22.SSAYH

59 24 4
                                    

Gamze Gündoğdu

Hızlı adımlarla ilerlemeye devam ederken kolumdaki kordonlu saatime bakarak zamanımın ne kadar kaldığına baktım. "Hadi ama..." Hafif mızmızlanmama engel olamazken adımlarımı biraz daha büyük attım ve gözlerimle etrafa bakıp nerede olduğuma dair fikir yürütmeye çalıştım. Aslında yolunu biliyordum fakat etraftaki insan yoğunluğu yüzünden bazı şeyleri fazla net seçmiyordum ve bu benim kafamı karıştırıyordu.

Sonunda havaalanın çıkışına ulaşınca trafiğin yoğun olduğu yolda boş bir taksi çevirdim ve evin adresini verdim.

Araba hareket etmeye başlayınca İstanbul sokaklarına dökülmeye başlamış insanlara göz gezdirdim. İstanbul'a geri dönmemin sebebi bir kaç dosyayı alıp şirkete onaylatmam gerekiyordu bunun yanında şirkete, teyzemin yanına uğrayıp bir kaç kişi ile konuşmamızın olacağı sonrada günün sonuna doğru toplantı yapılacağını söylemişti. Bu akşama kadar işlerimi haledip tekrar Bursa'ya geri dönecektim.

Bu sırada Kubilay ile olan konuşmamızın üstünden üç gün geçmişti. Her şeyin daha yeni başlıyor demesi içimde bir şeylerin filizlenip yeşermesine sebep olumuştu. Sonuçta onu görecektim. Yinede ona karşı aldığım gardımı değiştirmeyip tavrımı yine ortaya koyacaktım.

Biraz burnu sürtüp benim hissetiklerimin -hatta daha fazlasını- hissetmeliydi. O zaman güzel zamanlarının üstüne konulmuş tuzu biberi anlardı. Sonuçta her şeyin bir bedeli olmalı. Kendimi ona kolay lokma gibi göstermeyip daha çok işinin olduğunu anlamasını sağlamalıydım. Böylelikle benim için uğraşmış olduğunu görecek ve en önemli olanı: benim değerimi anlayacaktı.

Bunların hepsi olduğunda bile kafamdaki sorular durmak bilmiyordu yinede. Sonuçta sebepsiz yere terk edildim. Fakat o gün arkasını dönüp giden de bendim.

Bazı konularda kendime çok iyi moral verebiliyordum. Örneğin bu konu gibi. Bunun yanında durduk yere karşıma çıkması beni sinirlenmekten çok ona olan özlem duygumu hissetmiştim. Bir tarafım gerçekten buna sevinsede beynim bu olayı hazmedememişti.

Sonuçta düşüncelerim böyle bir olayla karşılaşacağını tahmin etmemişti. Aramızdaki bağ o kadar güçlüydü ki, böyle bir şeyde aldanmış olmak, kırılmayı bırak, ruhunun bir cam gibi paramparça olduğunu hissediyorsun . Böyle canlı canlı göğüsüne bıçak saplıyorlar, sıcak közde bekletilmiş demiri gırtlağından başlayıp miğdene kadar kesiyorlarmış gibi hissediyorsun.

Düşünüyorsun: acaba o da benim gibi hissediyor mu?

Sonra kendi sorunu cevaplıyorsun: hayır! Kim kendi canına kıyardı yoksa.

Bana bücür kelimesini boyumun kısa olmasından değil -ki bence bir kıza göre standart bir boya sahibim. Sadece o Eyfel kulesine meydan okuyor- benim sinirlenip ona karşı aldığım tavırlarımı, ona karşı sarf ettiğim komik, devrik ve saçma laflarımı duymak içindi. Bunun dışında bana ruh ikizim derdi.

Ne kadar acı verici. Ruhun ikizini bırakıp gidiyorsun. Canı çok acımış olmalı.

Kapıyı açıp dışarı çıkarken şöför de benimle birlikte çıkıp bagajdan küçük valizimi verdi. Tutan miktarı verdikten sonra şöför kendi koltuğuna geçti ve araba hareket etti. Binanın ağır kapısını açmak için elimdeki anahtarla açıp içeri girdim. Bu sırada yüzümde aptal bir gülümseme meydana gelmişti,  alt dudağımı dişlerimin arasına alıp oynamaya başladım.

Birlikte Mete'den kaçışımız gelmişti aklıma. Merve'nin saf halleri ve Çiğdem'in hasta hali ile koşması ardından da 'burnum açıldı!' Diyerek bağırması bizim pekte diğer normal insanlar gibi olmadığımızı kanıtlıyordu. Her ne kadar dört beş gün önce yirmi beş yaşına girmiş olsamda içimde bir yerlerde hala büyümemiş -ya da büyümek istememiş olan çocuk- olan çocuk beni esir alabiliyordu.

Seni Seviyorum; Anlatma, Yaşat ve Hissettir Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin