Episode II: BEAT

32 3 3
                                    

Bölüm2: BEAT 🎵

Multimedia: Doğu ve Nihan (ne alaka demeyin sgsgdf)

☆ " Ne kadar uzak ve birbirimize tahammül edemiyor gibi dursakta, günün sonunda kapıda en sıkı biz sarılırdık. "

İlerleyen saatlerde Serkan yemek yemek haricinde olan nadir yeteneklerinden birini sergileyerek bize rap yapıyor, bizde ona alkışla ritim tutuyorduk. Doğu hariç tabi. O umrunda değilmiş gibi kollarını bağlamış şekilde koltuğa yaslansa da, yüzündeki 'oğluyla gurur duyan baba' gülümsemesi tersini söylüyordu. Serkan saniyelik nefeste bana "Beate gir kanka" dediğinde. İlk geldiğim zamanlarda ki gibi şaşkınca bakmamıştım ona. O zamanlar bırakın beati, rap ne onu bile bilmezdim ki ben. Garipsemiştim tabi. Mozart, Bethoveen kasetleriyle büyümüş, tiyatro balkonlarında gizli saklı operalar izlemiş kız, ne anlardı 'beat'den? Ama onlar bana dostluk kavramını öğrettiği gibi daha birçok kavramı da beraberinde getirmişlerdi.

Ellerimi ağzıma siper ederek beceriksizce tuhaf sesler çıkarmaya başladığımda Serkan söylemeye anca birkaç saniye devam edebilmiş, diğerleri gibi o da gülmeye başlamıştı. Tamam onlar öğretmişlerdi de, ben pek öğrenememiştim sanırım.

Doğu sırıtarak "beceriksiz" diye mırıldandığında, "sus be" diyerek inat yapar gibi kendim bile gülerken garip sesler çıkarmaya devam ettim. En sonunda kahkahalara dayanamayıp bende güçlüce gülerken pes etmiştim. Gülümsemem aklıma gelen fikirle sinsi bir hal aldığında, gözlerimi yavaş yavaş gülümsemeleri kaybolan diğerlerinin üzerinde gezdirdim. Hepsiyle kısa bir bakışma yaşayıp, sinsi gülümsememi onlara sundum. Sessizleşen ortamda gözlerindeki başlarına ne iş açacağımı merak eden ürkek bakışlarla bana bakmaya başladılar. Gülümsememi genişletip "Şimdi size arabesk rap yapıcam." Dedikten sonra tam ağzımı açıp başlamak için derin bir nefes almıştım ki irileşmiş gözlerin arasındaki tehditkar bakışlı Doğu, "Ağzına yastığı sokarım." Dedi tehditkar bakışlarını bozmadan. Onu takmayıp gülümsedim "Ben seni sevdıı-" yüzüme pat diye çarpan yastık yüzünden refleks olarak gözlerimi kapayıp dudaklarımı birbirine bastırmıştım. Diğerlerinin kıkırtılarını duyarken, sırıtarak gözlerimi açıp bakışlarımı Doğu'ya sabitledim. "Sen nedan böyle yabdın Doğu"

Doğu birkaç saniye donukça baktıktan sonra sırıttı. Durun bak kesin laf sokacak ben bu sırıtışı biliyorum.

"Kro musun, Türkçesi kıt Rus Natasha mı belli değil." Dediğinde ona baygınca baktım. Diğerleri her zaman ki gibi komedi programı izlercesine bize bakıp gülüyordu. Tabi Doğu'yla atışmalarımız meşhurdu bizim. Aklıma gelen şeyle bende onun gibi sırıttım. O da benim bu 'altta kalmam' sırıtışımı bildiğinden gülümsemesini şimdiden durdurup gözlerini kıstı.

"Sen istiyor yemek bundan sonra verecek bana bej yüs dolar."

Diğerleri bir benim bir Doğu'nun lafının arkasından gülerek ve acayip sesler çıkararak arayı kızıştırırken, Doğu gözlerini devirdi. Serkansa gülmeye devam ederken konuştu.

"Ama bu ağırdı yani."

Doğu baygın bakışlarıyla bir süre Serkan'a baktıktan sonra baygın bakışlarını bana çevirdi.

"Çakma Natasha."

Tam ona karşılık verecektim ki, benim telefonum olduğunu belli eden zil sesi salonda yankılanmaya başlamıştı. Telefonla fazla ilgilenen biri değildim ve şuan telefonumun nerde olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Telefonumu bulmak için etrafa bakınırken Serkan "titriyorum yahu" diye mırıldandığında gözlerimi devirerek ona yönelip kollarından tutarak koltuktan fırlattım. Altında kalmış telefonumu alıp Vedat abimin aradığı gördüğüm sırada aramanın sonlanması da bir olmuştu. Gözlerim irileşti. Geç açtığım zamanlar bir ton azarla beni harmanlayan Vedat abimin, az önce resmen aramasına cevap vermemiştim.

Başka Şehir YalanlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin