Neredeler?

186 11 2
                                    

Bu da ikinci bölüm. Umarım beğenirsiniz ;) oy verirseniz çok sevinirim.

Pelin sevinç çığlıklarıyla kulağımı sağır etmişti. Ama olsun, onu mutlu etmek beni de mutlu ediyordu. Bara geldiğimizde Pelin gözlerine inanamadı. Bir yandan sevinmiş bir yandan da heyecanlanmıştı. Bana sarılarak

- Sen gerçekten de iyi bir arkadaşsın, Nehir.

- Canım, doğum günün kutlu olsun. Burada bulunan her şeyi fazlasıyla hak ediyorsun,  asıl sen muhteşem bir arkadaşsın. Ardından gülümseyerek “ Aslında burada sarılınması gereken kişi ben değilim” dedim ve parmağımla Burak’ı gösterdim. Pelin, Burak’a sarıldı.

“Çok teşekkür ederim, hayatım. Sana sahip olduğum için çok şanslıyım.” Sonra hepimize dönüp

“Hepinize sahip olduğum için çok şanslıyım” dedi.

Bunu söylerken gözleri dolmuştu. Ardından Mert duygusal anı bozup “Hadi, bu kadar duygusallık yeter. Şimdi coşma zamanı” dedi. Pelin ile ben içeri geçtiğimizde Pelin gene şaşırıp kalmıştı. Sevdiği tüm arkadaşlarını çağırmıştık ve Pelin içeri geçtiğinde herkes “ Doğum günün kutlu olsun Pelin!!!” diye bağırdı.

Sonra doğum günü kızına özel olarak hazırlanmış masaya geçtik. Mert 8 tane tekila söyledi. Hepsini içtikten sonra Pelin’i dans kaldırdım. Yarım saat boyunca çılgınlar gibi dans ettik. Pelin’e hediyeleri vermek için masaya oturtturdum. Tabii bu sırada doğum günü kutlaması için gelenlerin ardı arkası kesilmiyordu.

“Sıra hediyelerde!!” diye bağırdım.” İlk önce kim veriyor?”

Burak “ İlk önce ben veriyim.”  dedi ve cebinden küçük, siyah bir kutu çıkardı. Mert bana dönüp gülerek

“N’oluyor ya, evlenme mi teklif ediyor?”

“Yok, artık saçmalama!”

“Ne bileyim, siyah küçük kutu falan.”

Burak “Doğum günün kutlu olsun bitanem. Nice senelere!” dedi ve Pelin’e kutuyu verdi. Pelin’in ela gözlerindeki ışıltıyı fark etmemek elde değildi. Pelin hediyeyi açar açmaz “İnanamıyorum, Burak. Seni çok seviyorum! Bu kolyeyi hatırladığına inanamıyorum.” Dedi. Kolye iç içe geçmiş iki kalpten oluşuyordu ve üstünde minik pırlantalarla döşenmiş sonsuzluk işareti vardı. Bana anlatmıştı, bu yazın başında beraber Bahçeli’de gezerken Pelin’in gözüne bu kolye takılmış ve gözü kalmış. Ben de Burak’ın hatırladığına inanamamıştım. Mert’e dönüp gülümseyerek

“Benim de doğum günüm yaklaşıyor hani, hatırlatırım.” Mert de alaycı bir şekilde

“Aaaa, öyle miydi?”

Ardından Pelin’e dönerek

“Sıra bende,  canım arkadaşım umarım bu hediye seni mutlu eder ve şunu belirteyim ki, bu hediye sadece senin için değil” dedim ve zarfı uzattım. Pelin daha çok meraklanmıştı. Pelin’in gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

“Nehir sana inanmıyorum! Bugünüm daha iyi olabilir mi bilmiyorum, merak ediyorum” derken bana öyle bir sarıldı ki omurgam kırıldı zannettim. “ Seni çok seviyorum, çok teşekkür ederim, sen muhteşem bir arkadaşsın” dedi. Sonra Burak’a dönüp

“ 25 ile 30 Ocak tarihleri arasını boşaltıyorsun canım. Beraber Abant’a gidiyoruz.” Burak bana dönerek,

“Gerçekten mi?               “

“Evet.”

“Oha! Çok teşekkür ederiz, gerçekten muhteşem bir hediye.” Dedi.

Mert döndü “Artık sıra bende.” Dedi. Karton bir kutu çıkardı. Üstünde Chanel’in amblemi vardı. Pelin kutuyu açtı ve muhteşem bir çantayla karşı karşıya kaldı. Açık gri, füme renkli, süet, üstünde gümüş renkli, yuvarlak desenleri ve tabii ki de Chanel’in amblemi olan bir çantaydı. Gerçekten harika görünüyordu. Pelin Mert’e dönüp “Mert bu çanta gerçekten muhteşem ve söylemeden geçemeyeceğim çok zevklisin. Siyah dar bir elbiseyle harika durur” dedi.  Burak da “ Evet, ben de görmeyi çok isterim.” Dedi ve kıkırdadı. Çanta tabii ki de çok güzeldi çünkü ben seçmiştim ve çaktırmıyordum.

Pelin, Mert’e teşekkür ettikten sonra Mert 2’şer shot tekila daha ısmarladı ve bu içkiden sonra hepimizin kafası daha iyi olmuştu artık; fakat bilincimizi kaybetmemiştik. Ardından hepimiz dans etmeye başladık. Pelin bana dönüp

“ Tuvalete gitmem gerek” bunu söylerken ayakta zor duruyordu.

“ Geleyim mi? Yardım ister misin?”

“Yok, ben giderim”

O sırada erkekler de masada içki içiyorlardı. Mert de o sırada kalkıp bir yere gitti. Sanırım içki alacaktı. Bende ortada sap gibi kalmayayım diye masaya geçtim. Burak kendisine viski bana da vişne votka söyledi. O sırada içki beni bayağı sarhoş etmişti. Yaklaşık 20 dakika konuşmuştuk ama Pelin ile Mert hala gelmemişti.  Burak’a dönüp “ Mert ile Pelin nerede?” diye sordu. Ben de “ Bilmiyorum dansa mı daldılar acaba? Gel bir bakalım.” Dedim. İkimiz de ayrılarak aramaya başladık fakat ikisini de hiçbir yerde bulamamıştık. Gerçekten çok merak ediyordum. Başlarına bir şey mi gelmişti?

Bu Bana Yapılır Mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin