Tolga, Cem'e benim görmeyeceğimi sanarak göz kırptı. Cem'e döndüm bu sefer.
''Cem kafe için mi hazırlanıyorsun?'' Önce biraz duraksadı ve Tolga'ya baktı. Daha sonra bana cevap vermeye hazırlanarak ağzını açtı.
''Evet canım. Kafe için hazırlanıyorum yani biraz kafam dağılır diye düşündüm.''
''Peki öyleyse iyi düşünmüşsün. Hazırlan bari de gidelim.'' Cem odasına gitti ve on dakika boyunca onu bekledik. Odadan çıkınca Tolga beni arabaya götürdü ve giderken Cem'in seslenişini duydum.
''Ben de sandalyeyi alıp arkanızdan geliyorum.'' Arabada da birkaç dakika bekledikten sonra Cem geldi, sandalyeyi bagaja koydu ve ilerlemeye başladık. Kafeye yaklaşınca Cemle Tolga birbirlerine döndüler ve bakıştılar. İyice bir şeyler döndüğüne inanmaya başladım.
''Artık biri bana burada neler döndüğünü anlatabilir mi? Bugün ikiniz de tuhaf davranıyorsunuz. Çok merak ettim.''
''Biraz bekle güzelim. Ayrıca hiçbir şey döndüğü yok. Nereden çıkarıyorsun bunları?''
''Eminim ki yoktur'' diyerek güldüm.
Kafenin önüne geldiğimizde durmayı beklerken Tolga yavaşlamadı bile. Öylece devam etti ve dahası hala bana açıklama yapma gibi bir girişimde bulunmuyorlardı.
''Bir şey dönmüyor öyle mi? Kafeyi geçtik ve hala bir şey dönmüyor mu? Hemen bana açıklama yapar mısınız beyler?''
''Bir dur güzelim, sorup durma'' bu konuşanı Tolga sandınız değil mi? Ama değil. Bu konuşan Cemdi ve bana güzelim demişti. Bu kelimenin verdiği mutlulukla ikinci bir soru soramadım ve yalnızca 'peki' diyebildim. Kendi kendime sırıtırken yolculuk devam ediyordu ve son durağımız havaalanı oldu. Ben ne olduğunu anlamaya çalışarak ikisine baktım ve birden 'sürpriiiiz' diye bağırdılar. Şaşkınlığımla beraber bağırışlarıyla birlikte yerimden sıçradım.
''Artık ne olduğunu anlatırsanız çok sevinirim.'' deyişimle birlikte Cem anlatmaya başladı.
''Tolga senin için minik bir sürpriz planlamış. Bugün bana gelince beni de çağırdı. Hep beraber Antalya'ya gidiyoruz. Biletlerimiz otellerimiz her şey hazır. Tolga senin için de bavul hazırlamış. Onun zevkine her zaman güvendiğini söyledi.''
Yüzümü kocaman bir gülüş kapladı. Tolga'ya bana yaklaşmasını söyledim ve yanağına bir öpücük kondurdum.
''Çok teşekkür ederim her şeyim. İyi ki varsın. Senin gibi bir kuzene hiç kimse sahip değildir. İyi ki yanımdasın.''
Havaalanına tekerlekli sandalyeyle girmek çok tuhaftı ama bu düşünceyi kafamdan silmem gerektiğini düşündüm. Çünkü bugün ne kendimi ne de Tolga'yı üzecek bir şeyler düşünmeyecek ve söylemeyeceğim. Koltuklarımıza oturduk, kemerlerimizi bağladık. Ben yolculuk yaparken müzik dinlemeye bayılırım fakat kulaklığımı almamıştım derken Tolga cebinden kulaklığımı çıkardı. Bunu bildiği için onu bile almayı ihmal etmemiş. Kulaklığı takınca kendimi bulutların eşsiz görüntüsüne bıraktım. O bulutların üzerinde yürüdüğümü hayal ettim. Daha önce oturduğumu düşünürdüm ama artık yürüdüğümü hayal ediyorum çünkü hayalimi en güzel yapan kısım artık bu. O sırada Tolga'nın beni dürtmesiyle irkildim.
''Güzelim, hostes hanım yarım saattir seni bekliyor.''
''Ah çok pardon dalmışım. Ben sadece su alacağım.''
''Sen bu aralar fazla dalıyorsun gibi geliyor ama neyse.'' Evet yine Tolga'nın imalı sözlerine maruz kalmıştım.
''Tamam kuzen, izin verirsen hayal kurmak ve tekrar dalmak istiyorum. Uçak düşmediği sürece de beni rahatsız etmezseniz sevinirim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünyaya Tutun
Teen FictionSevdiğiniz kişi birden sizin kabusunuz olsa? Hayatı sizin için tamamen zorlaştırsa? Sizi kabustan uyandıracak kişi senelerdir tanıdığınız biri olsa ve bunu yeni fark etseniz yaşayacağınız pişmanlık nasıl olur? Peki hayatınızı eski hâline çevirmek...