BİR ADIM ÖNDE ÖLÜM VARDIR -BÖLÜM 4

119 8 4
                                    

"Ölüm vakitsiz yakalanmaz"

Neden sorusunu hep kullanırdım. Neden öldürdüm? Neden saldırdım? Neden dövdüm? Şimdi de, Neden kurtardım?
- Aç gözlerini gerizekalı. Ölmedin.dedim. Yerde uzanan, Kafası karpuz gibi saçılmış cesede yürüdüm.. Ayağımla omzundan kaldırıp yüzüne baktım. Yalgın ayağa kalkmış, bana garip garip bakıyordu.
- Teşekkür edeceksen, ağzını hiç yorma. Dedim. Arkamı dönecekken bana sarıldığında donup kaldım.
- Höst ulan. İbne misin oğlum.dedim onu iterken.
- Vay vay vay. Biz sizi düşman bilirdik? Sevgili çıktınız.diyen sese silahımı doğrulttum. Yaren ve Ceren gelmişti ne ayaksa.
- Takip mi ettiniz?dedi Yalgın.
- Ne o? Aşkınızı mı böldük? Dedi Ceren. Bir adım arkaya çekildiğim zaman ikisinin de gözleri aşağı kaydı. Cesedi fark ettikleri zaman ikisi de öğürmüştü.
- Kim öldürdü onu?dedi Ceren. Elimi kaldırdım.
- Düşmanımın düşmanı, yine düşmanımdır. Onu öldürecek biri varsa benim..
- Kim demiş? Dedi Yalgın bana.
- Babanın karşısında kestiğim boğaz senin ki olmadıysa, ben demişimdir. dediğimde sustu. Kızlar da yutkunmuştu. Telefonumu çıkartıp Yalgına uzattım.
- Serkan Özyalçın'ı ara. Gelsin şurayı temizletsin.dedim. Başını sallayarak elimden aldı telefonu.
- Biliyor musun? Hiç öyle tipin yok.dedi Ceren bana.
- Nasıl bir tipim yok?dedim ona dönerek.
- Ne biliyim. Serseri bir tipin yok. İyi aile çocukları gibisin. Dedi. Omuz silktim.
- İyi aile çocukları silah kullanmazlar.
----- Yarım saat sonra Serkan Özyalçın gelmiş, adamlarına etrafı toplatmış ve gitmişti. Bizde araçlara dönüp önce okula, okul bitince de evlerimize gitmiştik. Tabi aynı mahallede oturunca iş değişiyor. Sitenin girişinde biraz oyalanmıştık.
-Fırat. Gelsene bana.dedi Yalgın. Bahçe duvarı bacak kadardı ya, üstünden bana seslenebiliyordu..
- Siktir lan. Kaşınma. Dedim sinirle. Evin anahtarını çevirip kapıyı açtım. İterek içeri gircektim ki yine konuştu.
- Oğlum gel iki dakika. Konuşacaz.dedi. Sabır dilenip kapıyı çektim ve bahçe duvarına ilerledim. Üstüne basıp geçtim ve onun çimlerini eze eze kapısının önüne kadar geldim. Kapıyı açıp içeri girmişti. Peşinden girdim.
- Hakkımda ne düşünüyorsun?.dedi.
- Daha açık söylemem mi gerekiyor? Dedim arkasından salona girince. Evlerimiz aynıydı.
- Şımarık biri olduğumu sanıyorsun. İşine sırf canım istedi diye engel olmaya çalıştığımı sanıyorsun. Ama öyle değil. O adam çocuk taciriydi. Onu konuşturup depolarını çökertecektim. Sen gelip onu öldürdün. Benim adım şımarığa çıktı, sense rest kralı Tatar oldun.. Abilerimin gölgesinde yaşamaktan sıkılmıştım. Kendimi kanıtlamama sen engel oldun...
Kim bilir. Daha da konuşacaktı belkide. Ama elimi omzuma koyduğumda susmuştu.
- Düşmanımdın Özyalçın. Ama şimdi dostum da oldun.dedim başını eğmiş, gülümsüyordu.
-Yüce Tatar lütfediyor ha? Dediğünde kaşlarımı çattım.
- Tabi lan pezevenk. Ne sandın.dediğimde sesli gülmüştü.
- Artık dost muyuz? Dedi gözlerime bakarak. Başka yöne dönüp yürümeye başladım.
- Evet.dedim kendimi bir kanepeye atarken.
- İyi kanka. O zaman yarın okulu asıp bir mekana gidiyoruz.
- Daha dün geldim lan. Ne mekanı.dedim.
- Kanka Ateş'e gideriz. Herkes bizden zaten.dedi.
- Ateş? Yıldırım Ateş'in oğlunun mekanı mı? Dedim.
- Aynen. İstanbulda bir biz bir de Ateşlerin sözü geçer.dedi.
Yıldırım Ateş. İstanbul Mafyası. İstanbul Konseyinin Lideri. Özyalçının yardımcısı olduğu adam. Yıldırım Ateş Urfalı diye hatırlıyordum. Arada gider kalırmış. Bu sırada da oğullarından büyük olanı Bulut Ateş başı devralırmış. İkinci oğlu da Rüzgar Ateş'ti. Yalgının bahsettiği Ateş barına bu bakardı. Bizden bir yaş büyüktü sanırım.

- İzmirde duyduğum bir muhabbete göre Ateş'e damsız almıyorlardı.dedim. Başını salladı.
- Aynen. Kızları çağırmak sana kaldı.dedi sırıtarak.
- Bak bakayım pezevenk tipi var mı bende? Hem hangi kızlar anasını satayım?
- Kıdemli pezevenklere benziyorsun. Ayrıca, karşı komşumuzu çağıracaksın.dedi.
- Sende orro- Neyse. Olmaz o iş.dedim.
- Ya hadi kanka. Yalnızlardır şimdi. Ailesi iştedir.dedi. Ne kadar istemesem de, daha yeni dost olmuştuk. İlk isteğini yapayım sonra süründürürdüm.
- İyi. Ben gidiyom o zaman.dedim. Gülerek başını salladı. Kapıdan çıkıp karşıya geçtim. Gösterdiği evin kapısına gidip zile bastım. Çok geçmeden bir kadın açtı kapıyı. Bana merakla bakıyordu.
- Buyur delikanlı.dedi kadın.
- Burası, Yaren ve Ceren Egemen'in evi mi? Dedim. Başını salladı.
- Ben Cerenin annesiyim. Bir şey mi oldu oğlum? Dedi kadın.
Siktir Yalgın!
- Yok teyzecim bir şey olmadı. Sadece yarın için izin isteyecektim.dedim.
- Kim? Ne için istiyor? Dedi arkadan bir adam.
Orospu çocuğu. Hani evde değillerdi lan.
-Ben karşı evde yaşıyorum. Kızların sınıf arkadaşıyım. Ateş adlı mekana gitmek için çağırmıştım.dedim. Ateş adını duydukları an gerilmişlerdi.
- Ateş hakkında ne biliyorsun sen oğlum.dedi Adam.
- Bir çok şey.dedim omuz silkerek.
- Bana kim olduğunu söyle. Ayrıca arkadaşının da adını söyle. İki kızı da kendine istemiyorsundur.dedi adam.
- Arkadaşım, Yalgın Özyalçın. Bense Fırat Tatar.dedim. İlk isim germiş, ikincisi şoka sokmuştu.
- Yanında kafa kestiğin çocuğun arkadaşı mı oldun? Dedi adam. Kadın içeri gitmişti.
- Öyle gerekti. İzin veriyor musun Egemen.dedim.
- Verdim Tatar verdim. Ama saç tellerine zarar gelirse kan alırım.dedi.
- O sıkar biraz da kabul. Kızlar zarar görmeyecek.dedim. Adam konuşma şeklimi sevmemişti ama bende tehdit edilmeyi sevmezdim.
- Yukarı çık. Kızları ikna edebilirsen gidersiniz.dedi. Başımı sallayıp eve girdim.
- Umarım dövüşmeyi biliyorsundur.dedi Egemen.
- İsminiz neydi? Dedim.
- Fatih Egemen. Dedi.
- Kızlar beni sizden evvel tanıdı Fatih bey.dedim ve yukarı çıkmaya başladım. Müzik sesinin geldiği odaya girdim.
- Anne, odaya girme demiştim!.diyen Yarene bakakaldım. Sütyen ve kısa şortla duruyordu.

TATARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin