"Ben yapamıyorum Ediz" kendi kendime kafamı salladım."Yok ya ne yapamıyorum mal mıyım ben"
Evet, kendi kendime Ediz'den Nasıl ayrılacağımı düşünüyor ve aynada kendimle konuşuyordum.
Son bir umutla annemin yanına gittim.
"Anneciğim?" Annem oturduğu koltuktan bana baktı.
"Efendim Derin?" Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes verdim.
"Anne, Ediz'den ayrılmasam. Lütfen, kızının mutluluğunu düşünmüyor musun?" Annemin çatık olan Kaşları dahada çatıldı.
"Senin iyiliğini istediğim için ondan ayrıl diyorum kızım. Annelerin bir bildiği vardır" gözlerim dolmaya başlamıştı bile.
"Anne, sen hiç babama ihtiyaç duydun mu?" diye sordum bir anda. Sorduğum soruyla afallamış olacak ki birkaç saniye cevap vermedi.
"Kızım baban, Ediz gibi değildi anlamıyorsun" gözümden akan yaşı sildim ve onun yanına oturdum, Ellerini ellerimin arasına aldım.
"Lütfen... lütfen ayırma beni ondan" sesim fısıltı gibi çıkmıştı ama yapacak bir şeyim yoktu. Kafasını iki yana salladı ve bana burukça gülümsedi.
"Ediz senin gibi birini haketmiyor" artık gözyaşlarım istediğim gibi düşebilirdi.
"Asıl ben onu haketmiyorum anne! Neden anlamak istemiyorsun" annem ayağı kalktı ve merdivenlere yöneldi.
"Akşam o çocuktan ayrılmadan bu eve gelme Derin"
Annemin odasından sertçe bir kapı kapanma sesi duyuldu önce kulaklara daha sonra ise abim, Mert merdivenlerden aşağı indi.
"Kahvaltı hazır mı Derin? Hazırlamadıysan-" arkamı döndüm. O buna şaşırmış olacak ki sustu.
"Derin? ne oldu" diyerek sağ kolumu tuttu ve beni kendisine çekti. Ağladığımı gördüğünde kaşlarını çattı. "Kim seni ağlattı?"
"Annem, Ediz'den ayrılmadan bu eve gelme dedi" dedim gözyaşlarıma dahada yenik düşerken.
"Sen o heriften ayrılmadın mı hala?" Lanet olsun! Oda beni anlamıyordu!
Kafamı olumsuz şekilde salladım. "O çocuktan ayrılmadan eve gelme Derin" dedi abim annemi tekrarlayarak. "Abi bari sen yapma"
"Derin, şu herifi arıyorsun ve biryerde ayrılmak istediğini söylüyorsun. Anladın mı? Eve birdaha gelmek istemiyorsan ayrılma" diyerek oda odasına çıktı.
Gözyaşlarım usulca akarken gözlerimden, gözlerinde ne kadar değersiz olduğumu birdaha anladım...
Üstümdeki, lacivert yarım tişörtümü ve kot şortuma birdaha baktım. Sonumuz böylemi olacaktı yani Ediz?
Elimdeki telefondan 'herşeyim' yazısını buldum ve kulağıma götürdüm.
"Efendim birtanem?" dedi Ediz. Sesindeki sevinç beni dahada bitirirken ağlamamak için kafamı havaya tuttum.
"Ediz, bizim oradaki banka gelsene bir şey konuşmamız lazım"
"Şey tamam bir sorun mu var?" muhtemelen şimdi ensesini kaşıyordur diye düşündüm içimden.
"Sadece.. gel" anladığını çıkaran minik mırıltılarla yüzümde bir gerginlik oluştu. Birazdan 3 yıllık Edizimden ayrılacaktım. Hızla banka geldiğimde oradaydı.
Bu ne hız!
Yanına gittim ve oturdum. Kollarımı göğsümde birleştirerek önümdeki çocuk parkına baktım. Daha sonra ise bakışlarım, Ediz'e çevrildi.