BÖLÜM -7- "SIR"

2.7K 403 318
                                    

"Grevor!"

Babam büyük bir hışımla tuttuğu kolumu ittirerek bıraktı ve kapıya yöneldi. Yerde yatan kızın cansız bedeninin üzerinden gözünü kırpmadan atladı ve kapıyı sonuna kadar açarak dışarı fırladı.

"Grevor!"

Deli gibi sağa ve sola dönerek onun ismini haykırıyordu. "Nasıl geldin sen buraya lanet olası!..."

"...Grevor!"

Göz bebeklerim babamdan yavaşça önümdeki ölü bedene kaydı, büyük bir günahın lekesi sıçramış olan ellerimle tuttuğum tabancayı yavaşça bıraktım ve yere düştü. Tir tir titriyor, içinde bulunduğum durumu idrak etmeye çalışıyordum. Yutkunduğum vakit boğazım acıyla kavruldu. Gözlerim bomboş bakıyordu. Ne yaptığımı, nasıl hissettiğimi idrak edemiyordum. Öyle büyük bir şokun içerisindeydim ki olduğum yerde titremekten başka yapabildiğim hiçbir hareket yoktu. Bir an sonra yavaşça geriye doğru sendeledim ve düşecek gibi oldum. Bacaklarımda dolaşan kanın akışını beynimde hissediyordum sanki. Sonra güçsüz ve çaresiz bir şekilde çözüldü bacaklarım. Ve ben hemen arkamdaki duvara yaslanarak yere doğru çöktüm. Kulaklarımda anlayamadığım bir uğultu vardı, Bir rüya daha görüyordum ızdıraplı gecelerimde. Bir kabûs daha uğramıştı sanki göz kapaklarımın arkasına. Sonra gözlerimi açtım, uyandım; masum bir canı katletmiştim.

Ağzımdan istemsiz şekilde tükürükler akmaya başlamıştı, her tarafım dağınık biçimdeydi. Saçlarım birbirine girmişti, gözlerim acıyordu, ruhum acıyordu. Yavaş yavaş fısıldıyordu gerçek beynime, çünkü beynim şu an ancak buna müsaitti. Nefeslerim düzensiz bir biçimde akciğerlerime dolup boşalırken bunu hissedemiyordum. Boştu, bir boşlukta gözlerim sonuna kadar açık bir vaziyette süzülüyordum sanki.

Zihnim bu gerçeğin fırtınasıyla sarsılırken kendimi öyle kasıyordumki karnım ve sırtım ağrımaya başlamıştı. Öyle sert bastırıyordumki dişlerimi dişlerime sanki çatlayacak gibiydiler. Sadece donuktum, sadece tam ileriye, bomboş bir şekilde bakıyordum.

Babam kapıdan içeri girdi ve sertçe kapıyı kapattı. Sinirliydi; her zamanki gibi. Yüzü öfkenin alevlerine bulanırken hışımla yanıma doğru geldi ve boğazıma yapıştı. Boğazımda ellerinin kuvvetini hissedebiliyordum. Bir çocuğun omuzlarına tonlarca acı yüklenmişti. Oda yetmiyordu babama. Acı çektirmek onun ruhunun doyumsuz isteğiydi. Onun ruhu zulme açtı.

Artık o kadar hissizdimki babamı umursayamıyordum. Boğazımdaki eller bile beni uyandıramıyordu bu derin şoktan. Öyle büyük bir dalga çarpmıştıki yüzüme kendime gelemiyordum.

"O nasıl buraya girdi?(!)"

Babam öfkeyle tam yüzümün kıyısında bana bağırdı. Tekrar ve tekrar. "Sana diyorum piç kurusu!"

Ablamlara döndü ve Sarah'a bir tokat yapıştırdı. "Siz ne haltlar çeviriyorsunuz ha?"

"Söyleyin!"

"Ne gizliyorsunuz benden!"

Yine zaman yavaşlamıştı sanki... Babamın ağzından fışkıran kelimelerin uğultusuyla gözlerim kararıp duruyordu.

Birden garip fakat umut vaadeden bir ses duymaya başladım. Ve o sesle yavaş yavaş kendime geldim azda olsa. Babam bir an öfkeyle çıkan bağırışlarını yarıda kesmiş, gelen sese karşılık gözlerini iri iri açmıştı.

Gelen ses bir siren sesiydi. Polis siren sesi. Ve gittikçe yaklaşıyordu.

"Isabella!" diye bağırdı babam. "Yeri temizlememiz gerek! Çabuk ol bir bez bul lanet olasıca kaltak!"

Sokağın SonuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin