~ TANITIMSI ~

5.7K 215 27
                                    

Çocukluğumdan beri klasik birkaç hayalim olmuştu.

İlk hayalim; Ailemle mutlu bir hayatımın olmasıydı. 

Ne yalan söyleyeyim gerçekleştirdim de. Ailemle hep mutluydum. Evet fakir mahallemiz, döküntü gecekondumuz, içinde sadece bozuk paraların bulunduğu bir cüzdanımız vardı ama sonuçta sağlıklıydık ve fakirde olsak kimseye muhtaç değildik.
Aslında çoğu zaman bunu düşünüyordum .Neden insanların masaları çeşit çeşit yemeklerle doluyken bizim buzdolabımız boş? Her neyse benim hiç bir zaman fakirliğe karşı bir isyanım olmamıştı, hiçbir zaman istendiği oyuncak alınmayınca ağlayan şımarık kızlar gibi olmamıştım. Gerçi ben hayallerimin gerçekleşmesinden başka bir şeyde istememiştim ya neyse.

İkinci hayalim ise; İyi bir meslek sahibi olmak ve ailemi bu hayattan kurtarmaktı.

Ben bu hayali kışın evimiz buz gibiyken annemin yakacak odun ve kömür bulamadığında nasıl ağladığını gördüğüm zaman gerçekleştirmek istedim. İşte o zaman anladım hayat herkese gülmüyordu.

Hayat adaletli değildi. Elinde tıpkı adaleti simgeleyen bir terazi vardı ancak terazinin bir tarafı yükselirken   diğer tarafı çöküyordu. Ve bizim gibi hayatın yüzüne gülmediği insanlarda çöken tarafta eziliyordu...

Bu yüzden hep derslerime çalıştım. Evet inek bir kızımdım ama benim seçme şansım yoktu ki. Sonuçta babamın bana devredebileceği bir şirketi yoktu.

İlkokul ve ortaokuldayken hep okul birincisi olurdum . Hemde özel kurslara, dersanelere gitmememe rağmen. Okulda yapılan deneme sınavlarının çoğunda birinci oluyordum. Artık okuldakiler de alışmış olacak ki müdür birinciyi açıklarken herkes hep bir ağızdan EYLÜL YILMAZ diye bağırırdı ve evet adım EYLÜL :)

Gelelim üçüncü hayalime ; Aslında bu hayal imkansızdı. Beni imkansıza inandıran hayaldi.

1 YIL ÖNCE

8. sınıfta Ankara'nın en iyi özel liselerinden birinde tam burs kazanmıştım. Hayallerimin birini gerçekleştirmek için elime geçen büyük bir şanstı bu. Dolayısıyla havalara uçmuştum .Bu güzel haberi önce anne ve babama verdim (kardeşim yok). Daha sonra kendisini küçüklükten beri tanıdığım, kardeşim dediğim insana, Mira'ya verdim. Onlarda en az benim kadar sevinmişlerdi. 

9.sınıfın ilk günü yani yeni okuluma başladığım ilk gün müdürün odasını aramaya başladım . Bulduğumda heyecanla kapıyı açtım ama sanırım o heyecanla biraz(!) hızlı açmışım ki kapının arkasındaki çocuk kafasını kapıya çarpmıştı. Ben daha arkası dönük olan çocuktan özür dilerken çocuk yüzünü bana döndü ve bamm... Çocuk bildiğiniz taş , pardon kaya , ayy pardon meteor çıktı yavv. Her neyse işte sonra ben bu çocukla aynı sınıfta olduğumu öğrendim ve tanıştık. 

Adı: Emre 

Soyadı: Gürer

Doğum yeri: Ankara

Tuttuğu takım: Galatasaray (ayhh ben Fenerbahçeliyim bii kere -_-)

Sevgilisi: Yok ( ayhh benimde yokk . Kader bu aralar yüzüme çok gülüyor )

(Ben Emreden nüfus cüzdanını istese miydim ki ya?) 

 Bende kendimi kısaca tanıttıktan sonra kapı olayı yüzünden tekrar özür diledim ve kafasının nasıl olduğunu sordum . Hala çok acıdığını ve bir daha kapıları yavaş açmam gerektiğini söyleyip göz devirdi. Yani hayırda insan kibarlık olsun diye yok önemli değil zaten kafam acımamıştı filan der dimi. Çocuğa yakışıklı dedik odun pardon kalas çıktmıştı ama genede çok tatlıydı .

***************

Liseye başlayalı 7 ay olmuştu . Derslerim gayet iyiydi, bütün öğretmenler benden memnundu. Anlayacağınız şuan her şey iyiydi. Emre hariç!

Emre'ye çok fazla bağlanmıştım. Yaklaşık yedi aydır tanımama rağmen onu her gördüğümde, sesini duyduğumda hatta isminin geçtiği cümlelerde bile kalbim o kadar hızlı atıyordu ki bazen kalp krizi filan geçiriyorum sanıyordum . Merak etmeyin daha hiç kalp krizi geçirmedim.

O benim için varla yok arası gibiydi. Hergün görüyordum vardı ancak bir o kadarda yoktu. Onu tanıdığımdan beri değişmiştim. Belkide aşık olmayı öğrenmiştim. Bilmiyorum. Daha önce hiç aşık olmamıştım ki. Nerden bilebilirdim bu içimi yakıp kavuran hissin aşk olup olmadığını? Ancak şunu söyleyebilirdimki;

Bazıları yokken bile vardı.Fazlasıyla...

7 ay öncesine kadar imkansız kelimesine asla inanmazdım. İsteyen her insanın eninde sonunda muradına ereceğini düşünürdüm. Ancak artık inanıyordum. Emre bana imkansızlığın ne olduğunu öğretmişti.

Belki komik gelir ancak aşka da inanmazdım. Belki hiç aşık olmadığımdandı. Ancak şuan aşkada inanıyordum.

Çünkü Emre benim hem imkansızımdı hemde aşkımdı...

***************

Evett arkadaşlar yeni bölümle karşınızdayım .Ufak tefek mantık hatalarını düzelttim ama genel bir değişiklik yok . Bölümler kısa farkındayım ama zamanla uzayacak emin olun . Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin...

ÖPÜLDÜNÜZZ...😘😘





EZİK PRENSES Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin