Selaam!
Öncelikle geciktirdiğimi için hepinizden özür dilerim.
Multi Mavi'nin partide giydikleri
Beğenirseniz oy ve yorumlarınızı bırakmayı unutmayın lütfen. Hepinize çok teşekkürler.Dawson ve Ash ile birlikte kapıya yöneldik. Ash Dawson'ın suratına baktı. "Bu arada senin burnuna ne olmuştu?" dedi gülerek. Bende suratıma yayılan gülümsemeye engel olamadım.
Dawson sinirle burnundaki bantı ovaladı. "Ash!" dedi yarı alay yarı öfke dolu bir sesle. "Tam olarak ne olduğunu çok iyi biliyorsun. Bana tam üç kez anlattırdınız." Ash ve ben kahkaha atarken Dawson ise duymazdan gelmeyi tercih etti.
Kapının önüne vardığımızda Ash sırtını duvara yaslayıp biriyle mesajlaşmaya başladı. Gözlerini telefonundan ayırmadan "Birkaç dakika bekleyebilir misiniz çocuklar? Sanırım Alex buraya geliyor."
Her ne kadar sormuş olsada kulağa başka şansımız yokmuş gibi geldiğinden onaylama gereği bile duymadık. Zaten Ash'te önemsemedi.
Dawson ellerini cebine soktu. "Dansını beğendim." dedi ayakları üzerinde ileri geri sallanırken.
Sırıttım. "Ah, bunu söylemen o kadar iyi oldu ki! Zaten senin taktirine muhtaçtım." dedim alay dolu bir ses tonuyla.
Beni dalga geçerek yanıtladı. "Uzun zamandır itiraf edeceğin bir şey olduğunun farkındaydım. Meğer buymuş. İstiyorsan iltifatımı bir öpücükle taçlandırabilirim. Ha ne dersin?"
Tam ona cevap vermek üzreyken Alex'ten geldiğini düşündüğüm bir öksürük sesi duydum. Kafamı kaldırıp baktığımda hiç beklemediğim biriyle karşılaştım. Kaan! Düşüncelerim ve dudaklarımdan dökülenler birdi. "Kaan?!"
Kaan'ın arkasından biri ön doğru ilerledi ve midemin kasılıp içimde yumruk atma hissi oluşturmasına neden olan ses duyuldu. "Pardon cilveleşmenizi bölmek istemezdik."
Ash birşeyler olduğunu fark edip kafasını telefonundan kaldırırken Dawson yumruklarını sıktı ve çene kasları kasıldı. Kaansa iç geçirmekle yetindi. "Bu burada ne bok arıyor?" diye sordum öfkeyle doğruca Sarp'a bakıp o orada yokmuş gibi konuşmaya devam ederken.
Kaan ağzını açamadan Sarp konuştu. "Gelişmeleri konuşmak için geldik, Mavi." derken ismimi iğrenç bir tonla üstüne basa basa telafuz etti.
Dawson ona doğru bir adım atınca elimi ilerlemesini engelleyecek şekilde önüne koyup karnını tuttum. Bana baktı. Başımla bu konunun bende olduğunu işaret ettiğimde Sadece Sarp'a pis bakışlar göndermekle yetindi. Sarp bir kahkaha attı. Ona cevap vermek yerine arada kalan Kaan'la konuşmaya devam ettim. "Sana ben eve geri dönünceye kadar ondan kurtul diyorum sense onu buraya getiriyor..."
Ben daha sözümü bitirmeden bu kez Dawson araya girdi. "Ne? Bu heriflerle aynı evde mi kalıyorsun?"
Bu kez öfke dolu bakışlarımı ona yönlendirdim. Kolumu sertçe karnından çektim. "Bu herifler dediğin adamlardan biri benim kardeşim." Kaşlarımı çattım. "Ayrıca ne zamandan beri sana hesap vermek zorundaymışım?"
Sarp bu durumdan oldukça zevk alıyor gibiydi bir kahkaha daha attı. "Vay canına! Herif baya baya kıskanıyor. Bende senin bağlanma sorunların var sanırdım." her kelimesi git gide beni çileden çıkartıyordu. "Yakında bu adam iplerini tamamen eline aldığında yaşayacağın tek bağlanma problemi tasmanla olacak."
Öfkenin tüm vücudumu kapladığını hissettim. Dawson ile aynı anda "Seni varya!" diye bağırarak üstüne atladık. Ash bir çığlık attı. Kaan beni tutmaya çalışırken ben çoktan kasıklarına bir tekme geçirmiştim. Sarp karşılık vermek için elini kaldırdığında Dawson yakasını kavrayıp suratına bir kafa attı. Sarp hızla yerden kalkarak Dawson'ın üstüne yürüyünce Ash olanların bilincine varıp araya girmeye çalışsada birbirlerini yumruklamaya başladılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece
AcakKaranlık, canlanıp beden bulmuş kadar gerçekti. Sanki Dünya küvetmişte içine katıksız siyah boya doldurup yüzmeye çalışıyormuşum gibiydi. Nefes alamıyordum. Yalnızca karanlık vardı. Birde gözleri.