Derin bir nefes alarak kafamı fırından çektim. Çoktan kabarmış olmaları gerekiyordu.
"Anne. Biraz dinlen. Kendini yoruyorsun. Otomatikmen ikizleri de."
İtiraz etmeden masadan sandalye çektim. Özgür'ü içkilerle gördüğümü Nefes'e söylemiştim o ise sadece annesine güvenmem gerektiğini söylemişti.
"Şimdi sen depresyon hazırlığı mı yapıyorsun?" kahkaha attı. Evet yani depresyon hazırlığı yapıyorum. Ne olacak?
Abur cuburlarımı bir galon sütümü renkli pipetlerimi meyvelerimi suyumu alıp odama götürdüm.
Mutfağa döndüğümde Nefes kek ve kurabiyeleri fırından çıkartmıştı. Tabağa yerleştirip bana verdi dudağımı büktüm.
"Sen olmasan ne yapacağım?" Sarılıp yanağını öptüm.
"Ben de geleyim mi??"
"Gelll başımın belası gell. Annenin yaptığı en en en en ennnn güzel şey yumurtasını bana vermesi."
"Benden yumurta olarak söz etmek kötü olmuyor mu anne? Dikkat et kendine. Sana Bir şey olursa annem benim yatağımı çivili olanlarla değiştirir."
Gülümsedim. 18 Yıl önce bu kıza hamileyken benzer bir konuşmayı Özgür ile yaptığımı da hatırlıyordum.
"Ada. Bebeğim dikkat et kendine nolur." Ayağımın kaymaması büyük bir şanstı eğilip dökülen salatamı toplayacakken eşim beni durdurdu ve sakince bar sandalyesinden indirdi ve köşeye çekti. Cam kırılarına dikkat ederek zemini temizledi.
"Özür dilerim. O tabak senin en sevdiğin servis takımınındı." gülümsedi ve yanıma dudaklarımı öptü. Spordan daha yeni gelmiştik. Aç olduğum için salata istedim. Özgür'e yaptırdım yarısını yemiştim ki bar sandalyesinde oturduğum için kucağımdan kayan tabak direkt zemine düşmüştü kırılmış ve yerler sos, yağ karışımıyla kaplanmıştı.
"Sana bir şey olmasın da."
"İyiyim sevgilim. Sen olmasan napardım ben bilmiyorum. Şey. Nazar çıktı kız nazar." Sanki yirmi yıllık kapı komşummuş da beş çayında çay bardağını düşürüp kırmışım gibi konuşmuştum. En azından gamzesini çıkartmayı becermiştim. Mutfaktan çıkınca nereye gittiğini bilmeden seslendim.
"Bende seninle gelebilir miyim?"
"Gel güzel belam benim duş alalım da yatalım."
Yani aslında olay biraz farklı gelişsede sonuç benzerdi. Eşimin kopyası duruyordu karşımda. Mavi büyük gözler. O güzel gülüş benden aldığı ince dudakları.
"Sen ne kadar da güzelsin." diye mırıldandım ona bakarken. Gülümsedi. İşte Özgür'ün gamzesi.
"Çünkü sen bana bakınca annemi, annem bana bakınca seni görüyor. O yüzden çok güzel geliyorum size."
"Normalde de çok güzelsin. Bi baksana annenden başka kim var bu mavi gözlere sahip olan. Yeri gelince gri mavi yeri gelince okyanus mavisi. Kıskanıyorum sizi herkesten."
"Kıskanmana gerek yok. Ben kızınım. O da karın."
Oflayarak elime cips aldım ve yastığımı sırtıma destek olarak koydum. Nefes bacaklarıma yatınca cipse dokunmadığım elimle saçlarını okşamaya başladım. Renk çok hoşuna gittiği için aynı ombreden yeniden yaptırmıştı.
"Annem daha önce de böyle yaptı mı?"
"Yaptı. Sen daha yoktun. Köpeğimiz de yoktu. Annen ve ben vardık sadece."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalemin Kalbime Dokundu 2
RomansaSonsuzluk seninle başlardı. Ben ise her cümleme seni katardım. İki noktaydık yan yana anlamsız olsak da. Bitebilirdik ya da devamımız gelebilirdi. Üçüncü nokta geldi peşimize. Artık bir devamımız olduğuna eminim. Ne söylesem kifayesiz bize dair...