HERMORİS BÜYÜCÜLERİ: ÖLÜMÜN AYNASI 6

104 43 16
                                    

Resimdeki: Emily
Yeni karakterler dahil oldu hikayeye onların 2'sini yazacam sadece.
Dominic:Blake Steven
Emily : Rachel İwanyszyn

Yazdığım en uzun bölümdü bu bölümde fazla heyecan olmadı lakin diğer bölümlerde fazlasıyla olacak bir anda heyecan başlatmak istemedim. İyi okumalar votelemeyi unutmayın.

Sabah baş ucumuzda beliren küçük megafonlardan çıkan kulak zarını patlacak derecede yüksek sesle çalan bir müzikle uyandık.Odaya dolan güneş yüzünden kamaşan gözlerimi elimle ovalayıp zorlukla açtım. Bir dakika boyunca etrafa boş gözlerle baktım. Emily yine uyuyordu. Bella ve Mikayla da aynı şekilde. Acaba dün nolmuştu. Mikaylaya ne ceza verilmişti. Güçlükle yerimden kalkıp kıyafetlerimi giydim. Pelerinimi takıp saçlarımı taramaya başladım. Benden sonra uyanan kişi Emily olmuştu. Sonunda uyanmıştı.
"Günaydın." dedim gülümseyerek.
Başını sallayıp banyoya girdi. Mikayla uyanmıştı. Bana çekingen adımlar atarak yanıma geldi. Kafamı ona çevirip baktım.
"Ne?" dedim.
"Dün olanlar için üzgünüm. Ben kontrolümü kaybettim. Sanırım Nereus'a olan aşkım başımı döndürdü." anlamayan gözlerle ona baktım.
"Ne aşkından bahsediyorsun sen ? Daha okula geleli bir gün bile olmadı. Ne çabuk âşık oldun böyle?" dedim ve tek kaşımı kaldırdım.

"Sanırım ilk görüşte aşka inanmıyorsun?" dedi.

"Hayır inanmıyorum sadece bir hoşlantı olabilir lakin aşık olmak için çok erken. Her neyse umrumda bile değil. Benden uzak dur yeter." dedim sinirlenmiştim artık. Dün gece aptal Nereus yüzünden az kalsın ölüyordum.

"Nereus'la aranızda hiçbirşey yok yani ?" dedi. Sabır dilenircesine yukarı baktım ve inledim. Sonra Mikaylaya dönerek.
"Yok. Biz Nereus'la kuzeniz. Uzatma artık." dedim ve sinirle ordan gittim.
Emily banyodan çıkınca Mikaylaya sinirle baktı.
"Sen okuldan atılmadın mı?" dedi ve kaşlarını çattı.
"Hayır tatlım atılmadım.İsis'ten özür dilersem okuldan atılmıyacakmışım ki dilerim bile." dedi Mikayla ve bir elini beline koyarak Emily'i baştan aşağıya süzdü.
" O iğrenç gözlerini üzerimden çek." dedi Emily sinirle.

Araya girip Emily'nin kolundan tuttum. Sonra onu köşeye çektim.

"Hadi giyin de birlikte aşağıya inelim boşver bunu." dedim Emily olumlu anlamda başını salladı.
Islık çalarak pencereden bakmaya başladım. Gerçek anlamda ne hissetiğimi ne hissedebileceğimi bilmiyordum. Yıllarca beni büyüten Teyzemin bu gerçeği benden neden sakladığını düşünmek günlerdir beynimi kemiriyordu. Peki ya Dakota halaya ne demeli ? Neden kendini öz kardeşini yani babamı öldürdü ki? Yoksa kibir yüzünden mi? Yoksa kıskançlık? Gerçekten ne olduğunu bilmiyordum ama öğrenecektim. Düşünce diyarından beni sıyıran Emily'nin sesi oldu.
"Hadi gidelim." dedi ve kapıya yöneldi. Bende peşinden gittim. Kapıdan çıkıp ortak salona indik. Çok az kişi gelmişti. Daha da gelenler vardı. Gözlerim Nereus'u aradı. O ve Dominic'i görünce Emily'nin kolundan tutup hemen oraya koştum.

Nereus kaşları çatık bir şekilde bana baktı. Yine neye sinirlenmişti bu lanet.
"Selam." dedim. Dominic gülerek bana baktı.
"Selam. Yanındaki fıstık kim?" bu kadar gevşek konuşması beni çok rahatsız etmişti. Dün hiç öyle birine benzemiyordu. Tabi ya Nereus'la takılmıştı. Emily sinirle Dominic'e baktı.
"Sen bana mı fıstık dedin?" dedi Emily.
"Evet sana dedim ne var?" dedi Dominic umursamaz bir tavırla.
Emily Dominic'e sinirle yaklaştı ve yakasından tuttu.
"Bana bir daha fıstık dersen..." dedi ve cebinden değneğini çıkarttı. Değneği Dominic'in suratına tuttu. Ve ekledi.
" seni kurbağa ya çeviririm." dedi ve Dominic'in yakasını sinirle bıraktı. Yavaş adımlarla arkama geçti.
Dominic yakasını düzelterek sinirle yutkundu.
"Ne istiyorsun?" dedi Nereus sinirle bana bakarak.
"Ne demek ne istiyorsun?" dedim Nereus birşey demeden ilerlemeye başladı. Arkasından sinirle koştum.
"Neyin var senin?!" dedim arkasını dönüp bana baktı.
"Gece saat tam on ikide buluşalım. Demiştin saatlerce seni bekledim. Ama gelmedin. " gözlerimi kapatıp anlıma şaplak attım.
"Nereus ben üzgünüm unuttum." dedim.
"Boşver üzülme. Bundan sonra benden uzak dur İsis." dedi ve Dominicle beraber gittiler.
Bende arkalarından bakakaldım. Emily yanıma gelip:
"Boşver hadi gidelim." dedi ve yürümeye başladık ortak salon dolmuştu. Ben ve Emily yerimizi alıp oturduk.
Nereus, Dominic, Bella ve Mikayla yan yana oturmuştu ve gülüşüyorlardı.
Aldırmadan önümdeki yemeğe gömüldüm. Nasıl bu kadar aptal olabilirdim ki ben ? Nasıl unuttum ? Düşündükçe yüzümü buruşturuyordum.
Emily yemek boyunca tek kelime etmemişti. Sonunda söze girdim.
"Peki sen vampir veya cadı veya büyücümüsün? Ya da kurt adam?" dedim ve ağzıma bir lokma attım.
Cevap vermeden önce ağzındaki lokmayı yuttu ve sonrasında su içti. Sonra lafa girdi.
"Ben cadıyım. " dedi sonra ekledi.
"Peki ya sen ?"
"Ben büyücüyüm. Annem ve babam da öyleydi. Peki neden bu okula sadece Hermoris büyücüler okulu diyorlar?" dedim. Emily cevap vermek için 5 saniye bekledi.
"Çünkü çoğunluk olarak büyücüler daha fazla yani diğerleri daha az çoğunlukta büyücülerden sonra cadılar sonra vampirler ve kurt adamlar var." dedi
"Anladım." dedim ve önümdeki yemeğe döndüm. Gözüm sürekli Nereus'ların masasına kayıyordu. Mikayla da sanki bana kur yapıyormuş gibi bana bakarak Nereus'a daha çok yapışıyordu. Sonunda ilk ders zili çalmıştı herkes sınıflarına gidiyordu.Emily bana bakarak:
"Burda yollarımız ayrılıyor." dedi
"Neden?" dedim
"Çünkü tatlım ben cadıyım sen ise bir büyücü sen farklı ders alacaksın ben farklı." dedi ve hiçbirşey dememi beklemeden gitti.
Bende iç çekerek kendi sınıfıma doğru gittim.
İçeri girince bay Felix'i gördüm. Sanırım geç kalmıştım.
"Üzgünüm Profesör. " dedim
"Ah sorun değil İsis. İlk gün olur böyle şeyler yerine geç bakalım." dedi Bay Felix güler yüzüyle etrafa ışık saçıyordu ve enerjisini herkese bulaştırmıştı .
Tek yer olan Nereus'un yanına gidip oturdum.
Suçluydum biliyorum ama umrumda bile değildi asla ilk adımı atmıyacaktım. Bu düşüncelerimden beni sıyıran bay Felix'in neşeli ve gür sesi oldu.
"Evet küçük büyücüler ilk adım değnek nasıl kullanılır? Size bunun cevabını vermek için buradayım öncellikle değneğinizi nazikçe tutup yapacağınız büyüyü nesneye yada kişiye doğru tutup küçük daireler çizeceksiniz. Ve yapacağınız büyünün ismini söyleyeceksiniz." dedi önündeki kurbağaya döndü. Değneği hafifçe salladı ve ağzından dökülen kelimelerle kurbağa bir kat daha büyüdü. Hepimizin ağzı şaşkınlıkla açılmıştı sınıfta 'vay' sesleri yükselirken bay Felix gururla yakasını çekiştirdi. Sonra konuşmaya başladı.
"Evet şimdi sıra sizde denemek isteyen varmı ?" herkes başını başka bir yöne çevirmişti.
Bay Felix Nereus'un önünde durarak "Siz denemek istermisiniz bay Bellatrixs?"
Nereus "Olur." dedi tam ayağı kalkacakken Nereus'un kolundan tuttum.
"Nereus sen büyücü değilsin ki." dedim.
"Umrumda değil bırak beni." diyerek kolunu benden kurtardı.
Kurbağanın başında durdu ve yuktundu. Değneği hafifçe salladı.
Ve ağzından sihirli kelimeler döküldü.
"Spellfros!"
5 saniye boyunca hiçbir şey olmadı. Sonra kurbağa şişmeye başladı. Şiştikçe şişti bay Felix korkuyla bize baktı. Sonra bağırdı:
"Herkes sıraların altına saklansın." diyerek kendini masasının altına fırlattı. Kurbağa bir balon gibi şişmişti. Ve dahada şişiyordu.
Nereus kendini nereye atacağını şaşırmıştı. O anda olan oldu ve kurbağa büyük bir gürültüyle patladı. Her tarafa kurbağanın iç organları fırlamıştı. Herkes kendi sırasının altından yavaş yavaş çıkmaya başlamıştı. Nereus'un her yeri kanlarla kaplanmıştı. Kurbağanın derisi Nereus'un yüzüne yapışmıştı.

Bay Felix masanın altından çıkarak:
"Sanırım bugünlük bu kadar yeter. Herkes dışarı çıkabilir." dedi ve herkesi sınıftan yolladı.
Yoldan geçen kızlar tek tek Nereus'un yanına gelip:
"İyi misin Nereus?" diye soruyolardı.
Nereus herkese aynı bıkkınlıkla:
"İyiyim." diyordu.
Nereus en sonunda isyan edercesine konuştu.
"Artık biri daha 'iyi misin?' diye sorarsa yumruğu geçireceğim." dedi. Ve bir anda durdu bana baktı.
"Sen niye yanımdasın?" dedi tek kaşını kaldırarak.
"Nereus tribini sonra atarsın senle önemli bir şey konuşmam lazım. Bahçeye gel." Nereus tam bişey diyecekken elimle ağzını kapatarak 'sus' işareti yaptım. Gözlerini devirmesini aldırmadan yürüdüm. O da peşimden geldi. Sözümü dinlemesi hoşuma gitmişti.
Sonunda büyük bahçeye gelmiştik. Bahçedeki küçük şelalenin taşlarının kenarına oturduk.
"Nereus az önce büyü yaptın. Yanlışta olsa bir büyü yaptın bu ne anlama geliyor biliyor musun?"
"Çok mükemmel olduğumun mu ?" dedi gülerek. Omzuna küçük bir yumruk attım.
"Of Nereus hayır. Sen bir büyücüsün ve demek ki seninde büyücü olduğunu senden saklamışlar." dedim gülerek.
"Vay be demek bende büyücüyüm." diyerek yakasını düzeltti.
Gözlerimi devirerek güldüm.
"Barıştık mı ?"dedim gülerek.
Biraz düşündükten sonra olumlu anlamda başını salladı. Bende gülerek karşılık verdim.
" Nereus ben kütüphane'ye gidiyorum annem ve babam hakkında ve Dakota 'hala' hakkında biraz araştırma yapacağım. Gelmek istermisin?" dedim hala lafını tırnak içinden söylemiştim.
Nereus yüzünü buruşturdu.
"Yapacak başka bir şeyim yok en iyisi bende geleyim." dedi ve yerinden kalktı.
Annem ve babam hakkında bir şeyler öğrenmek istiyordum artık yalan olmasın istiyordum. Umarım aradığım şeyleri bulabilirim.
Kütüphaneye girince klimadan çıkan sıcak hava yüzümüze vurarken şimdiden mayıştığımı hissedebiliyordum.
İçerisi ölüm sessizliğindeydi.
İçeride sadece ben ve Nereus'un ayak sesleri geliyordu.
Tam yarım saat geçmişti sıkıcı kocaman bir yarım saat geçmişti. Ama bir şey bulamamıştık.

Kütüphane raflarının arasına çömelmiş kitapları karıştırıyorduk.
Oflayarak ayağı kalktım.
Kütüphane raflarında parmağımı gezdirirken bir kitap dikkatimi çekti sanırım aradığım şeyi bulmuştum. Kitabın ismi:
"Hermopolis'in büyücü tarihi." idi.
Kitabı alarak yere çömeldim. İşte annem ve babam hakkında bir şeyler bulmuştum okumaya başladım.
"Osiris ve İris Hermopolis'in en büyük büyücüleri idi. Osiris ve İris birbirleri için yaratılmıştı sanki. Osiris ve İris'in
2 tane çocuğu vardı. İlk çocukları daha çok küçükken ortadan esrarengiz bir şekilde kayboldu. İlk çocuklarının adı Osiris Ve İris tarafından sır gibi saklandı. Diğer çocukları olan İsis , Osiris ve İris öldükten sonra çok başarılı olan büyücü yani İrisin kız kardeşi Amy hator'a verildi. En büyük Hermopolis savaşında ölen Osiris Ve İris'i öldüren ise herkesi çok şaşırttı. Çünkü onları öldüren kişi Dakota Bellatrixs'ten başkası değildi. Dakota'nın neden öz kardeşini öldürdüğü ise hala bilinmiyor. Hermopolis'in simgesi ise Osiris'in isminin anlamındaki güneş şeklidir.İsis'in anlamı ise Sirius yıldızlarını temsil etmektedir." yazanları okurken terlemiştim. Annem ve babam hakkında bu kadar bilgiye sahip olmak beni sevindirmiş miydi yoksa üzmüş müydü? Bilemiyorum ve benim bir kardeşim daha mı vardı? Kim bilir daha neler öğrenecektim.
Beni düşüncelerimden sıyıran Dominic'in kütüphane'ye paldır küldür bağırarak girmesi tüm dikkatimi ona vermemi sağlamıştı.

Dominic yanımıza gelip:
"Lanet olsun saatlerdir sizi arıyorum." dedi endişeli ses tonuyla.
"Buldun işte." dedi Nereus umursamaz sesiyle.
Gözlerimi devirerek Nereus'a baktım. Sonra ayağı kalktım.
"Noldu Dominic önemli bir şey mi?" dedim.

"Evet çok kötü çok ama çok kötü bir şey oldu."dedi.

Hermoris Büyücüleri: Ölümün Aynası #altınkalem2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin