HERMORİS BÜYÜCÜLERİ: ÖLÜMÜN AYNASI 9

76 31 15
                                    

Odaya girince gördüklerim bende şok etkisi yaratmıştı.
Yerde çırpınan bir Dominic ve başında deliler gibi bağıran bir Nereus.

Kendimi hemen Dominic'in yanına attım.Emily endişeyle bağırdı arkamdan:
"Dominic!!"
"Neler oluyor!" diye bağırdım Nereus'a bakarak.
"Sanırım sara krizi,bilmiyorum!" dedi Nereus kekeliyerek.
Mikayla hızla Dominic'in yatağına yöneldi, yataktaki yastığı kapıp Dominic'in kafasının altına bıraktı.

"İsis sen bacaklarından tut, Nereus sende kollarını tut." diye emir verdi Mikayla.

"Bende ağzını açık tutacam böylelikle dilini ısıramaz."dedi Mikayla.
" Ağzında yemek var bir şey olur mu?!" diye bağırdı Nereus.
"Olur tabi ki salak ! Neden baştan söylemiyorsun?" dedi Mikayla cebinden değnek çıkardı ve Dominic'in ağzına tuttu.
"Anapneo."
Yemek bir bulamaç halinde Dominic'in ağzından fırladı.
Dominic bir anda sakinleşti.,olduğu yerde tepinmeyi durdu. Ve kendinden geçip bayıldı.Pitho cılız sesiyle bağırdı:
"Açılın revire götürülmesi gerek." dedi.
"Peki ama kim taşıyacak on..." lafım yarıda kaldı çünkü odaya Algos büyük bir gürültüyle girdi.
"Tabi ya Algos." dedim sessizce.
Algos hepimizi kenara ittirdi.
Dominici kucağına alıp odadan çıktı. Bizde hemen arkasından koşarak çıktık. Olaysız bir günüm geçmiyordu.

***
Saatler sonra Dominic gözlerini revirde açtı.
Yataktan doğrulmaya çalışınca Nereus ona yardımcı olarak yatakta oturur pozisyonuna getirdi.
"İyi misin?" dedim Dominic'e bakarak.
"İyiyim. " dedi Dominic sessiz bir şekilde.
"Seni Mikayla kurtardı." dedim .
"Saol Mikayla." demekle yetindi Dominic.
"Dostum neden böyle bir şey oldu?" dedi Nereus.
"Telefonla konuşuyordum... arayan sevgilimdi.Esmée." dedi Dominic.
Ve yüzünü buruşturdu.
"Peki sana ne dedi ki?" dedim.
Emily sinirle bize bakıyordu.
"Şey dedi şey..." düşünerek kafasını kaşıdı. Sonra devam etti.
"Benden ayrıldığını söyledi. Beni hiçbir zaman sevmediğini söyledi,beni aldattığını söy...ledi." Dominic'in sonlara sesi fısıltıya dönüşmüştü.
"O yüzden sinir krizi geçirdin." dedi Nereus iç çekerek. Dominic'in gözleri dolmuştu.
"Beni aldattığını söyledi,beni hiç sevmemiş meğersem." diye ağlamaya başladı.
Emily oflayarak kapıya yöneldi.
"Nereye?" dedim.
Emily arkasını dönüp bize baktı.
"Pitho öyle odaya girince önemli bir şey olduğunu sandım lakin tek sorun Dominic'in aldatılması ve sinir krizi geçirmesi. Sonrada kız gibi oturup ağlaması,bu saçmalığı daha fazla izlemek istemiyorum." dedi ve kapıyı çarpıp gitti.
Dominic burnunu gürültülü bir şekilde çekti ve bize baktı:
"Kız gibi mi?" dedi.
"Dominic boşver sen takma kafana hem böylesi daha iyi demek ki sen uzan dinlen. Bir şeye ihtiyacın olursa buradayız biz." dedim.
Dominic olumlu anlamda başını salladı ve kendini yatağa bıraktı.
"Bu kızın nesi var böyle?" dedi Mikayla.
"Bilmiyorum ki!" dedi Nereus.
"Benim gitmem gerek Bayan Faragondayla konuşmam lazım." dedim ve kapıya yöneldim.
"Dur bende geleyim." dedi Nereus.
"Yok sen gelme Dominic'in yanında kal." dedim. Nereus birşey demek için ağzını araladı ama sonra sustu.
Odadan hızla çıkarak bayan Faragonda'nın odasının önünde durdum. İçeride olan konuşmaya istemeden kulak misafiri oldum.
"Kim girmiş olabilir ki mahsene." dedi bayan Faragonda çok kısık bir sesle.
Karşısındaki yabancı ses cevap verdi:
"Bilmiyorum bayan Faragonda , ama bu odaya giren her kimse bulunup cezalandırılacaktır." dedi.
"Kesinlikle size katılıyorum Bay Antonin."
dedi bayan Faragonda ve içeride bir hareketlenme oldu. Hemen kapıdan uzaklaştarak köşeye geçtim. Bay Antonin gidince bayan Faragonda'nın odasının kapısını çaldım.
"Girin!"
İçeri bir adım attım.
"Evet İsis?" dedi Bayan Faragonda.
"Profesör Faragonda size sormak istediğim sorular var." dedim.
Bayan Faragonda eliyle masasının karşısındaki sandalyeyi işaret ederek oturmamı söyledi.
Usulca yerime oturdum. Odaya büyük bir sessizlik hakim oldu. Odadaki büyükk saatin sesi odayı doldururken soracağım soruları beynimde toparlamaya çalışıyordum. Bayan Faragonda meraklı gözlerle bana baktı.
Sırtımı dikleştirdim,boğazımı temizledim,konuşmaya başladım.
"Bayan Faragonda , kütüphanede bir kitap buldum. Hermopolisin eski büyücü tarihi hakkında, orda annem ve babamdanda bahsediyorlardı." dedim.
"Ne güzel annen ve baban hakkında gerçek şeyler öğreniyorsun." dedi Bayan Faragonda.
"Evet profesör haklısınız güzel tabi ki,lakin bir kardeşim olduğunu öğrendim. Kimse onu bilmiyor tanımıyor ismi bile bilinmiyor, şuan ölü mü?,diri mi? bilmiyorum ve bu soru beni günden güne delirtiyor. Belki siz bir şey biliyorsunuzdur." dedim.
"Üzgünüm sevgili kızım,fakat hiçbir şey bilmiyorum, abin veya ablan her neyse yıllar önce ortadan kayboldu. Ve kimseye birşey denmedi."
Sıkıntıyla iç çektim.
"Peki. Ölümün aynası neyin nesi?" dedim.
Bayan Faragonda yüzünü buruşturdu. Eskilerden birşeyler hatırlamış olacak ki yüzünde üzüntü bulutları gezmeye başladı.
"Yıllar önce Dakota onu bu okula bıraktı. En başta hiçbirimiz ondan şüphelenmedik çünkü o eskiden bu okulun müdür yardımcıydı.Sonra ne olduysa Dakota okulun isminin lekelenmesi için elinden gelen herşeyi yaptı.Ölümün Aynasını okulun baş köşesine bıraktı,bazı öğrenciler bundan etkilenmedi, nedeni ise psikolojisi bozuk ve intihara meyilli insanlar öldü. Dakota'nın amacı okuldaki ölüm sayılarını artırarak Hermoris'i kapattırmaktı.Başarılı olamadı çünkü Algos herşeyi fark etti ve bize bildirdi.Aynayı okulun içinde tutuyoruz çünkü onu yok edemiyoruz yok etmeye çalışan herkes içine haps oldu ve bir daha onlardan haber alınamadı. Aynayı mahsende saklıyoruz çünkü bizlerden başka kimse bunun Ölümün Aynası olduğunu bilmiyor. " dedi bayan Faragonda ve derin bir oh çekti.
"Bayan Faragonda siz teyzemi tanıyor muydunuz?" dedim başka bir konuya geçerek çünkü dedikleri karşısında diyecek tek kelimem bile yoktu.
Bayan Faragonda gülümsedi.
"Tanımaz olur muyum? Bu okulun en akıllı öğrencisiydi,annenden sonra tabiki.
Amy hem akıllı, hem cesurdu. İyi kalpliydi." dedi.
"Ama o beni kandırdı." dedim.
"Sevgili İsis, teyzen korktuğu için sana bir şey dememiştir. Dakota'nın ne kadar tehlikeli olduğunu biliyordu ve sana zarar vermesini istemezdi. Bu yüzden sana yalan söylemiştir." dedi bayan Faragonda.
"Sanırım haklısınız Profesör." dedim gülümsemeye çalışarak. Ayağıya kalktım.
"Vakit ayırdığınız için teşekkürler Profesör." dedim Bayan Faragonda gülümsemeyle cevap verdi bana.
Odadan çıktım. Etraf bomboştu.Ve birazda karanlık. Yavaş adımlarla odama doğru ilerledim.
Merdivenlere çökmüş oturan Nereus'u görünce ona doğru adımlar attım. Yanına çöküp:
"Nereus?" dedim.Dalmıştı.
"Ha?" bir an afalladı. "Pardon şey diyecektim pardon." dedi.
"Neyin var?"
"Sadece, sen annen ve baban hakkında birşeyler öğrenip duruyorsun ama ben onları tanımıyorum bile..." dedi ve sıkıntıyla iç çekti.
"Nereus, Dakota sana annen ve babanın trafik kazasında öldüğünü şöylemişti,değil mi?" dedim.
"Evet öyle dedi,ama artık hiçbir şey inandırıcı gelmiyor." dedi.
Elimi omzuna koydum ve gözlerinin içine baktım.
"Nereus üzülme ,belki gerçek odur,belki yalan değildir." dedim hiçbirşey demeden yüzüme bakıyordu.
"Ne,yüzümde bir şey mi var?" dedim elimle yüzümü yokluyarak.
Yamuk bir gülüş attı bana.
"Hayır sadece , çok güzelsin İsis." dedi fısıldayarak.
Sesli bir şekilde yutkundum.
"Teşekkür mü etmeliyim?" dedim gülerek.
Oda güldü.
"Gerçekler karşısında teşekkür etmemelisin." dedi Nereus gülerek ve önüme düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına aldı.
Sonra bir anda konuşmaya başladı.
"Bir şarkı var bilirmisin?" dedi. Hızla ayağıya kalktı ve benimde ellerimden çekiştirerek ayağıya kaldırdı.
"Hangi şarkı?" dedim gülerek.
Bir şeyler mırıldanmaya başladı.
"Güzel günler geldi, güzel günler geçti." dedi.
Bende hemen eşlik etmeye başladım. Okulun ortasında dönerek şarkı söylüyorduk ama sessiz bir şekilde.
Bu çok garipti, acaba şuan dışarıdan nasıl görünüyorduk?
"Göz yaşlarımdan göller oluştu,hepside kuruyup gitti. " dedik ve sessimizi bırak yükselttik.
"Bak öleceğim artık,belki de şimdiiiii" dedik yüksek sesle. Nereusla dönmeyi bırakmış birbirimize bakıyorduk ki büyük bir gürültüyle bir odanın kapısı açıldı.
"Bu lanet seslerde neyin nesi?!" diye bağırdı sesin sahibi.
Nereusla hemen merdiven altına saklandık,gülmek istiyorduk ama gülemiyorduk.
Etraf bir süre sessiz kaldı.
"Sanırım odama gitsem iyi olacak." dedim Nereus'a bakarak. Şuan o kadar yakındık ki nefeslerimiz birbirine değiyordu.
"İyi olur." dedi Nereus.
"Sonra görüşürüz o zaman." dedim.
Tam gidecekken Nereus beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı. Bende ona karşılık verdim.Bir süre öyle kaldıktan sonra koşarak odama geldim. Kapıyı kapatıp kapıya yaslandım.
Gülerek dudağımı ısırıyordum.
Emily uykulu gözlerle bana baktı ve yüksek sesle:
"Orda aptal gibi sırıtmaya devam mı edeceksin?" dedi.
"Bağırma aptal." Diyerek Emily'nin yatağına oturdum.
"Anlat herşeyi." dedi Emily.
Herşeyi büyük bir heyecanla anlatmaya başladım.
"Çok iyi senin adına sevindim." dedi gülerek. Sonra yüzü bir an ciddileşti.
"Şimdi git uyu." diyerek yorganı kafasına kadar geçirdi.
"Emily sen..." dedim kuşkuyla.
"Ben ne?" dedi Emily yorganın altından gelen boğuk sesiyle.
"Sen Dominice mi aşıksın?" dedim fısıldıyarak.
Emily bir anda ayağıya kalktı ve oturur pozisyonu aldı.
"Ne saçmalıyorsun sen İsis tanrı aşkına ne içirdiler sana ? Ben ve aşık olmak hele Dominic'e. Hahaha hiç güleceğim yoktu. O koca kafaya aşık olacağıma ölürüm daha iyi. Hem onun sevgilisi var,tamam şuan ayrılmış olabilirler fakat o Mikayla' ya aşık zaten. Biliyorum karmaşık bir durum ama Dominic zerre umrumda değil ve asla ona aşık olmam Dominic domuz suratlının teki. Kendini beğenmiş uka..." dedi Emily hiç nefes almadan sıraladı herşeyi.
"Emily tamam anladım özür dilerim sormasaydım keşke." dedim ve oflayarak üstümü değiştirip yatağıma uzandım. Arkamı dönerek uyumaya çalıştım. Dakikalar sonra Emily fısıltıyla konuştu.
"İsis?" dedi tereddüt içeren ses tonuyla.
"Ne?" dedim bıkkınlıkla.
"Çok mu belli oluyor?" dedi.
Zaferle gülümsedim.
"Evet." dedim sadece.
Emily bir şey demeden uyudu.

***
Sabah uyandığımda odada kimse yoktu. Bende hızlıca giyinip odadan çıktım. Merdivenleri inerken bir telefon zil sesi duydum. Etrafıma bakmaya başladım. Yerdeki telefonu görünce ona doğru adımlar attım. Telefonda gizli bir numara arıyordu.
Telefonu tereddütle açtım.
Evet?" dedim.
Telefonun karşısındaki ağlamaklı ses konuşmaya çalıştı,tanıdık bir sesti.
"Alo İsis sen misin? Tanrıya şükür." dedi.
"Sen kimsin?" dedim.
"Ben Darmell, Amy teyze..." dedi Darmell ağlıyarak bu Dakota halanın kızıydı.
"Ne oldu ?" diye bağırdım.
"Londra'ya dönerken uçağı kaza yapmış hemen buraya gelmen lazım." dedi Darmell.
Ağlamaya başladım. Gözlerimden akan yaşların bir türlü sonu gelmiyordu. Telefonu kapatıp cebime attım. Hızla odama girdim.
Değnegimi alıp okul bahçesine koştum. Şansıma okul bahçesinde Algos vardı, onu atlatmak kolay olacaktı.
"Algos benim gitmem gerek çok önemli." dedim.
Algos biraz düşündükten sonra cevap verdi:
"Algos'ta seninle gelecek." dedi. Oflayarak kabul ettim,mecburdum şuan başka seçeneğim yoktu.Koşarak buraya ilk geldiğimiz caddeye gittik,herşeyin başladığı yere...
Değneğimi çıkartıp yüksek sesle bağırdım.
"Porte scelle ouverte!!!" yukarıdan sanki bir elektrikli süpürge bizi çekiyor gibiydi. Kara delikte ilerlerken duygularımla savaşıyorum.
Kara delikten çıkmış ,çatı katına gelmiştik.
Etrafa bakarken kafama birşey dank etti.
"Lanet olsun!" diye bağırdım.
"Neden lanet olsun demek sen?" dedi Algos yüksek sesle.
"Algos bu bir tuzak,o telefonu benim bulacağımı nerden tahmin ettiler ki?! Lanet olsun nasıl bu kadar aptal olabildim?" dedim bağırarak. Hemen değneğimi çıkardım. Algos'ta kendi değneğini çıkardı.
"Hemen buradan gitmeliyiz." diye fısıldadım,arkamızı döndük, tam gidecektik ki bir ses geldi.
"O kadar acele etme İsis." yavaşça arkamı döndüm.
Darmell ve Austin.
"Hepsi tuzaktı değil mi?" dedim.
"Bunu anlaman ne kadar geç sürdü." dedi Austin gülerek.
"Sen akıllı bir kızdın İsis." dedi Darmell sırıtarak.
Değneğimi havaya kaldırdım. Onlarda aynını yaptı.
" Abanndones!!!" diye bağırdı Darmell ve elimdeki değneği düşürdü. Sonra Algosun değneğini de aynı büyüyle yere düşürdü.
"Ölümünün bu kadar erken olmasını bende beklemezdim İsis." diye sinsice güldü Darmell.
"Şimdi ölüm büyüsüyle tanış İsis." dedi Austin.

"Proxima Polluk!" ikisi de aynı anda bağırıp değneklerini bana yönelttiler.

Gözlerimi kapattım. Sanırım artık yapacak bir şeyim kalmamıştı,sessizce ölümümü beklemek dışında....
Uzun bir bölüm oldu. Yorumlarınızı eksik etmeyin ihtiyacım var yorumlarınıza. Votelemeyide unutmayın.:d

Hermoris Büyücüleri: Ölümün Aynası #altınkalem2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin