Bu bölümde biraz fazla küfür kullandım. Rahatsız olacaklar için özür dilerim. Ama fazla heyecanlı olduğu için telafi edebilirim diye düşündüm. Ayrıca uzun bir bölüm oldu.
Umarım okurken zevk alırsınız. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayııın!Marketin önüne park edip arabadan indik. "Finn'in listesi sende mi?" diye sordum Dawson'a.
Deri ceketinin iç cebine elini atıp kağıdı çıkarttı. "Evet!" diye onayladı.
Marketin kapısına yürümeye başladım. "Bir araba alıp şu işi halledelim." dedim. Dawson sözümü dinleyerek beni takip etmeye başladı. Alışveriş arabalarından birini alıp sürmeye başladım. Bir kaç metre ilerleyip nerdeyse marketin kapısına geldiğimizde alışveriş arabasının içine girip bacaklarımı iki yandan dışarı sarkıttım.
Dawson güldü. Arabayı yakaladığı gibi hızla park alanında sürmeye başladı. Ben kahkaha attıkça o hızını arttırıyordu en sonunda koşmaya başladı. Bir kaç dakika sonra yavaşlayıp "Madem böyle istiyorsun biz de böyle yaparız." diyerek markete girdi.
"Listeyi bana ver!" diye emrettim. Dawson usulca beni dinleyip kağıdı uzattı. Hızlıca gözden geçirdim. "Wow!" diye bağırdım. "Siktimi Finn'i her boku bize bırakmış!
Dawson güldü. "Sakin ol hallederiz." dedi rahat bir tavırla. "Sadece ilk hedefimizi söyle." dedi.
İşaret parmağımla ileriyi gösterip. "İlk hedefimiz balonlar ileriii!" diye bağırdım. Dawson hızlanarak arabayı o tarafa doğru sürdü. Rafların yanlarından geçerken beş on tane balon torbası yakalayıp arabanın içine attım.Kağıda tekrar baktım. "Şimdide toz boya lazım. Onu nereden bulacağız?" diye sordum.
Dawson arabayı bırakıp bir sonraki rafa ilerledi. Yarım dakika sonra "Buldum!" diye bağırdı. Ardından yanıma gelip benide boyaların oraya götürdü. Birlikte alabildiğimiz kadar boya paketini arabanın içine attık.
İşi tamamladığımızda "Sırada ne var?" diye sordu.
Sırıttım. "Sırada benim favori bölümüm var." dedim heyecanla.
Bir an gözleri gözlerimi yakaladı ve ikimizin suratınada aynı muzip tebessüm oturdu. "İçkiler!" dedik aynı anda. Dawson hızla beni içki reyonuna sürdü. Ben altı şişe tekilayı arabaya koyarken o Absolut'lara yöneldi.
Burnumu kırıştırdım. "Hiç mi vodka zevkin yok senin Stalingrad alsana!"
Kaşlarını çattı. "Saçmaladın sanırım Absolut çok daha iyi!" dedi hararetle.
Tartışmaya hazırlanmak üzere sırtımı dikleştirdim. "Bir kere Stalingrad'ın tadı daha keskin ve ardında baş ağrısı bıra..."
Elini ağzıma bastırarak beni susturmaya çalıştı bense dediklerim anlaşılmamasına rağmen konuşmaya devam ediyordum. "İkisinden de alırız." dedi. "Yalnızca sus." Elini ağzımdan çekti.
Güldüm. "Yani tartışmayı ben kazandım." Aldığı üç Absolut'un yanına dört tane Stalingrad ekledim.
Kafasını iki yana sallayıp beni azcık ittirerek likörlerin önünde bıraktı kendi de viskilere yöneldi. Bir kaç şişe likör bir kaç şişe Chivas Regal ve Jack Daniels bir kaç şişe şarap ve iki şişe Jagger aldık.
Dawson arabayı başka bir yöne sürerken "Bu aldıklarımızı karşılayabilecek miyiz benim üstümden taş çatlasa üç yüz elli dolar civarı çıkar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece
DiversosKaranlık, canlanıp beden bulmuş kadar gerçekti. Sanki Dünya küvetmişte içine katıksız siyah boya doldurup yüzmeye çalışıyormuşum gibiydi. Nefes alamıyordum. Yalnızca karanlık vardı. Birde gözleri.