Neyse ki sonunda kafamı topladıktan sonra salondaki kalemlerimi alıp odamdaki küçük çalışma masama oturdum. Kalemliğime özenle dizdiğim bebeklerimi çıkartıp, sabırla bir şeyler karalamaya başladım. Gerçekten hiçbir şeyi beğenmiyorum. Sapır saçma şeyler çıkıyor. Bir harf diğerine benzemiyor.
-Hayır Mira pes etmeyeceksin! Sakin ol, kendine gel!
-Hadi bismillah.Annemin gelip dürtmesiyle irkilip kulaklığı çıkartıp aval aval suratına baktım. O kadar dalmışım ki odaya birinin geldiğini fark bile etmedim.
-Hadi, dedi. Yemek yiyoruz. Çabuk gel, baban geldi.
-Tamam, dedim.Babam geldiyse bu demektir ki masanın başında beni bekliyorlar. Kim bilir kaç kez seslendiler ve ben duymadım. Neyse ellerimi yıkayıp sakince masaya oturdum.
Annemin surat beş karış tabi ki. Mutfakta ona yardım etmedim diye tüm bunlar. Ama napıyım. İşim var.
Yemek yedikten sonra her zaman yaptığı gibi annem tabağını bitirdikten sonra kendi bulaşıklarını alıp makineye dizdi ve mutfaktan çıkıp gitti. Babam, babaannem ve ben hala yiyoruz. Bu demek oluyor ki ben hazırladım, sen toplayacaksın.
-Ve topladım.O gün akşama kadar yemek dışında odamdan dışarı çıkmadım. Sabah ki kadar olmasa da hala kötü çiziyordum. Ama inanıyorum yapacağım. Ben ki neler başarmadım. Ama gözüm kanlanmış ve batıyor. Saatte epey geç oldu zaten yatmam lazım sabah okul var.
Off nefret ediyorum şu okuldan, öğretmenlerden, götü kalkık zengin arkadaşlarımdan... Allah'ım hasta falan olayım, ama çok olmayım. Birazcık ateşim çıksın gitmeyim n'olursuunn. Amin. :(
Ve tabi ki sabah gözümün batması dışında turp gibiydim. Ateşim falan da yoktu. Bir yarım yatakta kala kala kalktım mecburen.
Zaten çocukluğumdan beri sabahları okula giderken kahvaltı yapma gibi bir alışkanlığım yoktu. Üzerimi giyinip hazırlandıktan sonra otobüs beklemek üzere çıktım evden.
Aklımda hala graffiti vardı ve baktığım her şeyi bir harfe benzetmeye çalışıyordum. Yolda gördüğüm tabelalardaki harfleri kafamda döndürüp, eğip büküyordum. Baktığım her harfi deforme ediyordu otomatik olarak gözlerim. Bir süre sonra bu şey beni rahatsız etmeye başladı. Gözlerimi kapattığıma dahi geçmiyordu. Aksine garip bir kulak çınlaması oluşuyordu gözlerimi kapatıp açtıkça.
Ben bununla uğraşırken otobüsüm okulun olduğu durağa gelmiş ve hatta geçmişti bile.
-Düğmeye basmazsam tabi ki geçer! Neyse ki bir sonraki durakta inmek üzere düğmeye bastım ve durduğunda indim.Allah'tan geç kalmamıştım. Rahat bir şekilde yetişecektim. Tam da aklımdan bu düşünceler geçerken otobüs durağındaki bir yazı dikkatimi çekti. Graffiti gibi bir şeydi. İlk bakınca okuyamamıştım. Biraz karmaşıktı. Graffitimsi bir şeydi bu. Okulda iyice incelemek üzere hemen fotoğrafını çektim. Tabi ki yol boyunca zoom yapıp inceledim ama yazı çok karışık ve uzun süre öncesine ait olduğu için bazı yerler silinmiş ve okunması bir o kadar zordu.
Neyse biraz daha telefonun ekranına bakarsam takılıp düşeceğim. O yüzden okulda incelerim diye düşünerek ellerimi telefonla birlikte kabanımın cebine koyarak hızlı adımlarla okula doğru yola koyuldum.
Sınıfa girdiğimde herkes oradaydı. Hocanın gelmesini bekliyordu. Ben sessizce içeri girip yerime oturdum ve çantamdan bir kağıt kalem çıkartıp yazının aynısını çizmeye başladım. Ders boyunca silinen yerlerini kafamdan doldurmaya çalıştım. Saçma sapan şeyler oluyordu hep. Manasız bir sürü kelime türetip kağıdın bir köşesine not ettim. Keşke başka bir örneğini daha görsem belki eksik olan yerleri onunla tamamlayıp kelimeyi bulabilirim ama nasıl bulacağım? Koca Çayyolu'nu dolaşamam herhalde. Ama öğle teneffüsü olduğunda okulun yanındaki elektirik panosunun üzerinde belki bulabilirim. Çünkü geçen sefer de orada bir kaç yazı görmüştüm.
-Allahımm İnşallah bulurum. N'olursun bulayım. Lütfen. Yalvarırım..Tüm bunları düşünürken sıra arkadaşım Tito'ya 'Bu öğlen bir şekilde okuldan çıkıp o yazıların olduğu panoya gitmemiz lazım.' yazılı küçük bir not kağıdı uzattım.
Ardından Tito kağıdı okuduktan sonra yüzünü buruşturup gözlerini hafif kısarak 'N'oldu?' der gibi kafasını iki yana sallayıp yüzüme baktı.
Tek gözümü kırpıp fısıltıyla 'Sonra anlatırım.' deyip önüme dönüp yazı hakkında fikirler üretmeye devam ettim..
Not: 3 yıldır esiri olduğum YGS ve Yetenek Sınavları dolayısıyla yeni bölüm yazamıyordum. Uzun bir aranın ardından geri döndüm ve bence bu günlük bu kadar yeter. Yazının kime ait olduğunu bir sonraki bölümde anlatacağım. Herkese hayırlı geceler. Seviliyorsunuz. :)
YOU ARE READING
Graffiti Suç Değildir!
Short Story'Graffiti' küçük insanların ortaya attıkları büyük bir kelimedir. Anlaması değil, anlatması zordur. Kimi zaman kendini bulmana yardımcı olur, kimi zaman kendini kaybetmene.. Önünde duvar, elinde birkaç sprey ve yeterince hayal gücüne sahipsen; artık...