4. BÖLÜM

137 9 0
                                    

Hani bazen rüyada bir yerden düştüğümüzü görürüz ve garip bir his ile dolarız. Aynı öyle olmuştu. Uykumda bir yerden düşüyormuş gibiydim. Kısa bir anlığına öyle hissetmiştim. Ama şu an cidden düşüyordum. Yaklaşık iki metrelik bir yükseklikyen yere düştüm. Ayağa kalkıp üstümü temizledim. Etrafıma bakındım.

Az önce ne olmuştu öyle? Ben neredeydim? Etrafımda yalnızca kayalar ve kum vardı. Yüksek bir ses kulaklarımı doldurduğunda başımı yukarıya çevirdim ve hızla bir araç üstümden geçti. O şeyde neydi?
Yüksek bir yere çıkıp etrafa genişçe bakabilmek için ileride bulunan yıkıntı binaya ilerledim. Hava çok fazla sıcaktı ve benim üstümdeki kıyafetler tamamen siyahtan oluşuyordu. Yıkıntı binaya ulaştığımda içeriye girdim. Her attığım adımda çıkan tozlar nefes almamı zorlaştırıyordu. Çantamdan çıkardığım siyah kumaşla ağzımı ve burnumu iyice kapattığımdan emin olup yarısı yok olmuş merdivenlerden çıkmaya başladım. Olası bir duruma karşı kemerimde, kınında hazır bulunan bir bıçak vardı. Merdivenleri yavaşça çıkıp ikinci kata oradanda üçüncü kata çıktım. Her katta etrafı güvenli mi diye tek tek dolaşmak yerine dinliyordum. Ama hiçbir ses duyulmuyordu. Son kat olan beşinci kata çıktığımda binanın terasına çıkmak istedim. Ne var ki beşinci katın neredeyse tamamı yıkılmıştı. Zorda olsa terasa çıkıp etrafa bir atabildim. Bulunduğum yer tamamen kuraktı. Hava biraz kararmaya başlamış gibiydi. Yaklaşık iki kilometre uzaklıkta yanan ışıklar görünüyordu. Oraya gitmeye karar verip yıkıntı binadan çıktım. Bitmek bilmeyen yolu yürümeye başladım.

***

Şehir ışıklarına benzeyen ışıklara nihayet vardığımda giydiğim siyah kıyafetler gecenin karanlığında görünmemi zorlaştırıyordu ki bu da benim için iyiydi. Sokaktan geçerken insanların bana tuhaf bakışlarına maruz kalmıştım. Sanırım dikkat çekiyordum. Sonunda kapısı açık olan bir yere vardım. Kapıdan içeriye baktığımda gece kulübüne benzer bir yer olduğunu farkettim. Ama oldukça tuhaftı. İçeriye girip bar tarzı yere gidip bir sandalyeye oturdum. Yüksek gürültü ve loş bir ışık vardı. Deli gibi dans eden insanlar vardı. Önüme sertçe konulan bardakla etrafı izlemeyi kesip önümdeki adama döndüm.

"Kimsin sen? Tuhaf birine benziyorsun. " dedi beni süzerken. Rahatsız olup siyah şapkamı biraz daha gözlerime doğru indirdim.

"Kayboldum. Buranın neresi olduğunu söyler misin?"

"Kayıp mı oldun? Adın ne senin?"

"Söylemek zorunda mıyım?" Elindeki bardağı silmeyi bırakıp bana doğru eğildi.

"Bana bak, bana Tara derler. Sana ne derler? "

" Bora. " Damarlarımda dolaşan kortizolu hissediyorum resmen.

" Burası 71. Köy. Şimdi söyle bakalım nereden geliyordun? " Etrafıma bir kez daha göz gezdirdim. Sanırım yakayı ele verecektim. Loş ışıkta gözüm birisine takıldı. Dikkatle bana bakıyordu. Arada bir sönen ışıkta yüzünü seçmek zordu. Bana doğru yaklaşıyordu. Gözlerimi kırpmadan ona bakmaya başladım. Işıklar tekrar yanıp söndüğünde ortadan kaybolmuştu. Etrafa bakınsamda görememiştim. Zaten yüzünüde tam olarak seçememiştim. Bu durum beni ürpertsede belli etmemeye çalıştım. Tara'ya dönüp

"Benim birileriyle görüşmem lazım. Mümkünse yaşlı ama aklı yerinde olan biriyle. "

Bana kaşlarını çatarak bakarken eliyle bir kapıyı gösterdi. Kafamı sallayarak gösterdiği yere gittim. Kapıdan çıktığımda buranın binanın dışı olduğunu farkettim. Ne yani az önce kandırıldım mı? Birisi aniden beni tutup çektiğinde kendimi karanlıkta buldum. Sırtımı duvara yaslamışlardı. Sanırım yaklaşık dört kişiydiler.

Perdenin Arkasından Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin