Özgüven ruhumuzu besleyen en büyük duyguydu.
Ve özgüvensiz kaldığımızda ruhumuz açlıktan ölürdü.
Fazla lafı dolandırmaya gerek yok. Ben ruhuma kuru ekmek verip çekiliyordum. Titrek sesim, güvensiz adımlarım ve anında bir yere saklanacakmışım gibi duran davranışlarım karşımdaki kadını rahatsız etmişti.
"Lütfen rahat olun bayan quinzel. Bizim için önemli olan diplomanız. Biliyorsunuz ki kimse burada çalışmak istemiyor. İşe alındığınızdan emin olabilirsiniz."
Bendeki salaklığı sezmiş olmalı ki açıkça konuşmuştu. Sonuçta hangi insan Arkham'da çalışmak ister ki?
Bir deli hastanesiydi burası. Psikolog olarak deli lafına karşıyım fakat burayı ancak bu kelime karşılayabilirdi.
"Ne zaman başlarım bayan..."
"Rope."
"Bayan Rope"
Durdu. Kızıl saçlarını düzeltti. Oldukça genç ve güzel bir kadındı.
"Hemen"
Boğucu odadan çıkıp uzun koridorda yürümeye başladık. Bir yandan yılanın boynunda yürüyor bir yandan da anlattıklarını dinliyordum.
Hastane üçe ayrılıyordu. Birinci katta sahte deliler vardı. Yani bir suç işleyip akıl sağlığı yerinde değil damgası ile aklananlar. İkinci katta genelde kendine zarar verenler kalıyordu. Kendine ve çevresine.
Hücrelerden geçerken birinin kapısı açıldı. İçeriden doktorlar bir genç kızı sürüyerek çıkardılar. Karnı bir aslan tarafından deşilmiş gibi param parçaydı. Ruhu dudaklarının arasında gibiydi. Sanki konuşsa kaçıp gidecek gibi...
"Yaşıyor! Müdahale etmeyecekler mi? "
Rope eli ile beni susturup yere çöktü. İçindekiler mide bulandırıcı bir ses eşliğinde küflü zemin ile buluştu.
"Gidelim buradan. "
Ağzını beyaz mendiline silip omzumdan itekledi. Kızın manyakça gülüşleri içimde bir şeylere hayat verir gibiydi. Ama Rope hızla oradan uzaklaştı.
Ve son kata indik.
Burası siyah bir uçan memelinin hapisaden kaçan azılı(!) soytarıları için yüksek koruma bulduğu tek yerdi.
Makyaj yapıp kostüm giyen film aktörlerinden kim korkuyor? Ben olmadığım kesin.
Zemin kata inmemin verdiği karanlıkla diğerlerine nazaran daha korunaklı hücrelerden geçtik. Silahlı adamlar gittikçe artıyordu.
"Bu adamlardan selfie çekinip imza alamazsın. Baskılı tişörtleri ya da fan sayfaları yoktur. "
Duraksadı.
"Ama öyle bir reklamdırlar ki... Batman, batman , batman. Karanlık şovalye adını İngiltere kraliçesi mi verdi sanıyorsun? Seni yarasa ilan ediyorum"
Elini göğsüne koyup reverans yaptı.
"Saolun kraliçem. Gotham'ın annesini seveceğim...."
Farklı bir kadındı. Ama aynı zamanda rahatsız edici.
"Neden hiç konuşmuyorsun? Burası çok ıssız quinzel"
Gülümsedim. Halbuki içimdeki ses hiç susmuyordu.
"Öyle mi? "
Omzu ile omzuma hafifçe vurdu. Munzur bakışlar armağan ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Neon Queen #Wattys2016
FanfictionKaranlık gecede taş kaldırımlara düşmüş led ışıklar gibi parlayan güneşin torunu. Gözlerinden akan güç. Ona bakanların yüzündeki korkuya gebe kadın. Bir sessizliğin akıntısına kapılmış dudakları. Güneşin cehennem tonu bedeni ile; O kralın...