Aras telefonunu cebinden çıkartıp birisini -tahminime göre selim veya Oğuz- aradı.
"Kanka kızlar gelmek istemiyorlarmış. Buraya doluşuyoruz çıkın yukarı." diyip bana göz kırptı. BANA GÖZ KIRPTI. EVET ÖLEBİLİRİM HEYECANDAN.
"O zaman ben üs-" kapı çaldı ve yanında olan Buket'in kapıyı açmasıyla Oğuz üstüne düştü. Son zamanlarda bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum.
"Kapının dibinde olduğunuzu bilmiyordum. Siz gelip açana kadar yaslanayım demiştim. Bir şeyin yok dimi?" dedi Buket'e. Buket donmuş bir şekilde duruyordu.
"Buket, sana diyorum bir şeyin yok dimi?"
Sadece "hı" sesi çıktıktan sonra Oğuz ellerini Buket'in gözlerinin önünde salladı.
"Bukeett iyi misin?" diye sordu tekrar Oğuz.
"Hı.. Iııı iyiyim. İyiyim canım sorun yok." diyip yalandan gülümsedi. Kendini zorla tutan Güneş kahkahayı bastı ve bütün ev inledi. Beyleri içeri buyur ettikten sonra Buket ve ben üstümüzü de değiştirmek için odaya geçtik. Üstümü değiştirmeye fazlasıyla üşendiğimi fark edip ceketimi çıkarttım ve yerine uzun, ince, salaş bir hırka aldım. Saçlarımı gelişi güzel bir topuz yapıp salona gittim.
"Tekrar hoşgeldiniz." diyip başımla selamladım.
"Hoşbulduk da ben kurt gibi açım yiyecek bir şeyler var mı?" diye sordu Oğuz karnını ovalarken. Selim, "abi ne obur insansın. Kızların evine ilk kez geliyoruz ve senin ilk isteğin yemek. Bi dur yüzsüz piç." dedi. Oğuz Selim'e tip tip baktıktan sonra bir şey söyleyecekken Buket araya girdi. "Ben bir şeyler hazırlayayım o zaman."
Selim, "zahmet etmenize gerek yok dışardan bir şeyler söyleriz."
"Yok. Ne zahmeti. İstediğiniz bir şey var mı?"
Oğuz gülümseyip "Ben pilav istiyorum." dedi.
Buket de ona gülümseyerek karşılık verdi ve "tamam ben mutfaktayım." diyip salondan çıktı.
"Bende yardıma gideyim." diyen Güneş'i Oğuz durdurdu.
"Ben giderim. Mutfak ne tarafta" diyip göz kırptı.
"Solda ki kapı." diye gösterdikten sonra bizde oturduk. Aras'a bakmak için kafamı kaldırdım ve göz göze geldik. Lanet olsun. Bana mı bakıyordu? Huzursuzca yerimde kıpırdandım.
Yaklaşık bir saat sonra mutfaktan "Sofra hazııırrr!" diye bağıran Oğuz'un sesi geldi. mutfağa gittiğimizde hepimiz şoka uğradık. "Bunları hangi ara yaptınız?" diye sordum. Oğuz gülümseyerek elini omzuma attı ve "Annem şef de bir kaç şey öğrenmiş olabilirim." diyip yanağımdan makas aldı.
"Harika gözüküyorlar" diyip sandalyelerden birine oturdum. Tıka basa yedikten sonra salona geçtik. Nefes alamıyordum resmen. Daha önce bu kadar yediğimi hiç hatırlamıyorum. Hepimiz koltuğun bir köşesine sinmiş boş boş halıya bakıyorduk. Sessizliği bozan kişi Aras oldu,
"Bir şeyler yapalım sıkıldım ben."
"Film izleyelim mi?" diye öneride bulundu Güneş.
"Olabilir aslında. Hangi filmler var?"
"Bak şurada ki dolabı aç içi film dolu her çeşit var." dedi Buket duvara monteli olan dört kapaklı minik dolabı işaret ederek. Aras koltuktan destek alarak kalktı ve 1 dakika sonra elindeki film ile bize döndü. "Buldum bile." yüzündeki sırıtış hiç hoşuma gitmedi çünkü elindeki film bir korku filmiydi. En son korku filmi izlediğimde bir aydan fazla bir süre tuvalete bile tek gidememiştim. Tam itiraz edecekken Buket, Oğuz ve Selim "harika seçim." dediler. Güneş
"Ben çoğunluğa uyarım sorun yok." diyip bana baktı.
"Ben odamda olsam çok ayıp olur mu?" diye sordum çekinerek.
"Bebek misin lan. Korkuyor musun?" diyip anırdı Oğuz.
"Lan mı?" dedim afallamış bir şekilde ve sözüme devam ettim. "Evet korkuyorum. Bunda komik olan bir yerde göremiyorum. Senin korktuğun hiçbir şey yok galiba?" diyip kollarımı göğsümde birleştirdim.
"Şştt sakin biraz." diyen Aras bana doğru geldi ve yanıma oturdu. "Biz varız ve bunların hepsi hayali şeyler unutma." dedi yumuşak bir ses tonuyla.
"Off tamam." diyip gözlerimi devirdim.
"Ben mısır patlatayım. Buket benimle gelsene." dedi Güneş. İkisi mutfağa geçtiğinde Selim'in telefonu çaldı. "Bunu açmam gerek kusura bakmayın" diyip salondan çıktı. Oğuz yavaşça omzuma vurup, "özür dilerim." dedi mahçup olmuş bir ifadeyle.
"Önemli değil. Ben biraz abartmış olabilirim." diyip gülümsedim. Aras filmi DVDye yerleştip ses sistemini ayarladıktan sonra yanıma oturdu.
"Garez'in kaçıncısı bu?" diye sordu Oğuz.
"3" kısaca cevapladıktan sonra telefonunu ortada ki pufun üzerinden aldı.
Selim salona girip "Hallettim." dedi. Oğuz lafa atlayıp "kaçıncı kat?" diye sorunca Aras bunun kafasına vurdu. "Beynine tükürdüğüm. Her şeyin içine etmek zorunda mısın sen?" diye söylendi.
"Siz özel bir şey konuşacaksınız sanırım ben mutfaktayım." diyip çıktım hızlıca. Kızlar her şeyi hazırlamıştı. Güneşin omzuna vurup gülümseyerek Buket'i işaret ettim. Ne demek istediğimi anlamış bir ifadeyle gülümsedi ve kucağıma düştü. "Bir şeyin yok değil mi iyisin?" ellerini gözümün önünde salladı ve tekrar aynı şeyi sordu. Oğuz'un üzerine düştüğü anı canlandırdığımızı anlayınca hızlıca bize döndü Buket. "Iııı yok yok iyiyim" dedim Buket'i taklit ederek. Güneşle gülmeye başladık. Buket ikimize de vurduktan sonra elimize mısır dolu tabakları tutuşturdu. Salona girip beylere mısırlarını verdikten sonra köşeye geçip oturdum. Aras oturduğu tekli koltuktan kalkıp yanıma geldi ve "korkmana gerek yok." diyerek fısıldadı.
~Demesi kolay~ diye aklımdan geçirirken filmi başlattı.
Bacaklarımı kendime çekip kafamı koydum. Arada bir bakıyordum. Salak kız seslerin olduğu yere doğru ilerlemeye başladı. Arkasından bir el uzanınca başımı tekrar dizlerime koydum. 1-2 saniye sonra elektrikler kesildi ve Oğuz'un çığlığı ödümüzü patlattı.
"Oh canıma değsin. Benimle dalga geçiyordun bide." diyip güldüm.
"Ya burada elektrik gidince gelmiyor uzun bir süre. Fener veya mum var mı?" diye sordu Selim.
"Valla ev alışverişini Buket yaptı. Bi fikrim yok." dedim. Bu sırada Aras telefonunun fenerini açtı. Buket,
"Hiç aklıma gelmedi desem bana çok kızar mısınız?" diye sordu yüzünü buruşturarak.
"Tamam sorun yok. Ben almaya giderim şu köşedeki marketten." dedim.
"Orası kapanmıştır. Saat geç oldu." dedi Oğuz.
"Ben bulurum açık bir yer." diyip ayağa kalktım. Telefonumu alıp fenerini açtım. Masanın üzerinden arabanın anahtarını alıp odama gittim. Montumu giyip çıktım. Evde kalmak beni boğmaya başlamıştı. Aras ile o kadar yakın durmak aklımı yitirecekmişim gibi hissettiriyordu. Bunları düşünürken merdivenleri inmeye başladım. Telefonuma gelen bildirime baktım. Şarjımın %5 kaldığını gösteriyordu. 'of'layarak merdivenleri koşarak inmeye başladım. Giriş kapısına geldiğimde yorulduğumu fark edip soluklanmak için durdum. Belimde bir el hissedince çığlık attım. Elini ağzıma bastırıp "şştt millet yanlış anlayacak." dedi Aras.
"Ödümü patlattın." diyip arabaya doğru ilerlemeye başladım. "Sen buraları bilmezsin diye yanında gelmek istedim. Gece gece başına bir şey gelmesin." diyip elimdeki anahtarı aldı. Şoför koltuğuna oturup arabayı çalıştırdı. Olduğum yerde kaldım. Benden izinsiz benim arabamı kullanıyordu. Ne bu ukalalık? Hep böyle birisi mi acaba diye düşünmeden edemedim. Arabaya binip kapıyı sertçe kapattım. Bana anlam veremeyen gözlerle baktıktan sonra omuz silkti ve gitmeye başladık. 15 dakika sonra büyük bir marketin önünde durdu. Kemerimi açıp arabadan indim.
Markete girdikten sonra birden bire ciddileşti ve "Arabanı izinsiz kullanmama çok sinirlendin farkındayım. Özür dilerim. Bir kez daha olmaz." dedi mahcup bir ifadeyle.
"Evet sinirlendim. Hatta bu hareketini ukalaca buldum. Amaaa sorun yok. Kullanabilir miyim diye sorman yeterli ben zaten hayır demem. Maksat kibarlık olsun." diyip gülümsedim. Biraz daha rahatlamış görünüyordu.
Fenerleri ararken oyuncak reyonunun önünden geçtik. Beni kolumdan tutup çekti ve "Tabu sever misiniz veya evde var mı?" diye sordu.
"Evde hiç oyun yok desem.." diyip yüzümü buruşturdum.
"Bekle burada." koşarak uzaklaştı. 1 dakika sonra elinde bir market arabasıyla geri geldi. Onu beklerken elime aldığım kocaman unicorn peluşa bakıp,
"Beğendin mi?" diye sordu.
"Evet. Çok ponçik bi tipi yok mu?" diyip gülümsedim.
"Ponçik mi? O nasıl bi kelime yaa" diyip kahkaha attı.
"Mağarada mı yaşıyorsun? Bu kelimeyi daha önce hiç duymadın mı gerçekten?" dedim anlam veremez bir ifadeyle.
"Hastahaneyi mağaradan sayıyor muyuz?" birden bire yüz ifadesi değişti. Dokunsam ağlayacak gibi duruyordu. Ona bakmaya başladım. Kahretsin gözümden yaşlar süzülüyordu. Onu böyle görmek içimi paramparça etti.
"Oğuz anlattı sanırım.." diyip saçlarını karıştırdı.
"Evet biraz bahsetti." dedim çekinerek.
"Boş boğaz işte ne beklersin?" diyerek yalandan güldü. Elimde ki unicornu yerine bırakırken kolumdan tuttu ve unicornu alıp market arabasına koydu.
"Eminim senin odanda daha güzel durur." diyip göz kırptı. Gülümsedim. Arabaya bütün oyunları doldurduktan sonra 6 tane fener alıp geldi ben kasada onu beklerken.
"Abartmayı seviyorsun sanırım 2 3 tane yeterliydi. Ayrıca bu kadar oyunu ne yapacağız?" diye sordum. Eliyle sus işareti yaptıktan sonra ürünleri kasiyere verdi. Poşetleme işlemi bittikten sonra cüzdanımdan parayı çıkartıyorum ki, "Napıyosun sen? Bir ortamda erkek varken bayan elini o cüzdandan uzak tutmalı!" diye kızdı. Ben daha bir şey diyemeden kasiyere kartını uzattı ve ödemeyi yaptı. Unicornu benim kucağıma verip bütün poşetleri aldı. Eşyaları bagaja koyduktan sonra yolcu koltuğuna ilerledi. Kapısını açınca,
"Şey..." dedim çekinerek.
"Ne?"
"Sen kullansan olur mu? Kendimi çok yorgun hissediyorum." alt dudağımı ısırdım.
"Tabii majesteleri." gülümsedi. Gülümsedim.
İlk işim arka koltukta duran pikeyi almak oldu. Sıkıca bürünüp ısınmaya çalıştım.
"Sanırım benzin almamız gerekli." En yakın benzin istasyonuna gittik. Ödemeyi yapmak için arabadan inip 4-5 metre ilerimizde ki markete girdi. Fazlasıyla uykum vardı. Üstelik sıcak beni iyice mayıştırmıştı. Gözlerimi kapatıp onun gelmesini bekledim. Kapının açılıp kapanma sesini duydum ama gözlerimi aralayacak halim yoktu. Araba hareket ederken kıpırdandım ve sonra kendimi uykuya teslim ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Ve Son
Подростковая литератураBir hafta sonra 18 yaşıma basacaktım Aylardır üzerine titrediğim planımı nihayet devreye sokabilecektim. Tabi ki yanlız değil. Biricik kuzenlerim Güneş ve Buket ile. Yeni bir ev, yeni arkadaşlar, yeni bir okul, hatta bir iş. Her şey gerçek anlamda m...