-- 5 --

77 25 45
                                    


"Gidiyoruz. "

Gözlerim normal hali aldığında bu sefer kulaklarımda bir sorun olduğunu düşündüm. Çünkü bu ses bana hiç yabancı gelmiyordu. Kulaklarımın aşikar olduğu bir sesti bu. Bu ses, yıllar önce nikah masasında "Evet" cevabını aldığım kadının, Beste'nin sesiydi.

Kafamın bütün hücrelerinde on binlerce soru dönüyordu. Bu sorulara cevap arıyor, bulduğumu sanıyor fakat mantık çerçevesi içerisinde düşündüğümde bulamadığımı anlıyordum.

 Cevabını en çok merak ettiğim soru, Beste'nin burada ne işi vardı, pis işlere karışan pislik adamların yanında niçin duruyordu? Bu sorunun cevabını gerçekten de çok merak ediyordum. 

Onun sesini duyduğumda, kalbimin bir köşesinde ölü olarak bulunan tüm kelebekler bir anda canlanmış ve hayata geri dönmüşlerdi. Kelebeklerin bir kez daha hayata döneceklerini hiç düşünmemiştim ama yanıldım. Şaşırıyorum çünkü ben Beste'den vazgeçtiğimde, içimde ki kelebeklerin de vazgeçtiğini düşünmüştüm. Belki de ben vazgeçmedim, vazgeçemedim.

***

Küçük kız elinde ki tabağı dizlerimin üzerine bıraktı. Acıkmıştım, yaklaşık on saattir ağzıma bir lokma dahi almamıştım.

 Tabağın içinde bir somun ekmeğin üçte biri kadar bir ekmek bulunuyordu. Ekmeğin içinde ise ince şekilde doğranmış peynir ve domatesler mevcuttu. Açlığımı biraz da olsa dinderecek olan bu ekmekten tam bir ısırık alacak iken, duyulan ayak sesleri ile ekmeği geri tabağın içine bıraktım.

 Ayak sesleri, uzun ve boş odada yankı yapıyordu. Sabah olmasına rağmen her yer karanlıktı. Sabah olduğunu, pencerelerden hafif içeri sızan gün ışığı sayesinde anlayabiliyordum.

 Nerede olduğum, neden buraya getirildiğim ve duyduğum o ses hakkında hiçbir fikrim yoktu. Tek bildiğim, kötü adamlara bulaşmıştım. Gelen adım sesleriyle beraber, çökmek üzere olan ve örümcek ağlarının kaplandığı tavanda ki ışıklar da sırasıyla yanmaya başladı. Işıkların yanarken çıkardıkları ses, insanı ürküten bir başka şeydi.

Bulunduğum yer, karanlık insanların karanlık işlerini yapabilmesi için çok elverişli bir yerdi. Her şeyden önce şehir merkezinden uzak bir yerdeydi. Oldukça uzun bir koridora sahipti ve içinde birkaç eşyadan başka bir şey yoktu. Bu da ayak seslerinin yankı yapmasına neden oluyordu.

Gelen kişi ağır adımlarla yürürken, karşımda ki sandalyede oturan küçük kız yerinden kalktı ve kafasını eğerek gözlerini zeminle buluşturdu. Daha sonra kapıya doğru hızlıca ilerledi. Tam kapıyı açıp gidecek iken gelen kişi konuştu.

"Sana bizden habersiz bir adım dahi atma demiştik ufaklık. Sen adımdan fazlasını yaptın ve düşmana yardım ettin. Cezalısın, şimdi git ve kazandığının üç katını topla. "

Küçük kız, yapılan ikazdan sonra kapıyı açtı ve gitti. 

Tavanından örümcek ağları sarkmış odada yalnızca iki kişi bulunuyordu. Ben ve adını bilmediğim adam. Bu adam hakkında bilmediğim tek şey adı değildi. Hiçbir şey bilmiyordum ve öğrenmek istemiyordum da. Adam, biraz önce küçük kızın oturduğu, karşımda duran sandalyeye oturdu ve ses tellerini harekete geçirdi.

" Merhaba düşman. Sen şimdi neden buraya getirildiğini büyük ihtimalle bilmiyorsun ve merak ediyorsun. " 

Dedikten sonra dişlerinin arasından ince bir nefes aldı ve gözlerini gözlerime dikti. Bünyesiyle zıt düşmüş tiz sesini tekrardan duymak beni korkutmaya yetti.

İZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin