🎈 바보 🎈

1.6K 137 49
                                    


   "Üzgünüm, üzgünüm, üzgünüm! Geciktim! Ama bir dinlesen çok güzel yalanlar buldum."

  Luhan ilk kafasını çevirip yanına uçarak gelen Jongdae'ye baktı. Sonra ayagıyla ritim tutarak saatine.

  "Gelmeseydin de olurdu."

  Kafasını kaldırınca Jongdae'nin ellerini dizine koymuş soluklandığını gördü. Bu çocukla kafası güzelken mi arkadaş olmuştu acaba?

  Jongdae işaret parmağını kaldırdı.

"1. Gece Minseok'ta kaldım."

  Luhan başını iki yana salladı. "O halde Minseok'un neden haberi yok?"

Jongdae onun bunu nasıl bildigine şaşırmadı. Çünkü her defasında aynı yalanı söylediginden, Luhan o gelmeden önce hep Minseok'u arıyordu.

  "Pekala, 2, yolda gelirken eski sevgilimle karşılaştım ve beni muhabbete tuttu." Jongdae sırıtarak ikinci yalanını piyasaya sürdüğünde Luhan cıkladı.

  "Senin Minseoktan önce sevgilin mi oldu aptal? Sana katlanabilen tek kişi o."

  Jongdae dudak büzerek kafasını salladı. "O zaman şunu bir deneyelim. Tam kapıdan çıkarken içtigim kahve tişörtüme döküldü. Sonrasında ufak bir duş almak zorunda kaldığım için geç kaldım." 

  Luhan göz devirdi ve bankta yana kayıp eliyle oturmasını işaret etti. Sonra yanına oturan Jongdae'ye dogru dönerek konuştu. "Sen kapıdan çıkarken kahvemi içiyorsun?"

  Jongdae avcunun içiyle alnına vurdu. Böyle olmasından nefret ediyordu. "Sen mi çok zekisin ben mi çok aptalım."

  "Aptalsın Jongdae."

  Luhan arkasına yaslandığında, Jongdae sonunda nefesini düzene sokabilmişti. Hala güzel yalanlar uydurmayı beceremiyordu. Luhanla orta okuldan beri sıkı kardeşlerdi ve Jongdae Luhan'ı ilk defa bu kadar somurtkan görüyordu. Ayrıca dün nedensizce telefonuna sayısızca
'APTAL' diye mesaj atmıştı. 'Yine kime sinirlenmişti acaba..?' diye düşündü. Ardından sinirle yoldan geçenlere bakan Luhan'a döndü.

  "Hanniee.." dedi kafasını daha çok eğip. Luhan ona bakmıyordu çünki.

  "Hımm.." dedi. Ama onu dinlemedigi barizdi. Dudaklarını kemiriyordu ve D.O kyungsoo gibi gözlerini dikmiş biryere bakıyordu.

  "Senden hoşlanıyorum."

  "Hımm.. Dur! Ne!"

Luhan dehşetle Jongdae'ye döndü. Tam 'Ben sana güvenmiştim!' nidalarına bürünecektiki, Jongdae onun kafasına şaplağı geçirdi.

  "Şaka yaptım seni salak! Beni dinlemiyorsun bile! Aklın nerede senin?"

Luhan'ın aklına tekrar Kris ve ona attığı 'SEVİMLİ' geyikçiği geldiginde sinirden kızardı. 'Keşke beddualarım tutsa..' diye düşündü. Kris'e yalan söylemişti. Hiçbir bedduası tutmuyordu.

  Ahh.. bir tutsa.

Çoktan Kris'in kafasına gök taşı düşer, marstan uzaylılar onu kaçırmaya gelirdi.

Luhan bu düşüncelerle sırıtırken Jongdae sordu. "Bana neden 3 gün içerisinde  APTAL diye sorunlu gibi 1003 mesaj attın. Kime bu kadar sinirlendin be sen?"

  "Bir bilsem.." dedi Luhan tıslayarak ve kollarını göğsünün üzerinde bağladı.

  "Ne yani. Kime sinirlendigini bilmiyormusun?" Jongdae alayla söyledi. Şuan Luhan'ı kendisinden daha aptal görüyordu.

"Ahh.. bir sus. Olay öyle degil. Herşeyi anlatacağım."

  Sonrasında Luhan 3 gün içerisinde olan herşeyi ve nasıl delirdiğini anlattı. Jongdae ise onu gülerek dinliyordu. Luhan herşeyi anlattığında Jongdae gülmekten kızarmıştı.

  "S-sana geyikli peluş..Ahahaha!" dayanamayıp tekrar kahkahayı bastığında Luhan dudaklarını dişliyordu.

  "Sus Chen." Luhan sinirle söylediginde Jongdae sustu. Ona ne zaman Chen diye hitap etse sonrasında zararlı Jongdae oluyordu. Bir keresinde Luhan onu denize atmıştı ama, konumuz bu degil.

  Jongdae boğazını temizleyip dogruldu ve ciddi olmaya çalıştı. "Tamam. Peki suratını gördün mü hiç?"

  Luhan kafasını iki yana salladı. Sonda ise ayağa kalktı. Oturmaktan poposu düzleşmişti.

  Jongdae'de onunla birlikte kalktığında konuşmaya başladı. "Profilinde kırmızı bir ejderha resmi var. Durumu ise 'I'm a King'. Tamamen ego dolu bir aptal."

  Jongdae kıkırdadı. Tam yürümeye devam ederken birden Luhan'ın yokluğunu hissedip yanına ardından arkasına baktı.

  Luhan o sırada kocaman birisine çarpmış ve geriye dogru sendelerken kendi ayağına takılıp poposu üzerine düşmüştü. "Yah! Sen!"

  Yukarıdaki ona elini uzattı ama şaşkınlıkla dudakları aralanmıştı. Tabi saniyesinde suratındaki şaşkınlık  ifadesini atıp sırıttı.

  Luhan bu sırıtışı siniri nedeniyle fark etmedi ve uzunun eline elinin tersiyle vurup ayağa kalktı. Zaten Kris'e sinirliydi, patlayacak yer arıyordu. Birde bu sırık karşısına çıkmıştı.

  "Yukarıdan iyi göremiyor musun sen! Önüne bak, önüne!"

  Tam uzun olan ağzını açıp birşey diyecekti ki Jongdae'nin ona koşup sarılmasıyla donmuştu ve bulundukları yerde Jongdae'nin çığlığı duyulmuştu.

  "Yi Fan!"

Luhan'da  donup şaşkınlıkla ikiliye baktığında Yifan gülümsedi.

  "Jongdae?"

Jongdae ondan ayrıldı ve kafasına vurdu. "Jongdae ya! Bir kez bile aramadın seni pislik!"

Yifan geriye çekilip elini saçlarını götürdü ve düzeltti. "Yah! Saçlarım bozulacak!"

  Jongdae güldü. "Hala aynısın. Tarzın, saçlarının şekli, davranışların.. Ama dur. Güneş gözlüğün nerede?"

  Yifan ellerini ceplerine soktu ve cool bir şekilde cevap verdi. "Güneş gözlükleri artık benim tarzım degil."

  Jongdae gülerken Luhan eliyle küçümseyerek Yifan'ı gösterdi.

"Bu direk senin arkadaşın mı?" 

Jongdae işaret parmağını kaldırıp cevap verecekken, Yifan çenesiyle Luhan'ı gösterdi ve konuştu.

"Bu kız kılıklı senin arkadaşın mı?"

"SEN KİME KIZ DİYORSUN BE!"

Luhan sinirle Yifan'a dogru atılınca Jongdae onun kollarından tutup arkadan sarıldı. Yifan alt dudağını ısırarak hala elleri cebinde, gülüyordu. Sanki buna kızacağını biliyordu da bilerek demişti.

"Şey, Yifan. Ben Luhan'ı eve götürmeliyim. Görüşürüz!" 

  'ü'leri uzatarak söylediginde Yifan kafasını salladı ve bağırarak ilerleyen çifte baktı.

  "Bırak bırakta döveyim şunu bir güzel!"

  "Luhan çocuk sana bir vursa atmosfere karışacaksın, sus!"

Konuşulanların sadece bu kadarını duyabilmişti. Geriside Luhan'ın cırlamalarından ibaretti.

   Sonrasında Yifan cebinden telefonunu çıkarttı ve yürümeye devam etti.

 

Aptal 바보 // KrisHan Texting // ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin