HERMORİS BÜYÜCÜLERİ: ÖLÜMÜN AYNASI 7

98 38 16
                                    

Koşarak Dominic'itakip ettik. Hermoristeki herkes aynı tarafa doğru koşuyordu.Öğretmenler, öğrenciler, güvenlik , temizlik görevlileri vs.

Nefes nefes'e kalmıştık.Herkes benim kaldığım odanın önünde durmuştu. İçimdeki merak patlamaya hazır bir volkan gibi kabardıkça kabarıyor, büyüdükçe büyüyor du. Bu yüzden adımlarımı daha büyük atmaya karar verdim. Ve hızlanmaya başladım.

Herkesi iterek kapının önüne kadar geldim. Kapıda Pitho'yu gördüm.

"Pitho noldu?" dedim sesim hala kesik kesik geliyordu. Nefesim hala düzene girmemişti çünkü.

"Bir kız öğrenci intihar etmiş." dediğinde göz bebeklerim yuvalarını terk etti ve aklıma ilk gelen kişi Emily oldu.

"Lanet olsun Emily iyi mi ?" dedim.

"Sakin ol Emily iyi.Adı Bella Margaret." dediğinde ikinci bir şok yaşamıştım.
"Lanet olsun. Peki ama neden?" dedim ciddi anlamda üzülmüştüm.

"Sana sonra anlatırım İsis." tam bir soru daha soracaktım ki Pithonun bakışları beni durdu.

Kapı açılınca içeriden Bayan Faragonda çıktı ellerini iki kere nazikçe birbirine vurdu.
Herkes sessiz olup Bayan Faragonda'ya baktı. Bayan Faragonda kısa gri saçlı , saçlarının ucunu kulaklarının üstüne kadar kıvırmış en az 70 yaşlarında olan bir kadındı. Ten rengi açıktı , fakat şuan bembeyaz olmuştu. Sonra odadan Emily çıktı. Ten rengi şuan beyazın da ötesinde bir renkti gözleri irileşmiş ve dudakları titriyordu. Dudaklarının rengi mor'a yakın bir renk olmuştu.

Koşarak Emily'e sarıldım. Vücudu buz gibi olmuştu.
"Emily iyi misin?" dedim.
Bayan Faragonda boğazını temizledi.Güçlü olmalıydı, zorundaydı.
"Dersler ikinci bir emre kadar iptal edilmiştir. İhtiyacınız çok olmadığı takdirde odalarınızdan çıkmanız kesinlikle yasaktır. Bir yere giderken kapıdaki küçük megafonlara ihtiyacınızı söyleyiniz. Eğer gerekliyse izin verilecektir.Tekrar ediyorum ikinci bir emre kadar dersler iptal edilmiştir.Bu odada kalanlar için yeni bir oda tahsis edilecektir." dedi ve gitti. Giderken bacakları titriyordu.Arkamı döndüğümde sadece gördüğüm gözleri dehşetle açılmış öğrencilerdi.
Odanın kapısı tekrar açıldı. Odadan Algos ve Algos 'un boyunda bir dev daha çıktı. Ellerinde bir sedye vardı. Sedye'de Bella yatıyordu. üstüne beyaz bir örtü örtmüşlerdi. Örtü tamamiyle kanla kaplanmıştı. Sedyeden Bella'nın eli sarkmıştı.Eli tamamen kanla boyanmıştı.
Emily ürperek bana sarıldı,bende ona karşılık verdim.

Sonra odadan çığlık sesleri gelmeye başladı.Bu Mikaylaydı.Deliye dönmüş bir şekilde çığlık atıyor ve saçlarını çekiştiriyordu. Kendini duvarlara vuruyordu.
Onu öyle görünce içim parçalandı.
"Hayır! Olamaz!" boğuk bir sesle bağırıyordu. Sesi ağlamaktan pürüzlü çıkıyordu. İçeri girerek Mikaylaya sarıldım.Mikayla kendini yere doğru bıraktı bende onla beraber eğildim.

"Mikayla sakin ol lütfen!" dedim bağırarak.
Bunu demem Mikaylanın çığlıklarının daha da artmasına neden oldu.
Sonra Pitho'nun cılız sesini duydum.

"Burayı boşaltın herkes aşağıya hadi hadi!" diyerek herkesi aşağıya yönlendirdi
Mikaylayı zorla ayağı kaldırdım.Emily koşarak yanıma geldi ve bana yardım etti. Yavaş adımlarla ilerliyorduk. Gözüm odadaki banyoya kaydı. Banyo'nun beyaz kapısı kırmızı parmak izleriyle dolmuştu. Sanırım Bella direnmişti.Ama kime neye karşı direnmişti? Yoksa bu bir İntihar değil miydi? Yoksa bu bir saldırı mıydı?
Bu düşüncelerimden beni sıyıran Pitho'nun:
"Hadi hızlı olun!" sesi oldu.
Adımlarımızı geniş alarak hızlı hızlı odadan çıktık. Nereus ve Dominic'te arkamızdan geldi.
Bahçeye inip bir masaya oturduk.Ben, Mikayla, Emily yan yana Nereus ve Dominic'te önümüze oturdu. Mikayla hareketsiz bir şekilde oturmuştu. Titrek bir nefes aldı.Sonra konuşmaya başladı.
"O benim ikizimdi. O benim..." devamını getiremeden ağlamaya başladı.
Ağlayışları hıçkırığa dönüşmüştü.Dördümüz birbirimize baktık. Nereus sıkıntıyla ellerini saçının arasına daldırdı.
Dominic ise ağzındaki sakızı yavaş yavaş çiğniyordu.
Emily sinirle Dominic'e baktı.
"Yani bir insan ancak bu kadar duygusuz biri olabilir. O lanet sakızı çiğnemeyi kes!" dedi.Dominic umursamaz bir şekilde Emily'e baktı. Ve konuşmaya başladı.
"Ben bu sakızı çiğnesem yada çiğnemezsem bir şey değişir mi ?" dedi ve tek kaşını kaldırdı.
Emily sabır dilenircesine havaya baktı. Sonra oflayarak konuşmaya başladı.
"Evet Dominic evet değişir!" dedi.
Dominic ağzındaki sakızı alıp çıkarttı.
Sonra tek kaşını kaldırarak etrafına baktı. Tekrar Emily'e döndü.
"Bir şeyin değiştiğini zannetmiyorum." dedi ve sırtını dikleştirdi.
"Yeter kavga etmeyin!" diye araya girdim.
"Aynen ya şuan kız harap olmuş durumda siz bir sakız hakkında tartışıyorsunuz!" diye onayladı beni Nereus.
"İnsan biraz üzülür ne bileyim." dedi Emily
Dominic'te iki elini masada birleştirerek Emily'e baktı.
"Kızı tanımıyorum ki niye üzüleyim?" dedi.Emily tam ağzını açacaktı ki Emily'e "yeter." bakışı attım.
Emily'de bir ton lafı geri yuttu.
Nereusla bir anda göz göze geldik.Öksürerek önüme döndüm.
Sonra Emily'e döndüm.
"Emily herşeyi baştan sona kadar anlat." dedim.Emily saçlarını kulağının arkasına alarak konuşmaya başladı:
"Şimdi ben oturmuş büyüler hakkında bir kitap okuyordum , Mikayla da Nereus'un resmiyle aşk yaşıyordu. Sonra içeri Bella girdi. Robot gibiydi gözleri irileşmişti ten rengi bembeyaz olmuştu. Mikayla ona nolduğunu sordu ama cevap vermeden banyoya gitti.Bizde aldırmadan işlerimize devam ettik sonra banyodan sesler gelmeye başladı inleme sesleriydi Bella içeride acıyla inliyordu. Ben ve Mikaylada kapının önüne gidip kapıyı tıklattık. Ama cevap gelmedi. Sonra kapının altından yere kanlar dökülmeye başladı. Bizde panikle çığlık attık. Hemen ben Bayan Faragonda'yı çağırdım. İçeri girdiğimizde Bella için çok geçti. Bella önce bileklerini sonra boğazını keserek kendini öldürmüştü." dedi iç çekerek.
"Peki kapıdaki kanlı parmak izleri ve el izleri niye?" dedim
"Çünkü ellerini o kapıya vurdu biz kapının önündeyken kapıya yavaşça biri vuruyordu. Sanırım Bellaydı." dedi Emily.
Mikayla hala şoktaydı. Pithoyu görünce yerimden bir ok gibi fırladım.
"Pitho kız neden intihar etti?" dedim.
"Sanırım kız Ölümün Aynasını bulmuş." dedi
"O da ne ?"
"Ölümün aynası Bayan Faragonda'nın gizli mahsenindeki bir aynadır. O na bakan kendini öldürüyor yada kafayı yiyor."
"Peki ama neden böyle bir aynayı okulda tutuyorsunuz?" dedim
"Bu aynayı yıllar önce okula Dakota iblisi bırakmıştı. Okulda binlerce kişi o ayna yüzünden öldü. Biz bunu çok geç fark ettik.Ayna yok edilemez onu yok etmek için çok şey denedik fakat ayna kendisini yok edenleri içine haps ediyor." dedi.
"Bella bu aynayı nasıl buldu acaba?" dedim bu soruyu çok kısık sesle sormuştum.
"İşte orası muamma." dedi ve ekledi "Benim gitmem gerek İsis sonra konuşuruz." dedi ve gitti.
Masaya oturup her şeyi bizimkilere anlattım.Sonra ekledim:
"Sanırım Dakota yıllar önce yaptığının aynısı yapmayı planlıyor."
"O zaman biz o aynayı bulup yok etmeliyiz." dedi Mikayla pürüzlü sesiyle.
"Dinlemiyorsun galiba? Ayna onu yok etmek isteyenleri içine haps ediyor." dedi Dominic.
"Umrumda bile değil.Bella'nın intikamını almak istiyorum." dedi Mikayla.Hırs tüm bedenini kaplamıştı. Bunu gözlerinden anlıyabiliyorum.
"Mikayla tamam seni anlıyorum sana yardım da edeceğiz lakin şuan yeterli büyü bilmiyoruz. Ve araştırma yapmalıyız biraz bu ayna hakkında. Birazda büyü öğrenmeliyiz ki önümüze çıkan en ufak şeyde ölmeyelim." dedi Nereus. Bu kadar mantıklı konuşması bana şaşırtıcı gelse de hiçbir şey demedim.
"O haklı." dedi Emily.
"Tamam sanırım haklısınız." dedi Mikayla saçlarını karıştırarak.
O anda odadaki eşyalarımızın başka odaya taşındığı aklıma geldi. Annemin kutusu aklıma gelince koşmaya başladım.
Merdivenleri büyük bir hızla çıkarak odaya girdim. Her şeyi yerinde görünce büyük bir 'oh' çektim.
Kutuyu elime alınca bir an duraksadım banyoya doğru adımlar atmaya başladım.
Ayağımla kapıyı ittirdim.
İçeriye tamamen kan kokusu hakim olmuştu.Beyaz zemin kanla örtünmüştü. Duvarlarda kanla çizilmiş resimler olduğunu fark ettim. Bella duvara bir kız ve önünde bir ayna çizmişti.
Sonra aynaya döndüm. Aynada büyük harflerle "DAKOTA'NIN AZABINDAN KORKUN!" yazıyordu.Kan kokusu midemi bulandırmaya başlamıştı. Gözlerim karardı. Kapıya tutmaya çalıştım. Midem daha fazla bulandı. Kan vücudumun her yerini sarıyordu ve nefes almam git gide zorlaşıyordu.Yer bir anda ayağımdan kayıp gitti sanki.Daha fazla dayanamadım ve her yer karadı.

***

Gözlerimi açtığımda beyaz bir tavana bakıyordum. Karşımda Nereus , Dominic,Emily ve Mikayla duruyordu. Yerimden doğrularak:
"Noldu?" diyebildim sadece.
"Kan yüzünden kusup bayılmışsın." dedi Emily. Ağzımdaki bu pis tadın kaynağı şimdi belli oldu.
"İyi misin?" dedi Nereus endişeli gözüküyordu.
Olumlu anlamda başımı salladım.
Bir an panikle:
"Kutum nerde?" dedim
"Sakin ol. Burda işte bak." dedi Dominic. Kutuyu alıp bana uzattı.
Yerimden kalkarak toparlandım. Bir an hızlı kalktığım için her yere karardı.Nereus elimden tuttu hemen.
"Tamam iyiyim." dedim.
"Biz nerde kalacaz?" dedim kızlara bakarak.
"Kızlar bölmesinde başka bir boş oda varmış orda kalacaz." dedi Emily.

***

Gece olmuştu yatağıma oturup kutuyu açtım. İçindeki bir kolye dikkatimi çekti. Kolyeyi elime aldım. Kolye ince zarif bir kolyeydi. Ucunda büyük elmas şekilde bir şekil vardı. Kolyeyi alarak boynuma taktım. Çok güzeldi. Kutunun içinden annem ve babama ait fotoğraflar vardı. Gözlerimden akan yaşlar fotoğrafların üstüne düşmüştü. Elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim.
Fotoğrafı alıp kalbime bastırdım. Sonra sessizce fısıldadım. "Sizi çok özledim." dedim. Kutuyu kapatıp yatağımın altına bıraktım.
Sonra uzandım. Bugün çok garip şeyler yaşamıştım Kendimi uykuya teslim edecekken biri odada yürümeye başladı. Yan gözle odaya baktığımda o kişi her kimse odadan çıkıyordu. Mikayla'nın yatağı boştu.Yerimden kalkarak ayakkabılarımı giydim. Değneğimi yanıma aldım. Ve bir tane fener.
Mikayla merdivenleri iniyordu. Bende arkasından ilerlemeye başladım. Sessizlik ortama hakimdi şuan. Mikayla Müdürenin odasına girdi. Lanet olsun ne yapacağını anlamıştım.Koşarak arkasından girdim.Oda kocamandı. Pencerenin önünde bir masa ve bir sandalye vardı.Diğer boş alanları kaplayan kocaman bir kütüphanelik vardı sağ köşede ise bir şömine ve önünde masa ve sandalye vardı. Odayı incelemeyi bitirince Mikaylaya döndüm.
"Mikayla dur lütfen!" dedim Mikayla olduğu yere çakılmış bir şekilde arkası dönük bir şekilde durdu.
"Mikayla yapma daha hazır değiliz!" dedim.
"Kes sesini İsis beni anlamıyorsun kardeşimin kanını yerde bırakmıyacağım." dedi hırs onu ele geçirmişti.
"Mikayla sana yardım edeceğiz lakin şuan çok geç." dedim ve ona doğru adımlar atmaya başladım.
Mikayla'nın omzundan tutup ona sarıldım.
"Seni anlıyorum. Ama sabır etmeliyiz." dedim.
Mikayla kendini geri çekti.
"Hayır! Ben bunu bu gece bitireceğim. Sizle yada sizsiz!" dedi sonlara doğru fısıldıyarak konuşmuştu.

Sinirlerim iyice gerilmeye başlamıştı.Bu kız kelimenin tek anlamıyla salaktı.
Gizli mahseni arıyordu.
"Mahseni bulunca napacaksın ha ? Gidip aynaya karşı saçma sapan güçsüz büyüler mi yapacaksın? " dedim.
"Kes sesini İsis." dedi ve eliyle duvarları yoklamaya devam etti. Mahseni bulmaya çalışıyordu. Gözlerimi devirerek Mikaylaya baktım. Yanına yaklaşarak elinden tuttum.
"Yürü gidiyoruz." dedim ve kolunu çekiştirmeye başladım.
"Bırak beni İsis napıyorsun!" diye çırpınmaya başladı.
Boğazına sarılarak duvara yapıştık.
Şuan çırpınıyorduk.
Bir anda duvar ters döndü ve pis,iğrenç üstü örtülü eşyalarla dolu bir odaya düşmüştük.

Sanırım gizli mahseni bulmuştuk...

Hermoris Büyücüleri: Ölümün Aynası #altınkalem2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin