti. Sınıftan içeriye girdiğimde tüm gözlerin üzerimde toplanacağını bildiğimden heyecanım artmaya başlamıştı. Saçımı ve tişörtümü düzelttikten sonra bir adım daha attım ve gözlerimi kapatıp kapıya vurdum. İçeriye girdiğimde, herkesin bakışı bana çevrilmişti. "Hoşgeldin, gelsene." öğretmenin bu sıcak tavrı beni biraz olsun rahatlatmış gibiydi.
"Adın nedir? "
"Şey, Marilyn. Kısaca Mari."
"Aramıza geç de olsa katılmana sevindim Mari. Hadi kendine bir yer bul. Biz de yeni başlamıştık." Yer bulma konusunda pek de seçeneğim olmadığından en arkadaki sıralardan birine oturdum. Yanımda bir çocuk kafasını sıraya gömmüş bir halde oturduydu. Çekingen bir tavırla "Meraba" desem de selamım havada kalmış gibiydi. Kafasını bile kıpırdatmamıştı. Kafamı duvara yaslayıp, dersi dinleyen öğrenci pozisyonu aldım. İlk günden dersi dinlemeyip ne kaybedebilirdim ki. Dersin ortalarına doğru yanımdaki çocuğun kafasını kaldırmasıyla afallamıştım. GIVENCHY PARIS yazan hırkasının şapkasıyla kafasını kapatmıştı ve ellerindeki metalimsi yüzüklerle oynuyordu. Kafasını bana doğru çevirdiğinde, göz göze gelmiştik. Mavi-Yeşil karışımı gözlerine bakakalmıştım öylece. İnsanı içine doğru çeken ve kaybolup gitmesine neden olacak kadar güzeldi gözleri. Ayna gibi yansıtıyordu karşısındaki kişinin yüzünü. Tam böyle düşündüğüm sırada gözlerinde kendimi fark ettim. Ona öylesine kapılmıştım ki ne yaptığımın farkında bile değildim. Sanırım onu incelediğimi fark etmişti. Çaktırmamaya çalışarak saçımı kulağımın arkasına attım ve kendimi toparlamaya çalıştım. Ufak bir gülümsemeyle birlikte "Meraba" dedim..