5. Bölüm

444 42 66
                                    

Ben, her zaman duygularını en yoğun haliyle yaşayan biri olmuşumdur. Korkuyorsam sanki bir felaket varmış gibi korkar, mutluysam sanki dünyaya hakimim havasında mutlu olurdum. Ama belli etmezdim. Genelde etmezdim. Ama şuan ellerimin titremesine engel olamıyordum bile. Ellerimi cübbemin içine saklarken titrek bir nefes aldım.

"Bu hortkulukların ne olduklarını bilmiyor musunuz? Belli cisimler değiller mi?"

"Maalesef değiller. Birinci Hortkuluk Tom Riddle'ın günlüğüydü ve onu Sırlar Odasında yok ettik. İkincisi ise Marvaldo'nun Yüzüğü, o da Dumbledore tarafından etkisiz hale getirildi." dedi Harry düz bir sesle. Korkmuyordu.

"Draco? Onun bunla ne ilgisi olduğunu düşünüyorsunuz?"

"Malfoylar'ın Ölüm Yiyen olduğunu söylemiştik. Biz onları gördük. Kabul töreni gibi bir şey yapıyorlardı. Draco'da onlardan oldu. Ama neden yetimhaneden bir çocuk seçip onu yetiştirip bir Ölüm Yiyen yapsınlar ki?" Ron çözmeye çalıştığı sorularla boğuluyor gibiydi. Hepimiz öyleydik.

Kalbim sıkışıyordu. Odanın etrafında bir ileri bir geri giderken bozulmuş bir plak gibi aynı cümleleri tekrarlıyordum, "Ona bir görev vermişler olabilirler mi? Ya onu kurban etmek istiyorlarsa? Tanrım! Onu kurtarmam lazım."

"Herm, sakinleş. Onu kurtaracağız, söz veriyorum." Harry bana güven veren bir kucak verirken ben de ellerimi boynuna doladım. Çözülecek çok soru vardı. Daha da önemlisi kazanılması gereken bir savaş vardı.

"Bende size yardım edeceğim. Bu Hortkuluk denen şeyleri bulmanıza ve onları yok etmenize yardım edeceğim. Onu yeneceğiz ve ailenin intikamını alacaksın Potter." odada ki herkes için intikam ikinci plandı. Ama ben Harry'nin içindeki o duyguyu biliyordum. Çocukluğunu mahfeden şeyin gözlerinin önünde parçalanmasını istediğini biliyordum. Elimde olsa o yetimhaneyi yerle bir ederdim. Gerçek ailemi diriltip tekrar tekrar öldürürdüm.

Harry gözlerimdeki ifadeyi biliyormuşcasına elimi sıktı.

"İntikam sonra geliyor Hermione. Önemli olan Voldemort'un artık zarar vermemesini sağlamak."

Harry gerçek bir kahramandı. Hani kitaplarda okuduğumuz karakterlerden. İçinde gerçek bir ışık vardı.

"Sen ne dersen o olsun Harry. Şimdi güzel bir plana ihtiyacımız var. Draco'ya yaklaşmamız gerekiyor."

Ginny omuz silkerek "Onu etkileyebilir misin?" diye sordu. Evet demek isterdim. Bütün kadınlığımla üstüne gitsem bile Draco'nun koşarak Hogwarts'tan kaçacağına emindim.

"Benden nefret ediyor." diyebildim. Bunu sesli söylemek, vücudumda büyük bir yaraya sebep olmuştu. Tam kalbimin ortasında.  Ağlamak istiyordum. Draco'ya yalvarmak istiyordum. Beni tekrar sevmesini, sarılmasını istiyordum. Küçük hayalini kurduğumuz anılar birer birer gerçekleşsin istiyordum. Ginny omzuma dokundu, "Hermione üzgünüm..."

Kendimi toparlayarak duruşumu dikleştirdim. "Ah, dert değil. Şimdi benim gitmem gerek. Siz Hortkuluk meselesini halledin. Ben Draco'ya ve ailesine ulaşmayı deniyeyim." odadan çıkarken kütüphaneye doğru yöneldim. Draco, neden seçilmişti? Sürekli kafamda kurguluyordum. Gerçek ailesi ile bir bağlantıları vardı ve onu bulup intikam almak istediler? Ya da onu yem olarak kullanacaklar?

Ama neden özellikle o yetimhaneden küçük bir çocuğu alıp yetiştirip bir Ölüm Yiyen olması için hazırladılar? Neden?

İşte, buna verecek cevabım yoktu. Okulla ilgili tüm soruları cevaplayabilirdim. Ama bu zordu. Okul değildi. Ders değildi. Burada gerçek bir savaştan bahsediyorduk. Ne yapacaktık bilmiyorum. 7 Hortkuluk vardı, 2 tanesi etkisizdi. Ama diğer 5 Hortkuluk hâlâ dışarıda bir yerlerdeydi ve zaman işliyordu.

Orphanage » dramione Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin