"Bu Sakazuki mi?"
"O tekneyle ne yapıyor?"
"Hey Sakazuki!"
Kollarını kavuşturmuş adam hasır şapkasının gölgelediği gözleri açığa çıkmayacak kadar kafasını çevirdi kıyıdaki balıkçıya.
"Kıyıdaki canavara dikkat et!"
Eğer denk getirirse dört kraldan birinin bile kolunu kaptırabileceği bu canavar –her ne kadar o güçte birinin tek kol yüzünden gücü azalmayacak olsa da- korkutucuydu, evet. Ancak balıkçının baygın bakışlarla yaptığı bağırtı uyarı taşımıyordu. Aksine canavar için endişelenmek daha doğru olurdu. Maalesef tam bu anı bekliyormuş gibi ortaya çıkan canavar bundan habersizdi.
Korsan olmaktan çok denizcilere olan nefretiyle bilinen Sakazukinin denizcilerin karşısına aldığı bir yafta ile denizlere açılması kimseyi şaşırtmamıştı. Çok az kişi "Neden şimdiye kadar bekledi?" ve ya "Dağlarda ne yapıyordu?" diye soruyordu. Daha azı ise Garp ile olan ilişkisini bilirdi. Kimi baba oğul derdi onlara. Ancak kan bağı olmadığını herkes bilirdi. Garp ile bu kadar aksi bir yol seçmesi ise başka bir merak konusuydu aynı azınlık tarafından.
Sonuçta yola çıkmıştı. Bir tekne içinde bir fıçı elmadan başka sahip olduğu tek şey giysileriydi. Hasır şapkası altındaki kolsuz kırmızı giysinin altında dizlerine kadar bir pantolon giymiş Sakazuki modadan, yaşından ve ya kişiliğinden bu kadar uzak giysileri neden tercih etmişti kendisi bile bilmiyordu. Ancak bildiği bir şey vardı ki korsan olma yolunda olabilecek en büyük hedefi koymuştu kafasına. Şu an kırmızı gözleriyle kendisine bakan yılanımsı canavar ise bu yolda bir engeldi. Engelin büyüklüğü ve ya küçüklüğünü umursamazdı Sakazuki. Tek bildiği kimseyi asla hafife almadığı idi. Ne bir canavar ne bir insan ne de başka bir ırk için geçerliydi bu.
Mutlak bir arzu ile kolundaki kasları gerdi. Omzunun biraz aşağısından itibaren eriyen kolundan artarak bir sıcaklık yükseliyor, erimiş kayalar çıkıyordu. Canavar bu ufak sıcaklıktan yükselen ısıyı hissettiği için bir anlık tereddüde düştüğü anda yakıcı bir sıcaklık böğrüne doğru yola çıkmıştı bile
"DAI FUNKA!"
Dört denizde bir efsane olan şeytan meyvelerinden birinin gücünü elde etmiş Sakazuki denize düştüğünde bir çekiç kadar hareketsiz olmanın karşılığında bu gücü elde etmiş ve magma adam olmuştu. Sıcaklık o kadar yüksekti ki üstünde durduğu suyun buharı bile canavarı haşlamaya yeterdi aslında. Halbuki lav, suya değmemişti bile. Bunun yerine hedefine doğru ilerlemiş ve yarısı kömür olmuş canavarı fazla kızarmış bir yılan balığına dönüştürmüştü.
Sakazuki yüksek IQ'lu biri değildi belki. Ancak aptal da değildi. Aksine denizler hakkında biraz bilgisi vardı. Rotacı diyemezdi kendine ancak denizlerde kaybolmayacağı konusunda kendine güveniyordu. Bu öz güvenle yoluna devam etti. Kıyıdaki balıkçılar ise suyun içinde olduğu halde kızaran canavara baktı kıyıdan. Bu adamın aklına koyduğu şeyi yapamaması için ilahi bir güç gerekiyordu ancak.
Yolundaki ikinci engel bir girdaptı Sakazuki için. Canavarı öldürürken buharlaşan su denizin dibindeki bir boşlukla birleşince bir dönemeç oluşmuştu. Su altında bir hortuma benzeyen anafordan kurtulmak için etrafına baktı Sakazuki. Gözü elma dolu fıçıya kaydı. Ancak normal bir insan sığabilirdi buna. Kendisi gibi iki insan boyunda biri için pek olası değildi yani. Elindeki bir adanın iklimini dahi değiştirebilecek güçteki şeytan meyvesi ve bu meyvenin nimetlerinden sonuna kadar yararlanabilen bir akıl ve beden ile bu anafordan kurtulmak zor bir şey değildi tabii ki. Sadece ilk tercihi olmamıştı o kadar. Kolunu tekrar şeytan meyvesi yeteneğiyle magmaya dönüştürdükten sonra suya doğru hamle yaptı. Kılıç yapımında kullanılan çeliğin bile sadece yaklaşarak kömür olduğu bu yetenek ile su bir anda buhar olup uçmuştu. Çevresinde ki su, boşluğu doldurmak üzere birden ivmelenip hareketlenince anafor kaybolmuş ve Sakazuki'nin küçük teknesi de bir an dengesini kaybetmişti. Ancak buharlaşan suyun yerinde biriken soğumuş magmanın kayaya dönüşmesi ile deniz çabucak durgunlaşmıştı yeniden.
Pek çok şeytan meyvesi kullanıcısı için bile sorun teşkil edecek bir problemi daha çözmüş olan Sakazuki, yüzünü ileri doğru dönüp bir sonraki adaya varmak üzere ilerlemeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
One Piece: What IF Akainu Is The Main Character?
FantasyBaşlıktanda anlaşılacağı üzere serinin ana kötülerinden-villian-en sevdiğimi baş karakter yaptım ve overpower olarak tabir edilen güç seviyesi sayesinde yazması eğlenceli bir hikayeye dönüştü. Aslında başlığı Türkçe yazacaktım ama One Piece mangak...