~~°Sokak lambalarının ışıkları ağaçların üzerine düşerken,hayatımın acı geçmişi de karanlık bir gölge gibi benim üzerime düşüyordu.~~°
Bölüm şarkısı : Ruth B - Lost Boy
Araba camından dışarıyı izlerken bugün olanlar gözümün önünüden film şeridi gibi geçiyordu. Yine her zaman olduğu gibi atak geçirmiştim mezarlıkta. Bu yüzden uzun süredir gelmiyordum zaten geldiğimde de halüsinasyon görüyordum. Tekrar ve tekrar aynı olayları yaşayıp bir kez daha nefret ediyordum o adamdan. Eğer annemin ölümünde bir suçlu ararsak kesinlikle o adamdı Mirza Atasoy. Evet belki bilerek öldürmedi ama annem onun işkencelerine dayanamadığı için intihar etti. Kızgındım anneme. Hemde çok beni bırakıp gitmişti,"Hiç yalnız olmiyacaksın ben hep yanındayım. "demişti. Ama yalnızdım işte yoktu yanımda kimseye inanmamam gerektiğini annemden öğrenmiştim ben.
"Miray hanım?" duyduğum sesle irkilirken Taner abinin seslendiğini görünce rahatladım. "Geldik efendim." Küçüklüğümden beri benimleydi. Her zaman arkamdan koşuşturur beni hep güldürürdü. Zaten bu soğuk ve itici evde bir Taner abi bir de Hafize teyzeyle gülüyordum mutlu oluyordum. Onlarda olmasa büyük ihtimalle çoktan kaçmıştım buradan. Hızlı adımlarla arabadan inip odama koştum. Odamdan çok çıkmazdım zaten gerekte duymazdım. O adamın suratını görmektense bir ömür odamda yaşardım daha iyi.
Odama geldiğimde kendimi hemen yatağa atıp Baran'ı aradım. "Alo." sesimi olabildiğince iyi çıkartmaya çalışmıştım ama ağlarken bu pekte mümkün olmuyordu. "Efendim prenses?" dedi sesimden kötü olduğumu anlamış bir şekilde. "Yanıma gelebilirmisin? Sana ihtiyacım var." dedim ne zaman ağlasam Baran hep yanımda olur bana sıkıca sarıldı. "Prenses şuan çok önemli bir toplantıya katılacam ama akşam söz yanındayım." dedi sesindeki hayal kırıklığıyla . Yanımda olmak istediğini biliyordum ama gelemiyordu. "Peki o zaman akşam görüşürüz kendine iyi bak." diyip telefonu kapattım.
Benim hayatımda sadece 2 arkadaşım olmuştu. Biri Baran diğeri ise Defneydi. Baran babamın şirketinde önemli bir yere sahipti. Onunla çocukluğumuzdan beri tanışıyorduk. Beni annemin ölümünden sonra en çok o teselli etmişti. Her zaman için beni güldürmeyi başarabilmişti. Defne ise Baran'ın kuzeni. Tanıştığımızdan bu yana Defne'yle aramızdan su sızmıyor.
Hızlı bir şekilde duş almıştım.Banyodan çıkıp odama geçtiğimde yatağımın üzerindeki siyah kazağımı ve dizimden bir karış yukarıda olan kot eteğimi giydim. Ayağıma siyah babetimide giyip makyaj yapmak için komidinimin önüne geçtim. Çok fazla makyaj yapmadığım için rimel ve ruj sürmüştüm. Banyodan çıktığımda havanın kararmış olmasını hesaba katarsak iki-üç saat kalmıştım. Odamdaki en güzel yere yani penceremin önüne geçip Baran'ı beklemeye başladım.
Sokak lambalarının ışıkları ağaçların üzerine düşerken,hayatımın acı geçmişi de karanlık bir gölge gibi benim üzerime düşüyordu. Nedensiz bir şekilde cezalı bir oyunun içinde hissediyordum hayatı. Babamın şan ve şöhret düşkünlüğü sonucu annemin canı.
Babam kazandı.
Annem kaybetti.
Peki ben? Ben bu oyunun neresindeyim?
Hafize teyze kapımı çalıp içeri girdiğinde bakışlarımı pencereden alıp ona çevirdim. "Yavrum Baran ve Defne geldi. Aşağıda seni bekliyor." dedi yüzünün tamamını kaplayan gülümsemesiyle. Kafamı onaylarcasına sallarken Hafize teyzeyi arkamda bırakıp koşar adımlarla merdivenden indim.
Baran arkası dönük bir şekilde koltukta oturuyordu. Televizyona daldığı için geldiğimi duymamıştı. Yine en çok sevdiği seyahat programlarından birini izliyordu. Defne ise onun tam karşısındaki koltukta oturuyordu. Defne'ye elimle sus işareti yaptım. Baran'ın arkasından sessizce giderek ellerimle gözlerini kapattım. Bu hareketi her zaman kullanırdım ona karşı o da verdiği cevaplarla beni hep şaşırtırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜM
Teen FictionGözlerimin, kalbimin ve ruhumun ardındaki boşlukta kayboluyorum. Uçsuz bucaksız bir uçurumun ortasındayım. Yardıma ihtiyacım var biliyorum ama anlatmak veya anlaşılmak istemiyorum. Avazım çıktığı kadar bağırıyorum ama sesimi duyuramıyorum. Yalnızlığ...