Yorum yapmayı ve votelemeyi unutmayın ^_^
Adımı nereden biliyordu ki? Gerçi buraya yeni gelmiştim ve direkt seçilmişlere katılmıştım. Üstelik gücümde oldukça ilginçti ve herkesin dilinde ben vardım. Bilmesi normaldi.
"Memnun oldum. " dedim elimi uzatırken. Yaşlı ama titremeyen elini uzattı ve benimle tokalaştı.
" Bende memnun oldum. " Tim araya girerek sohbetinizi kestiğinde bakışlarımı Clara'dan çekip etrafta gezdirdim.
" Clara Bora'nın ayağıma pansuman gerekiyor. Ama biraz çabuk olmalısın çünkü toplantımız var. "
" Tamam revire gidelim. "
" Sorun değil zaten çok önemli bir şey değil. " Şaşkın bakışları bir an olsun değişmezken eli ile bir sedyeyi gösterdi. Sedyeye oturdum ve ayakkabımı çıkardım. Kurşun ayağımı delip geçtiği için ayakkabımın hem altında hem üstünde birer delik vardı. İçi kan olmuştu ve kanlar çoktan kurumuştu.
" Kurşun izine benziyor. "
" Öyle zaten. " diyerek onayladım yarayı inceleyen Clara'yı. Yorgun bakışları bana döndüğünde bir süre üstümde oyalandı ve bir şey demeden tekrar yarama odaklandı.
" İnsanın kendi bacağına sıkması nasıl bir şey anşatsana biraz. " dedi takılarak Tim. Clara bakışlarını bana çevirince bakışlarındaki saf şaşkınlığı görmüştüm.
" Zor bir karardı Tim. Kendi hayatım ve sizin hayatlarınız söz konusuydu. "
" Oldukça cesurca bir karar." dedi Tim.
"Hep cesur biriydi. " diye ağzının içinden mırıldanan Clara, onu duymadığımızı sanmıştı ama ben duymuştum. Hemde çok net. Dediklerinden bir şey anlamasam da sesimi çıkarmadım ve pansuman işinin hallolmasını bekledim.
" Tamamdır. Üstüne çok basma canın acımasın. "
" Hiç acımıyor. " dedim bir an boş bulunup.
" İlginç bir şekilde çok hızlı iyileşiyor. Kıskanmamak elde değil. " dedi Tim. Ama sesinde hiç kıskanma duyusu yoktu. İşimiz bitince hızla Ali Ağabeyin yanına gittik. Toplanmamızı istemişti. Odada Ali Ağabey, Friya, Can, Tim, Sam, Karp, Clara, ben ve tanımadığım iki kişi daha vardı. Ortadaki masada serilmiş büyük bir harita vardı.
"Tamam olduğumuza göre başlıyorum. Öncelikle Clara, senden istediğim listeyi yaptın mı? "
Clara elindeki kağıtları Ali Ağabey'e uzattı. Sonrada konuşmaya başladı.
" Çok fazla ilaç eksiğimiz yok. Ama ileride olacak gibi görünüyor. Depolamaktan zarar gelmez. Asıl mesele ot bulmakta. Şifalı bitkiler eskisi gibi çok bulunmuyor biliyorsunuz. "
" Anladım. Teşekkürler sen gidebilirsin. " Clara yavaş adımlarla odayı terk ederken başını yerden kaldırmıyordu. Göz göze gelmekten çekinir gibiydi. Dikkatimi tekrar toplantıya verdiğimde Sam haritada bir yeri kalem ile işaretliyordu.
" Burası Maskelerin yeri. Bu yoldan gireceğiz. Geri dönüş yolumuz farklı olacak. Şehir içinden geçeceğiz."
Kızıl saçlı çocuk Sam lafını bitirir bitirmez itiraz etti.
"Şehir içinden gidemeyiz! Orası tehlikeli." Ona çok benzeyen diğeri de ona destek çıkmıştı.
"Başka bir yol yok mu? " Ali Ağabey başını salladı.
" Yok. Geri dönüş yolunda bizi bekliyor olacaklar. Eğer çizdiğim bu yolu izlerseniz sorun çıkmadan gelirsiniz. "
" Bizi tehlikeye attığının farkında mısın? "
Dedi Can. Ali Ağabey kaşlarını çatarak savunmaya geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perdenin Arkasından
FantasíaBir gece yarısı duyduğu sesler ile uyandı.Küçük bağ evinin bahçesine çıktığında gökyüzünden düşen parlak taşlar gördü. Şiddetli rüzgar ve yağmur yüzünden ayakta durmakta zorlanıyordu. Üstüne düşen parlak taşlardan kaçarak eve yöneldi. Koşarak içer...