~ İSTANBUL ~

3.5K 186 52
                                    

Uzun bir bölümle karşınızdayım.
Lütfen vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin...

İyi okumalar...

***************

Ayaklarımı çatıdan sarkıtırken gözlerimi sıkıca yumdum ellerimi iki yana açtım ve tüm hayatımın gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçmesine izin verdim.

Kendimi boşluğa bırakacağım sıra bileğime yapışan güçlü bir el dengemi kaybetmemi sağlamıştı. İşte şimdi gerçekten ölümle burun burunaydım...

Ölmek bazen insan için bir umuttur.

İntihar diğer insanlara göre kaçış noktasıyken, benim gibi hayatın yüzüne gülmediği insanlar için umuttu.

Ben intiharı kaçış olarak değil, umut olarak görüyordum. Çünkü hayata dair tüm umudum bittiğinde ölüme karşı umut beslemeye başlamıştım.

Bileğimi kavrayan güçlü el beni korkuturken elin sahibinin kim olduğuna dair en ufak bir fikrim bile yoktu. Korku ve şuanda bulunduğum durum dengemi kaybetmemi sağlamıştı. Neyseki güçlü elin sahibi beni kendine çekerek olası bir kazadan kurtarmıştı. İntihar etmek için buradayım ama korku ile ölmek istemiyordum.

Beni kendine çeken kişinin göğsüne yapışırken o kollarını bana çoktan sarmıştı ve bu saliseler içinde gerçekleşmişti. Bir elini sıkıca belime sarmış diğer eliyle saçlarımı okşuyordu. Benim ellerimse boşta duruyordu. Ellerimi kaldırıp o kişiyi itmeye çalışsamda çabam nafileydi. Kollarını o kadar sıkmıştı ki birazdan boğulabilirdim.

Kimdi bu yahu?

Önce gelip beni kurtarmıştı. Şimdi ise boğacak derecede sarılıyordu.

"Nefesim-" dedim boğuk bir sesle.
"Nefesim kesiliyor. Boğulacağım." derken öksürmeye başlamıştım.

Kollarını benden çekerken derin derin nefesler alıyordum. Bir kaç dakika sonra iyice kendime gelip beni intihardan kurtarıp boğarak öldürmek isteyen kişiye gözlerimi kısarak baktım. Çok karanlıktı yüzünü seçemiyordum. Ama erkek olduğu belliydi.

Üstün zekamla elimi cebime attım ve telefonumu çıkardım. Telefonun fenerini açıp karşımdakine tuttuğumda içimi bir titreme aldı.

"Siz-"dedim ne demem gerektiğini bilmiyordum. Ama onun bir açıklama beklediği belliydi.

"Açıklama bekliyorum. " dedi sert bir şekilde

"Ayrıca şu feneri kapatır mısın? Yoksa birazdan kör olacağım." deyip gözlerini ovuşturduğunda yüzümde bir tebessümün belirdiğini hissettim. Telefonun fenerini kapatıp tekrar cebime attım. Tabi bu sırada gelen bir çok cevapsız aramayıda görmüştüm ama tepki vermemiştim.

"Asıl açıklamayı ben bekliyorum. Hastanede bir daha karşıma çıkmamanız konusunda sizi sertçe uyardığımı hatırlıyorum Semih bey!" diye soluduğumda inanmaz gözlerle bana bakıyordu.

"Ne yani yıllar sonra kavuştuğum kızımın ölümünü mü izleseydim?" dediğinde ona da hak verdim. Başımı bir suçlu edasıyla yere eğdim.

"Ben senin bu kadara güçsüz olduğunu tahmin etmemiştim. Ne yaşarsan yaşa ama hayattan kaçarak başarılı olamazsın." dediğinde tüm sinir hücrelerimin harekete geçtiğini hissettim.

"Başarılı olmak kimin umrunda! " diye bağırdığımda sesimi biraz kısarak devam ettim.
" Ben sadece mutlu olmak istiyorum. " sesim yalvarır gibi çıkmıştı. Şuan öz babamın gözünde güçsüz bir kızdım. Ama öyleydide, güçsüzdüm.

EZİK PRENSES Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin