''Bak kuzen. Bu nasıl?''
''Çok beğendim kuzen.'' Hafifçe gülümsedim.
''Güzelim?''
'Efendim canım?''
''N'oldu sana?''
''Hiç, hiçbir şey. Düşünüyordum sadece.'' Geldi ve yatağımın ucuna oturdu.
''Düşündüğünü görüyorum zaten, ne düşündüğünü soruyorum.''
''Lunaparka gideceğiz dedin ama bu halde oraya giremem ki.'' Durdu. Yüzü düşmüştü, gözlerini devirdi. Bir süre öylece bekledi. Bir ara bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını açtı. Sonra tekrar kapadı. Ne diyeceğini bulamamıştı şüphesiz. Ne yapmıştım ben? Hani bencil olmayacaktım?Üzülmüştü ve bunun sebebi bendim. 'Affet beni Tolga' Bir cevap beklercesine yüzüne bakmaktan vazgeçmiştim. Gözlerimi yavaşça ellerime doğru indirdim. Tırnaklarımla oynuyordum. Söylediğim şeyi düzeltmek için bir şeyler demem gerekiyordu. Fakat ne diyebilirim, bilmiyorum. Sessiz kaldım. Sessizlik bazen kelimelerden daha iyi anlatır bazı şeyleri. Sessiz kalarak diledim özrümü. Ama onun canını yanmaktan kurtaramadım. Bu sessizliği bozmam gerekiyor.
''Aslında ben bugün lunaparka gitmek istemiyorum. Getir kıyafetleri giyineyim. Hastaneden sonra da beni, en çok gittiğimiz kafeye götür. Uzun zamandır gitmiyoruz bu yüzden on dilim yiyecek kadar özledim o kafenin pastalarını.''
Yüzü güldü. İşte mutluluk bu benim için. Tolga odadan çıktı ardından annem geldi ve giyinirken bana yardım etti. Tolga ile planımızı anneme de anlattım. Kocaman güldü. Kocaman ve sımsıcak güldü ve ben bugün ikinci kez deli gibi mutlu olmuştum. Lunaparka gidemem belki ama yanımdaki herkesi mutlu edebilirim bir lafımla. Saçlarımı sade bir topuz yaptım, güneş gözlüğümü aldım ve hiç makyaj yapmadım. Tolga beni kucakladı ve arabaya götürdü. Arabaya bindik.
''Bugün çok eğlenceli olacak prenses.'' Bunu imalı imalı söyledi. Ona doğru tuhaf tuhaf baktım. O da bana aynı bakışı attı. Hafifçe gülümsedi ve gözünü kırptı. Ben de gülümsedim ve hiçbir şey söylemeden yola baktım. O sırada arabanın bagajı açıldı ve gerisi geriye hızlıca kapandı. Yana doğru bakınca İdil ablamı ve annemi gördüm. Bana el sallıyorlardı. Ben de salladım ve oradan uzaklaştık. Yol boyu hiç konuşmadık. Hastaneye varınca Cem'i aradık fakat yoktu. Selen taburcu olmuştu. Tolga Cem'e telefon edince evde olduğunu öğrendi ve biz de oraya gittik. Cem çok kötü görünüyordu. ,
''Ne oldu? Neden böylesin Cem?'' diye sordu Tolga. Ben öylece bakakaldım.
''Selen gitmiş. Beni bırakıp gitmiş. Sadece bir mesaj atmış ve başka biriyle gittiğini söylemiş. Şimdi de numarasını değiştirmiş. Ben onun mutluluğu için uğraşırken o gitti. Onu düşündüğüm için canım acıyor abi.''
Bunları anlatırken Cem ağladı ve onu o halde görünce benim de gözlerim doldu. Selen için kendine bu kadar acı çektirirken beni fark etmiyordu bile. Tolga da öylece baktı. Cem ise gözlerini yere dikti ve çaresiz bir şekilde bakmaya başladı. Bir süre hiç kimse konuşmadı. Sonunda Tolga bu sessizliği bozdu.
''Dünya haydi seni biraz mutfağa götüreyim. Orda otur, sonra ben senin yanına gelirim.'' Neden der gibi baktım ama Tolga yüzünü bana çevirmedi. Anlamamazlıktan geldi. Mutfağa götürdü beni.
''Tolga, neden orada durmama izin vermedin? Cem'in yanında olmak istiyorum. Bu benim hakkım değil mi?'' Bana hiç bakmadı ve cevap vermedi. Dolaptan bir dilim pasta çıkardı.
''Bak senin sevdiğin pastadan da varmış. Haydi sen bunu ye. Ben birazdan geleceğim ve seni içeri götüreceğim.''
''Çocuk mu kandırıyorsun? İstemiyorum.'' Telefonumu çıkardım, kurcalamaya başladım. Tolga'nın tamam diyerek beni içeri götürmesini beklerken o da telefonunu çıkardı ve içeri gitti. Şok oldum. Böyle bir şeyi Tolga'dan beklemiyordum. Sandalyemi kendim daha önce hiç sürmediğim için şimdi nasıl yapacağımı bilmiyordum ama denemeliydim. Başardım ve salona doğru yaklaştım. Tolga'nın söylediği birkaç şeyi duyabildim ancak.
''Cem, bugün Dünya ile tatile gidiyoruz. Sen de gel kafa dağıtırsın. Selen senin yanında olmayı tercih etmediyse bu onun kendi kaybı. Bunun için kendini yıpratma.''
''Bilmiyorum, evde kalmak daha iyi gelecek gibi.''
''Saçmalama oğlum. Hayır cevabını kabul etmiyorum. Hemen arıyorum ve bir bilet daha alıyorum.''
Bu konuşmaya şahit oldum. Ne tatilinden bahsetti Tolga? Yine ne işler çeviriyor kim bilir? Ben böyle düşünürken Tolga'nın yanıma geldiğini fark etmedim.
''Sen bizi mi dinliyorsun küçük hanım?''
Böyle durumlarda yaptığım gibi gözlerimi kocaman açtım ve dudaklarımı yemeye başladım.
''Yok canım neden dinleyeyim ben sizi? Sıkıldım öyle, yeni çıktım zaten mutfaktan.''
''Normalde buna asla inanmazdım ama inanmış gibi yapacağım.'' Masum bir ifadeyle sırıttım. Sonra Cem geldi.
''Hazırlanıyorum o zaman çıkalım.'' Tolga'ya anlatmasını istercesine baktım. O da anlattı ama tatil lafı geçmedi.
''Bugün kafeye gideceğiz ya Cem de gelecek ondan bahsediyor.'' Cem şaşırmışçasına Tolga'ya baktı. Burada ne döndüğünü çok yakında anlayacağız bakalım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünyaya Tutun
Teen FictionSevdiğiniz kişi birden sizin kabusunuz olsa? Hayatı sizin için tamamen zorlaştırsa? Sizi kabustan uyandıracak kişi senelerdir tanıdığınız biri olsa ve bunu yeni fark etseniz yaşayacağınız pişmanlık nasıl olur? Peki hayatınızı eski hâline çevirmek...