3. BÖLÜM

135 8 0
                                    

Yazardan;

Bora gözlerini şiddetli sarsıntıyla açtı. Üstündeki kıyafetleri duruyordu. Tekrar sarsıldığında kafası sert bir şeye çarptı. Sonra bir tabutun içinde olduğunu farketti. Ellerini yukarıya kaldırarak üstündeki kapağı kaldırdı. Kendisini muhteşem hissediyordu. Kapağı yan tarafına attığında çıkan yüksek gürültü kendisini rahatsız etti. Bakışlarını etrafında gezdirdiğinde kendisine gülümseyen Clara ile üstünde eski kıyafetler olan bir adam vardı. Adam şaşkınlıktan bir kaç saniye duraklasada daha sonra bayıldı. Bora tabutun içinden çıkarak Clara'nın yanına gitti. Üstündeki tozları silkelerken

"Beni yakmayı mı düşünüyordunuz?" dedi küskün sesiyle.

"Bilirsin, arkada ceset bırakmazsan suçunu ispatlayamazlar." dedi Clara. Elindeki sırt çantasını Bora'ya uzattı. Sırt çantasını sırtına takan Bora daha sonra Clara'nın uzattığı siyah şapkayı taktı. Clara'nın uzattığı belgeleri aldı. Belgelere göz attığında daha önce okuduğu ama anlamadığı belgeler olduğunu gördü. Tekrar Clara'ya uzatarak

"Gerek yok. Hepsi hafızamda." dedi. Nasıl oluyordu bilmiyordu ama şuan tüm metin hafızasındaydı. Şimdi her şey tamamdı. Kulübe tarzı eski yerden çıkarken arkasına son kez bakarak Clara'ya gülümsedi.

"Bu iyiliğini unutmayacağım." Clara'da ona gülümsedi. İçinden her şeyin umduğu gibi gitmesi için dua etti.

Bora nerede olduğunu bilmiyordu. Burası ıssız bir yerdi. Etrafında buğdağ tarlalarından başka hiçbir şey yoktu. Melissa gizlilik için her şeyi düşünmüştü. Nasıl oluyorda böyle zeki bir kadın zekasını kötü işler için harcıyordu bilmiyordu. Issız yolda ilerlediği üç saatin ardından hava kararmıştı. Çakallar ulumaya, dolunay karanlık gecede parlamaya başlamıştı. Bu atmosfer bir de üşümemek için yaktığı ateş ile iyice duygusala bürünmüştü.

Şimdi ne yapacaktı? Evine dönemezdi. Yaşlı bir babası dışında kimsesi yoktu. Babasını çok özlemişti. Ama muhtemelen evine dönse bile babasını bulamayacaktı. Babası çok yaşlıydı ve bahçe işleriyle uğramıyordu. Dönümlerce üzüm bağları vardı ve babasının onları satmış olma olasılığı yüksekti. Oğlunun bir gece içinde ortadan kaybolması onu kahretmiş olmalıydı. Kederli bir nefes çekti içine. Dönse bile hangi yüzle dönecekti?

Bir anda yağmur bastırmıştı. Yaktığı ateşte haliyle sönmüştü. Islandığı için üşümeye başlamıştı ve altına saklanacağı bir apaç göremiyordu. Boşboş yağmurun altında oturmaktansa yürümeye karar verdi.

"Neresi burası?" diye bağırdı boşluğa. Yerdeki taşlardan birine vurdu. Bir saatlik yürüyüşün ardından uzakta bir ışık gördü. Bir umut oraya yöneldi.

"Sonunda! Yoksa bu yağmurun altında zatüre olacağım." Koşarak ışığın olduğu yere gitti. Burası bir bağ eviydi. Sağanak yağmurun altında eve vardığında derin bir nefes aldı. Yavaşça kapıyı tıklattı. İçeriden gelen sesler kalabalık olduklarını gösteriyordu. Kapı sonunda aralandığında yaşlı bir adam gördü. Adam Bora'nın halini gördüğünde kapıyı biraz daha araladı.

"Hayırdır evladım? Ne oldu böyle?"
Ne diyecekti şimdi?

"Arabam bozuldu amca. İki saattir yoldayım. Kayboldum."

"Gel evladım, gel. Sırılsıklam olmuşsun hasta olursun." Bora teşekkür ederek içeriye girdi. Ayakkabılarını çıkarıp kenarıya koydu. Adamın gösterdiği yere oturarak etrafı inceledi.

"Sen bekle burada sana sıcak bir şeyler getireyim." Adam zaten küçücük olan kulübedeki tek olan kapıya gidip ardından kapattı. İçeride amcadan başka kimse yoktu. Seslerin açık olan televizyondan geldiğini düşündü.

"Söyle bakalım adın ne? Başına ne geldi?" Amca çayı Bora'ya uzattı.

"Adım Hasan. Tek başıma yolculuk yapıyordum ama arabam bozuldu. Buraların yabancısıyım." dedi. Gösterdiği büyük oyunculuk ödül alacak derecedeydi.

"Burası Konya'nın küçük bir köyü evladım. Bir kilometre daha gittiğinde evlerle karşılaşırsın. Benim arabam olsaydı seni bırakırdım ama arabam yok." dedi amca samimiyetle.

"Yok, yok. İzniniz olursa biraz dinleneyim. En azından yağmur dinene kadar sonra yola çıkarım. Allah razı olsun bana evinizi açtınız."

"Ne demek yavrum. Yolda kalana yardım etmek sevaptır."

Ortamdaki kısa sessizlikte ikiside gözlerini küçük tüplü televizyona çevirmişti. Akşam haberlerinin tekrarı vardı. Televizyonun köşesine baktığında 23:29 u gösteriyordu. Kadın spikerin sunduğu haberi yarım bırakmasıyla başka bir habere geçti.

"Evet, sayın seyirciler şimdi haberlerimize bir son dakika haberi ile devam ediyoruz. Yüksek korunaklı ceza evinden kaçan saldırganın Konya yakınlarında görüldüğü tespit edildi. Saldırganın üç cinayet dışında gasp, yaralama ve hırsızlık gibi olaylarada karıştığı biliniyor. Emniyet teşkilatı halkı özellikle uyarıyor. Bu saldırganı gördükleri yerde hemen polisi aramaları isteniyor. Halkı tek başlarına müdahale etmemeleri konusunda özellikle uyarıyorlar çünkü saldırgan gerçekten tehlikeli biri."

Ekranda beliren fotoğraf ile resmen dünyası başına yıkıldı. Fotoğraftaki Bora'ydı. Melissa cadısı resmen hakkında yalan haber çıkarmıştı. Ama nasıl? Bora'yı öldü olarak bilmesi gerekiyordu.

Clara.

Ne kadar aptaldı? Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin diye boşuna dememişler. Amca bir Bora'ya bir televizyona bakıyordu. En sonunda koşarak az önce girdiği odaya girdi. Sesinden anlaşıldığı kadarıyla polisi arıyordu.

İçi kurumuş olan ayakkabılarını hızlıca giyindi. Sırt çantasını alarak evden çıktı. Nereye gittiğini bilmeden koşmaya başladı. Karanlık gecede buğday tarlasının içinde koşuyordu. Helikopter sesini duymasıyla daha hızlı koştu. Ayağı takıldığında ekinlerin içinde yuvarlandı. Ayağa kalktığında her şey için çok geçti. Etrafı sarılmıştı.

"Ellerini başının üstüne koy!" yapılan uyarıyı yerine getirmek yerine yüzüne tutulan fenerlerin ışığından korunmak için ellerini gözüne siper etmişti.

Lanet karı burada da buldu beni diye düşündü. Keşke kurtulmanın bir yolu olsa diye düşündü. Öyle bir haldeydi ki polisin yaptığı uyarıları duymuyordu. Tek düşündüğü kaçmak için bir yoldu. Polisin uyarılarını duymayan Bora kendi içinde savaşıyordu.

Omzuna yediği kurşun ile eğik olan başını kaldırarak bağırdı. Gözleri kahverengiydi ama şuan mavi renkte parlıyordu. Tüm herkes şok olmuştu.

Karanlık gecede masmavi bir ışık patladı. Bora'nın arkasından kocaman bir geçit açıldı. Ve Bora'yı içine çekti.

Perdenin Arkasından Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin