Okulda ki rehber öğretmeni hepimizle mulakat yaptı. Okul kaydını da hallettikten sonra eve gittik ve derin bir uykuya daldık.
Saat 22.07 idi uyandığımda. Kalkıp elimi yüzümü yıkadım ve bi bardak su içmek için mutfağa gittim. Kızları uyandırmayacaktım. Suyumu alıp salona geçtim ve mavi koltuğa oturup televizyonu açtım. Kanalları hızlı hızlı değiştirirken telefonumdan bildirim sesi geldi. Bir mesajım vardı.
"Selam ben Selim. Kusura bakma bu saatte rahatsız ediyorum da bir şey sorabilir miyim acaba? Bu arada numaranı Münire abladan aldım Buket tek geldiği zaman bırakmış."
"Yok ne rahatsızlığı buyur" yazıp gönderdim. Bir kaç saniye sonra,
"İlk olarak bu sabah için özür dilerim. Öyle yanlış anlaşılmak istemezdim."
"Ortada yanlış anlaşılacak bi durum yok. Ben öyle şeyleri takmam bile ama ayıp ettin."
"Gerçekten özür dilerim..."
"Tamam olmuş bitmiş bi olay. Sen ne soracaktın?"
"Okula kaydoldunuz mu babam soruyor da?"
"Aa evet şu yakınlarda bi anadolu lisesine kaydolduk bugün"
"Sevinir misiniz üzülür müsünüz bilmiyorum ama bende o okula gidiyorum"
"Ben üzülmemde Güneş'i bilemeyeceğim. Okulun ortamı nasıl peki?"
"Güneş için yorum yapmayacağım. Okulun ortamına gelirsek pek iyi bir yer değil. Dikkat etmeniz gerek. Bu arada oturduğumuz bölge genel olarak iyi değil. Erkekler fazla abaza ve siz onlar için çok güzel bi akşam yemeği olabilirsiniz. Anlayacağın etraf serseri dolu ve babam yanınızdan ayrılmamamı istiyor."
"Murat amcaya çok teşekkür ettiğimizi söyle ama gerçekten gerek yok başımızın çaresine bakabiliriz. Tekrar bu ince düşünce için teşekkürler Selim."
"Bi ihtiyacınız olduğunda bir telefon kadar yakınım unutma tamam mı?"
"Tabiki. selim ben sana şey diyecektim sabah kafeye kaçta geliyim? Kaçta açılıyor?"
"Yedi de açıyor Münire abla ama sen sekiz gibi gelebilirsin."
"Tamam teşekkür ederim iyi geceler"
"Sanada.."
Telefonu ortadaki pufun üzerine attıktan sonra kanalları tekrar gezmeye başladım. İzleyecek hiç hiç hiçbir şey yoktu. Kalkıp kendime bir kahve yaptıktan sonra yarın ne giyinsem diye dolabımı karıştırmaya başladım..Zzıırrrrr zıırrrrrr... Alarmı kapatıp yataktan çıktım. Saat 06.15 di.Gidip kahvaltı hazırladım ve kafeye götürmek için mantar kurabiye ve poğaça yaptım. Saat yedide kızların uyandığını duydum ve Buket,
"Yine döktürmüşsünüz madam" diyip kurabiyelerden bi tane aldı. Kahvaltı yaptıktan sonra duş aldık mutfağı toparladık ve hazırlanıp çıktık.İç sesimle konuştum yol boyunca. Kafenin önünde durdum ve derin bir nefes alıp içeriye girdim.
"Günaydın Münire abla" diyip öptüm tombik yanaklarından. "Günaydın ay parçası" diyip burnumu sıktı. "Bu elindeki poşetler ne bakalım?" Diye sordu. "Kafe için bir şeyler yaptım. Sorun olmaz dimi?" Dedim tereddüt ederek. "Yok bitanem ne sorunu" dedi ve gülümsedi. Elimdeki poşetleri arka taraftaki mutfağa bıraktıktan sonra soyunma odasına gittim çantamı dolabıma koydum ve önlüğümü giyindim. Sabah işe gitmeden kahvaltı için gelen bir kaç kişiden sonra kafe biraz sakindi. Münire ablayla biraz sohbet ettik. Diğer çalışanlarlada sohbet edip, kaynaştık. Öğlene doğru Selim kafeye geldi. Münire abla ve benim durduğum yere gelip gülümsedi.
"Günaydın diyeceğim ama öğlen oldu." diyip tekrar gülümsedi ve "abla bugün bizim tayfa gelecek kafeye bilgin olsun" dedikten sonra bana baktı. "Ada sende bir yere kaybolma seni bizim çocuklarla tanıştıracağım." dedi. Tamam anlamında başımı salladım ve içeriye giren müşterilerin yanına doğru ilerledim.
Yaklaşık bir saat geçmişti ve Selim'in arkadaşları kafeye geldi.Bi tanesi (yaklaşık 190 boylarında, kaslı ve yuz hatları oldukça belli olan birisi) adeta böğürerek "GÜNAYDIN MÜNİRE ABLAAM" dedi ve kocaman bir gülümsemeyle münire ablaya yaklaşıp onu kucakladı. Münire ablada ona sıkı sıkı ve içten bir şekilde sarıldıktan sonra hal hatır sormaya başladılar ki ben onları dinlemek yerine kapının yanında duran diğer çocuğa bakıyordum. Saçını düzeltiryordu. O da hemen hemen 190 boylarındaydı. Ne çok abartılı ne az tam kıvamında kasları vardı. Selim yanına gelip bir şeyler söyledi ama hiç bir duyu organım çalışmıyormuş gibiydim. Sadece, adını bilmediğim çocuğa bakakalmıştım. Selim yanıma gelip elini gözlerimin önünde salladı "hı" diyebildim. Gözlerimi hala o çocuktan ayıramıyordum. Selim kulağıma eğilip "çok yakışıklı dimi kerata" diye fısıldadı ve güldü. Gözlerimi hala ondan ayıramayarak "hı hı. Hayır neresi yakışıklı be ben ona bakmıyodum bile!" diye çıkıştım. Selim kahkaha atıp "tabi canım belli" dedi. Diğer çocuk yanımıza geldi ve tam bir şey söyleyecekken durdu. Sonra yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu ve "oo yeni birisi. Kanka benide tanıştırsan diyorum" diyip omzuna vurdu Selim'in. Selim bir şey söylemek için ağzını açtı ama çocuk ondan hızlı davranıp "merhaba ben Oğuz" diyip elini uzattı. "Bende Ada memnun oldum" diyerek elimi uzattım ve tokalaştık. Bana gülümsedi ve Selim'e döndü. "Kanka artık otursak mı diyorum?" "olum geç otur" diyip bi masayı işaret etti selim. Diğer çocuğun olduğu yere baktım ama yoktu. Etrafa bakınırken dışarıda olduğunu gördüm. Telefonla konuşuyordu. Selim ona 'gel' anlamında işaret yaptı. Başını salladı. Bir kaç dakika sonra içeri girdi. Selime sarılıp masaya oturdu. Biraz sohbet ettiler ve Selim beni çağırdı. Sakin ol Ada. Kendine gel Ada. Offf. 1 2 3 4 5.... Evet derin bir nefes al ve yanlarına git. İç sesim beni iyice panikleştirdi. Yavaş yavaş onlara doğru ilerledim. Çocuğa bakmamak için kendimi çok zorladım ama beş saniye bile dayanamadım. Dalgın bir şekilde telefonunu masanın üzerinde çeviriyordu. Niye bu kadar düşünceli gözüküyordu? Oğuz "otursana biraz" dedi. "Şuan çalışıyorum olmaz" diyip ona bakmaya devam ettim. Selim araya girip "sizi tanıştırayım. Bu Aras" dedi. Aras bizi hiç dinlememiş gibi kafasını kaldırıp "efendim?" dedi. "Sizi tanıştırayım diyorum. Adının Aras olduğunu söyledim" "aaa Pardon. Ben. Şey. ııı. Biraz. Kusura bakma. Her neyse evet ben Aras" diyip gülümsedi. "Memnun oldum. Bende Ada." boynumdan yukarıya doğru sıcaklık yükseliyordu. Kahretsin kızardım. "Ben siparişlerinizi al-" omzumda bi el hissedince cümlem yarım kaldı. "Murat amca yani murat bey hoşgeldiniz ." dedim. "Hoşbuldum Adacım. Sizlerde hoşgeldiniz çocuklar. Adayla tanıştınız mı?" diyip güldü. Oğuz hemen lafa atladı "valla murat amca ben dedim otur diye ama beni tersledi demek ki tanışmak istemiyor Ada." diyip güldü. "Terslemedim. Sadece şuan çalıştığımı söyledim." diye çıkıştım. Murat amca sandalyeyi çekip oturmamı işaret etti. "Kafe bu saatlerde boş oluyo. Otur bakalım. Benim biraz işim var sonra gelicem. Kendinize iyi bakın" diyip gitti. Oğuz gülümseyip "eveeettt anlat bakalım" dedi.
"Neyi?"
"kendini işte hayatını herşeyi"
"Anlatacak çok bir şey yok 3 gun önce 18 yaşıma girdim ve kuzenlerimle birlikte kaçtık. İstanbula taşındık."
"Oha. Ooohaaaa. Kaçtınız mı? Bide anlatacak bir şey yok diyorsun. Tüm detaylarıyla her şeyi istiyorum." dedi heyecanlı bir şekilde. Göz ucuyla Aras'a baktım bana bakıyordu. Murat amcaya anlattıklarımı anlattım. kuzenlerimden bahsettim. Okula kayıt yaptirdigimizi ve evimizin yerini söyledim. Şok olmuş bir şekilde bana baktı.
"Baya hareketli bi hayatınız var demek. Heyecanı severim." diyip güldü. Aras tek kelime bile etmemişti. Selim telefonuyla oynuyordu. Oğuz "bende biraz kendimi anlatayım. Şu yukarıdaki liseye gidiyorum. Gidiyoruz. Üçümüz de aynı sınıftayız. Ikizim var. Okulda tanışırsınız."
"Hep ikizim olsun istemişimdir. Çok benziyor musunuz?" diye sordum heyecanla.
"İkizim kız o yuzden pek benzemiyoruz sanırım."
Aras ayağa kalkıp "ben gidiyorum görüşürüz sonra." diyip koşar adım ilerledi. Selim peşinden gitti ve oğuz ile yanlız kaldık. Ne olduğunu sormak istiyordum ama onu tanımadığım için çok saçma olmaz mıydı diye diye düşünüyordum ki Oğuz zihnimi okumuşcasına "kardeşi madde bağımlısıydı. Şuan komada ve ellerinden hiçbir şey gelmiyor. Bu yüzden canı sıkkın yoksa benden daha neşeli olduğuna yemin edebilirim. Selim ile ona destek olmak için elimizden geleni yapıyoruz. Yanında mutlu davranmaya çalışıyoruz ama nafile." konuşurken parmaklarını teker teker masaya vuruyordu. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Afallamıştım. "B-ben.. şey.. ııı.."
"Bir şey demene gerek yok bilemezdin." omzumu sıvazladıktan sonra ayağa kalktı "sanırım hastahaneye gitti. Peşlerinden gitsem iyi olacak. Kendine dikkat et. Bide sen ve kuzenlerinin herhangi bir konuda yardıma ihtiyacı olursa her zaman yanınızdayım. Selim ve Aras'ta öyle. Telefonunu alabilir miyim rica etsem?"
"Tabiki de ne için?" derken kilidi açıp telefonu ona uzattım. Birşeyler yazdıktan sonra bana geri verdi.
"Numaramı kaydettim. Kendine iyi bak görüşmek üzere." diyip gitti.Kafe kalabalıklaşmaya başlamıştı. Elimi yüzümü yıkayıp işe koyuldum. Arasın durumu aklımı kurcalamaya başlamıştı.
Akşam on gibi kafeden ayrıldım. Eve ağır ağır yürürken ıslık sesi duydum. Kafamı çevirip baktığımda üç kişi yaslandıkları duvardan bana doğru yürümeye başladı. Büyük s.çtığımı düşünerek bi adım geri attım ve aklımdan geçen şey tam olarak şuydu kural1:ıslık çalanlara dönüp bakma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Ve Son
Teen FictionBir hafta sonra 18 yaşıma basacaktım Aylardır üzerine titrediğim planımı nihayet devreye sokabilecektim. Tabi ki yanlız değil. Biricik kuzenlerim Güneş ve Buket ile. Yeni bir ev, yeni arkadaşlar, yeni bir okul, hatta bir iş. Her şey gerçek anlamda m...