16 AY SONRA
Gelişi güzel yaşamak çoğu kişinin istediği şeydir. Kimse hayatından memnun değil. Herkes o an ne isterse olsun der. Özgür olmadıklarını, istedikleri gibi davranamadıklarını söylerler. Farkında değiller ama, attıkları her adım gelişi güzel, hiç bir disiplin, hiç bir prensip yok.
Hızlı yürüyenler yavaş yürüyenlere toslarlar. Bu bir kuraldır her zaman.
Yavaş olanı geçersin. Doğru karar veremeyeni alt edersin. Ne yapacağını bilmeyen insanı silersin. Amacını bulamamış insanı yenersin ve sen, bu kişilerden isen, kendini hiç bir zaman sevemezsin..
-Öldür.
Bu iki heceden sonra kulağım çınlardı. Hemen ardından barut kokusu, çok geçmeden kanın paslı demire benzeyen kokusu yayılırdı. Sözde güçleniyordum ama kendimi güçlendirdiğimi hissetmiyordum. Bana göre yaptığım şey, aynı güç seviyesinde durup yukarıdakileri aşağı çekmekten başka birşey değildi.. Tabi aşağı derken, yerin iki metre altından bahsediyorum.-Bu kadar yeter.dedi yanımdaki adam. Başımı salladım.
-Onları da öldürecek miyiz?dedim kenardakileri işaret ederek. Adam başını iki yana salladı..
-Öldürmek için nedenin var mı?dedi.
-Yok.dedim.
-Ya güçlenmek için onları öldürmen gerekseydi?dedi adam. başımı ona çevirip gözlerimi onunkilere diktim.
-Güçlenmek için öldürmezsin. Güçlenmek istiyorsan karşındakini yok edersin.dedim. Başını salladı.
-Öğretileri okumuşsun.dedi bana.
-Boş zamanlarım vardı.dedim.. Bulunduğumuz sokaktan çıkıp siyah bir arabaya bindik. Şöför arabayı çalıştırdığında Rammstein'ın Sonne adlı parçasını duydum. Bu telefonumun zil sesiydi. Cebimden çıkarıp gelen aramayı kabul ettim ve kulağıma götürdüm..
-Nasıldı?dedi karşı taraftaki..
Konuşmadım. Hafifçe sesli bir nefes verdim sadece.
-Bekliyoruz.dedi ardından. Konuşma bu kadardı. Telefonumu kapatıp cebime koydum...
-Eve gidiyoruz Gürkan abi.dedim.
Artık arkaya oturmaya alışmıştım. O yönden bir sıkıntım kalmamıştı. Kalan tek korkum annemi kaybetmekti. Babam ölse üzülür müyüm, henüz bilmiyorum. Aramız iyi, iyi olmasına ama ablamın ölüm nedeni olarak onu görüyordum. Onun düzgün bir işi olsaydı, ablamla yaşayabilirdim. Oysa babam o gün iki evladını kaybetmişti. Alsancağın ara sokaklarından, örnekköyün ıssız ormanlarına ulaştığımızda şükür etmiştim. Sonunda bahçe kapısından girmiş, bir yere park etmişti Gürkan abi.
-Anasını satayım daha yavaş gitsek zamandan silinecez. Sıkıldım lan.dedim ve kapıyı açıp indim. Eve doğru yürüdüm. Yanımdaki adam, ismi Levent'ti. Annem kapıda beni bekliyordu. İçeri girdiğimizde annem kapıyı kapatmıştı. Bir kaç saniye bakıştıktan sonra bana sarıldı . Ellerimi hafifçe sırtına koyup çektim.
-Levent sen içeri geç. Biz yukardayız.dedi Annem. Levent abi, yaşasaydı ablamın olacağı yaştaydı. Silah kullanmasını o öğretmişti. Kendimi savunmayı ondan öğrenmiştim. Kalan yeteneklerim, allah vergisiydi. Yukarı çıkıp toplantı odasına girdik. Babam masanın başında oturmuş, iki yanındaki adamla konuşuyordu. O adamlar hakkında bildiğim tek şeyse konsey üyesi olduklarıydı.
Konsey, köklü ailelerin üyesi olduğu bir yerdi. 30dan fazla aile vardı. Bu ailelerde, konseye bağlı olupta iyi kalpli olan bir allahın kulu yoktu. Herkes kendi derdine, kendi davasına bakıyordu.
-Ooo Tatar. Senin dillere destan oğlan bu mu.dedi adamlardan biri. Annem bir yere oturdu. Bende gidip karşısına oturdum.
-Benim.dedim. Babamın gülen suratı donmuştu. Konuşan adamın da gerildiğini anladım. İnsanları anlama yeteneğini annemden almıştım. Az önce böyle gerilmelerinin sebebi, onlara varlığımı zorla kabul ettirmemdi. Ben dururken yanımda babama beni sorarsa, cevap esirgemezdim. Ha bu arada, adamın dillere destan demesinin sebebi, benim çektiğim rest yüzündendi. Konsey Liderinin oğlu, benim hedefimi benden gizlemeye çalışmıştı. İki ay önceydi. Adamı o kadar sorup soruşturuyorum. Bu velet gelip onu elimden almaya çalışıyor. Bende çocuğu dövüp bayıltarak arabaya atıyorum.
Şimdi tekrar anımsadım da, ne güzeldi. Öteki adamı bağlayarak bagaja attığım gibi lider ailenin evine gitmiştim. Levent ve Gürkan abi önde oturuyordu yine. Kapıdaki salak korumalar o zamanlar beni tanımazdı. Şimdi kime Tatar desen beni söylerlerdi. Neyse işte arabayla bahçeye girip kapının önünde duruyorum. Korumalar haber vermiş olacak, lider ailenin erkek üyeleri kapıda bana bakıyordu. Arabadan inip varisi, ailesinin önüne attım.
- Sen de kimsin lan. Bu ne cürret.demişti adamlardan biri. Ona bakıp cevap vermeden bagaja gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TATAR
Teen FictionHatalar insana yol gösterir, kendini tanıtır. Yaptığı hatalar kadar bilgeleşir insan. Us kazanır, yerini bilir, olgunlaşır. Çok hata yaptım ben, sayamam. Ama önemli olan sayısı değildi hatalarımın, sonuçlarıydı. Hiç hatamın olmadığını düşündüğüm anl...