Birkaç derin nefes alıştırmasıyla kendime gelmeye çalışırken defterimi nerede bırakmış ya da düşürmüş olabileceğimi düşündüm. Aklımda kurduğum teoriler fazla değildi: ya Edna'nın evinde düşürmüştüm ya da -büyük olasılıkla da- atölye de bırakmıştım. Edna'nın evinde çantamın fermuarına dahi dokunmadığıma göre atölyeden ayrılırken acele edip unutmuştum. Yarın sabah biraz daha erken kalkmam -ki Edna gelmeden önce diye umuyordum- ve defterimi almam gerekecekti bu yüzden sakin olmalıydım çünkü her şey yolundaydı. Eh, yani en azından düz bir çizgide yürümeye çalışıyordum işte.
Otobüsten inip öğrenci kimliğimi göstererek kampüse giriş yaptım ve kafeteryanın olduğu binaya doğru taşlık yolda ilerlemeye başladım.⛾⛾⛾
Ellerimde zorlukla taşıdığım üç poşeti odama götürmek için yürümeye başlamadan önce şikayet edercesine inledim. "Neden hepsini almak zorundaydık ki?" diye sitem ettim. Neredeyse üç saattir Canyon Plaza'da mağazadan mağazaya depar atmaktan bacaklarım kas yapmıştı. Neyse ki çıkışta taksi bulmakta pek zorlanmamıştık ki bundan kastım saatlerce değil de sadece yirmi dakika beklemekti. Kendime siyah ve uzun bir elbise, parlak gri bir maske ve Milan sayesinde kullanmayacağım kadar bolca takı almıştım. Bu kadar fazla harcama yaptığım için kredi kartımın limitini bayağı zorlamıştım, bu yüzden de ayakkabı işini Milan üstlenmiş -ki bunu es geçmeyi tercih ederdim- ve bana giymekten hiç haz etmediğim platform topuklulardan seçmişti!
Odaya girer girmez poşetleri yere attım. "Uzun bir süre alışverişe çıkmayacağım," diye bağırdım Milan'a. Onun keyfi normalde olduğundan da yerindeydi çünkü şu çatlak alışveriş kızı ruhuna sahipti. Dünyası markalardan ve topuklu ayakkabılardan meydana geliyordu. "Yapma ama," diye seslendi gülümsemesi saatlerdir yüzünü terk etmezken. "Sadece birkaç şey aldık."
Gözlerim istemsizce irileşirken söylediklerini kavramak istercesine ona döndüm. "Biraz mı? Dört elbise, bir pantolon, üç çift ayakkabı ve milyonlarca takı aldın!" derken göz devirdim. Tam o esnada Erin odaya elinde kartondan bir kahve tepsisiyle girdiğinde üzerimdeki gerginlik mıknatısla çekilircesine benden uzaklaştı. "Kahveleriniz," diyerek buram buram tarçın kokan Americanoyu burnumun dibine uzattığında gözlerimin parlamaya başladığına emindim. Kupayı kaptığım gibi kahvemden büyük bir yudum aldım. "Beni nasıl dize getirebileceğini iyi biliyorsun, değil mi?"
Erin Milan'a karamelli Lattesini uzatırken sevimli sevimli -bilemiyorum, belki her zamanki gibiydi ama benim için şuanda gözümde bir tanrıçaydı- kıkırdadı. Tam o sırada cebimde duran telefonum titreyerek yeni bir mesajımın olduğunu bildirdi. Kahvemden ikinci yudumu alırken telefonumu çıkarıp yatağıma oturdum.
Edna Toss: yoksa küs müyüz
Yüzümde küçük bir gülümseme belirdi. Sanırım o ruh halimi kolayca değiştirebilen tek kişiydi.
Ben: sadece sana biraz boş zaman vermiştim
Gülümseyen bir emoji yolladım.
Edna Toss: ah merak etme ondan yeterince var
Göz deviren bir emoji gönderdiğinde kıkırdadım ve hazırlanmakla uğraşan kızların muzip bakışlarına maruz kaldım.
Ben: yoksa canın mı sıkıldı
Edna Toss: aslında dışarı çıkmaya hazırlanıyordum ve ojelerimin kurumasını beklerken mesajların gözüme çarptı
Ben: hey yine ne renk sürdün
Edna Toss: nar çiçeği
Renklere geri dönüyordu. Eğer depresifliği bırakmaya başladıysa bu iyileştiğini gösterirdi; muhtemelen Diego eve geri dönmüştü ve özür için onu pahalı bir restoranda akşam yemeğine falan çıkarıyordu veya ben biraz abartıyordum. Doğrusu ondan alabileceği tek jest evde romantik komedi tipi bir film izlerken bira yudumlamak gibi görünüyordu ya da ben ona karşı fazla öfkeliydim. Sadece Edna'yı dokunmadan severken onun umursamazca canının yakılmasına katlanamıyordum işte.
Ben: güzel bir renk
Ben: üzerine ne giydiğini sorsam yanlış anlamazsın umarım
Flörtöz bir emoji gönderdim. Bu ifadeden sonra elbette anlardı.
Edna Toss: şunu yollamasaydın anlamazdım
Dil çıkaran bir emoji yolladı.
Edna Toss: üzerime straplez ve sırt dekolteli kırmızı bir elbise giyeceğim
Evet, kesinlikle bir akşam yemeğine çıkacaktı. Onu bahsettiği elbisenin içindeyken gözümün önüne getirdim. Siyah saçlarına ve beyaz tenini mükemmel bir şekilde tamamlayacak tek renk kırmızı olabilirdi.
Ben: özel bir yere sanırım
Edna Toss: öyle denebilir
Sıkıntıyla dudağımı çiğnemeye başladım. O sırada kafamın birkaç milim yakınından bir çift ayakkabı firlayıverdi.
"Hazırlanmaya başla, uyuşuk!" diye seslendi Erin bir yandan kulaklarına küpe takmakla uğraşırken. İçinde elbisemin olduğu poşeti de hemen yanıma bıraktı. "Milan bile işini bitirmek üzere," derken fermuarını kapatmakla uğraşan Milan'ı alaylı bir tavırla işaret etti. "Ah gel de yardım edeyim," Erin Milan'ın elbisesi için yardımcı olmaya başladığında yanıma düşen ayakkabılara göz kaydırdım. Poşeti açmak için ayaklandığımda telefonuma üst üste üç mesaj geldi.
Edna Toss: aslında uzun süredir görmediğim bir arkadaşımın daveti
Edna Toss: italya'dan yeni geldiğini öğrendim
Edna Toss: sanırım bu katılacağım ilk maskeli parti olacak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☕Bir Kupa Buzlu Kahve ⚢
Historia Corta"Öğretmeninin gözüne girmeye ne dersin? Sevdiği herhangi bir şey yok mu?" Yanağımın içini ısırırken stresli bir şekilde iç çektim. Hakkında hiçbir şey bilmiyordum ve her şey buna rağmen fazla hızlı gelişiyordu. Kısa bir süreliğine düşüncelerimle bo...